DEM Parti Eş Genel Bakanı Tuncer Bakırhan Muş’ta konuştu, Lozan tartışmasına değindi. “Bizler barış ve demokrasiye sahip çıkarak bu ülkenin ortak geleceğini kurmaya çalışırken, bazıları yapay gündemlerle bu barış sürecini akamete uğratmaya çalışıyor. Ne diyorlar? ‘Lozan Antlaşması hedefe alındı’ diyorlar. ‘Devlet battı, bitti’ diyorlar.
Tarihi gelişmelere herkes kendi siyasi perspektifinden yaklaşabilir ve farklı yorumlar getirebilir ki bu gayet doğal. Bazen hiçbir ortak görüşe varmak mümkün olmayabilir. Her birimiz farklı bir perspektiften, farklı bir pencereden, farklı bir ideolojik ve politik çerçeveden bakıyoruz. Bazen kimi olaylarda aynı şeyi düşünmeyebiliriz. Bu gayet normaldir, diyalektik bir şeydir. Ancak asıl odaklanmamız gereken Türkiye’nin geleceği, kalıcı bir barış imkanı, devletin ve cumhuriyetin demokratikleşmesi iken birileri başka şeyler yapmaya çalışıyor.”
Bu paragrafın Türkiye’nin geleceğine odaklanma kısmını değerli olsa da Lozan Anlaşması’na dair bölüm üzerinde
“Genç bir Özbek girişimciye güvenerek vadeli verilen malın karşılığı bugün Türkiye’ye 550 milyon dolar yatırım olarak döndü…” Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir, Cihangir Artıkhocayev ile bir araya geldi; Türkiye sevdasını ve yatırım atağını konuştu...
Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır atasözü bugünün dünyasında ne kadar geçerli kestirmek zor.
Buna karşın, genç bir Özbek girişimciye güvenerek vadeli verilen malın karşılığı bugün Türkiye’ye 550 milyon dolar yatırım olarak döndü.
Cihangir Artıkhocayev’i Taşkent Valisi olduğu zamanda tanımıştım.
Daha 17 yaşında bir kuaför salonu ve ayakkabı dükkanı açarak başlayan iş hayatında bugün zirveye ulaşmış birisi
Sahibi olduğu Akfa Holding’de 50 binden fazla insan çalışıyor.
Fakat Cihangir Artıkhocayev’i benim için özel yapan yarattığı başarı hikayesi değil.
O kazandıklarını ülkesine geri vermeyi bilen birisi.
PKK’nın teröre son verme ve fesih kararını, samimi bulmayanlara, sorgulayanlara, büyük saygım var.
Buna karşın yaşananlara sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işine yarayacağı iddiasıyla karşı çıkanları görüyor ve şaşırıyorum.
Siyasi tercihlerimiz, ne zamandan beri Türkiye’nin menfaatlerinden daha önemli hale geldi?
Daha abartılı bir örnekle sorayım:
Diyelim ki, bir yerde inanılmaz bir petrol rezervi buldunuz. Bu petrol çıkarılırsa milli gelirimiz iki katına çıkacak ama bu durum elbette iktidarın işine yarayacak.
Böyle bir durumda o kuyuyu kapatır ve varlığından kimseye söz etmez misiniz?
Kaynağı konunun özü olan her soru, her endişe kıymetli yeter ki derdimiz Türkiye olsun, siyasi düşüncemiz ya da siyasi nefretimiz olmasın.
Osmanlı döneminde, 1809 ile 1920 yılları arasında toplam 13, Cumhuriyet döneminde 1924’ten başlayıp 20205’e süren toplam 25 isyan hareketi yaşandı. Tüm bu ayaklanmaların başlangıç ya da gelişme bölümlerinde başka ülkelerden gölgeler ve isimler gördük. Bir zamanlar Çekiç Güç helikopterlerinin gizlice yardım ulaştırdığı terör örgütüne silah ve eğitim desteğinin alenen verildiği zamanları da yaşadık. Görmediğimiz oyun kalmadı yani.
PKK’nın kendini fesih kararı aldığını açıklamasını işte bu yüzden Game Over başlığıyla duyuruyoruz sizlere.
Aslında PKK kendisini feshetmedi, doğru tanımlamayla PKK pes etti.
Her terör grubu kendi etrafında bir terör ekonomisi yaratır ve bu ekonomiden kimse kolay kolay vazgeçmez.
Türkiye, son 5 yılda PKK’yı terör üretemez hale getirdiği için bugün fesih kararı alındı yoksa Kandil’in Öcalan’ı dinlemediği zamanları da biliyoruz.
Bugünler Türkiye’yi duygumuz kadar aklımızla da sevmemiz gereken günler.
Öcalan 1999’da
Hakan Evrensel’in “Güneydoğu’dan Öyküler” kitabında şehitlerimizin cenazelerine katılan subayların duygularını anlattığı bölümler vardır.
Cenaze törenlerinde şehit aileleri ve yakınları, şehidin birliğinden gelen subaylara en çok “Nasıl oldu?” diye soruyorlarmış.
Şehit olan askerimizin, kendisini feda ederek arkadaşlarının hayatını, üs bölgesi ya da karakolu kurtardığı anlatıldığından avludaki katıksız acıya gurur ekleniyor ve şehidimizin sivil zamanına dair iyilik ve cesaret anıları anlatılmaya başlıyormuş.
Madem “Terörsüz Türkiye”yi konuşacağız, o zaman kitabın ortasından, şehit ve gazilerimizin mücadelesinin boşa gidip gitmediğinden başlayalım:
★★★
Terör, Milattan Sonra 1’inci yüzyıldan beri dünyada bir mücadele yöntemi olarak kullanılıyor.
Çok tanrılı Romalıların, Yahudilere baskı yaptıkları gerekçesiyle Zealotlar’ın başlattıkları eylemler ilk terör eylemleri olarak kabul edilir.
Tarihte Celileli Judas’ın önderliğindeki “Yahudi isyanı” diye bilinir ama yöntemleri tamamen terör yö
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor, Sultan ya da Halife olma hayali kuruyor.”
Türkiye ile sorun yaşayan ülkelerde bu tezin seslendirildiğine çok şahit oldum.
Bu kervana son katılan kişi de Hindistan’dan Emekli Tümgeneral Bakshi oldu.
Bilgisi olmayanların önyargılarını ve Türkiye’yi karalamak adına yarattıkları bu gürültü kirliliğini sona erdirme zamanı geldi de geçiyor.
***
Hepimiz biliyoruz ki, imparatorluk dönemlerini canlandırmak isteyen ülkeler, eski coğrafyalarında hüküm sürmek için askeri darbeler yaptırırlar.
Son 50 yılda Afrika’daki 26 ülkede 70 civarı askeri darbe girişimi oldu. Bu ülkelerden 16’sı Fransa’nın eski sömürgeleri olan ülkeler.
ABD Kızıldeniz’de 8 günde iki F-18 savaş uçağı kaybetti.
Kesin bir rakam söylemek zor ama bir F/A-18 Super Hornet’in maliyeti 60 ila 70 milyon dolar arasında değişiyor.
Ortada ölçülebilen maddi bir kayıp var ama ABD Ordusu’nun yaşadığı özgüven kaybı bu iki uçağın maliyetinden çok daha fazla.
Yaşananı, biraz da Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden anlatmak lazım.
Bu sayede son dönemde sık sık karşımıza çıkan ülkelerin asker, tank, uçak sayısını karşılaştıran grafiklerin anlamsızlığını da fark edebiliriz.
***
8 günde iki F-18 kaybeden Truman Uçak Gemisi Saldırı Grubu, Eylül 2024’te Kızıldeniz’e geldiği günden bu yana çok sayıda sorun yaşadı.
Aziz Nesin, hikâyelerinden birisinde soyadı kanunu çıktığında herkesin kendisinde olmayan bir özelliği soyadı olarak seçtiğini yazmıştı.
Nesin’in tezine göre korkaklar cesareti tanımlayan, cimriler cömertliği akla getiren soyadları seçtiler.
Bu durumun bir benzerini ABD Başkanı Trump’ta da görüyoruz.
Trump, güçlü liderlik özelliği taşımadığı için güçlü liderlere öykünüyor ve her fırsatta iyi ilişkileri olduğunu söylüyor.
Yani biraz “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” gibi bir durum söz konusu.
Türk medyasının bazı isimleri Başkan Trump’ın bu övgü sözlerini çok önemsiyor ve konu bir Trump sempatisine de dönmüş durumda.
Bu tavrı çok doğru bulmuyorum zira Erdoğan’ın lider özelliklerinin Trump’ın onayına ihtiyacı yok, Trump’ın siyasi kariyeri de onay makamı olmaya müsait bir siyasi kariyer değil günün sonunda.