Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş çok iyi transferler yaptı. Üç takımın da kadrolarında Türkiye üstü futbolcular var. Bu bir gerçek. Federasyon da buna izin verdi hatta geçen haftaki maçlarını iptal ederek Avrupa kupalarında oynayacak temsilcilerimize büyük kolaylık sağladı. Bravo, alkışlıyorum federasyonu da!
Avrupa’da adeta yerlerde sürünüyorduk, şimdi nerelere geldik. Bundan sonra oynanacak maçlarda da önümüz açık. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak. Bu ligde oynamak kolay bir iş değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Devler Ligi kupasını da sarı-kırmızılıların kazanması çok zor. Bu gerçeği kabul etmek mecburiyetindeyiz. Bizler daha o konumda değiliz.
Avrupa’da bir takım şampiyon oluyor, gelecek sene daha iyisini nasıl yaparız diye plan, program yapıyorlar. Türkiye’de ise kulüpler birbirini yiyor. Geçen sezonun şampiyonu Galatasaray’da Okan hoca, ligi 13. bitirmiş takımı aldı, 26 futbolcu gönderdi. Takımını şampiyon yaptı. Şampiyonlar Ligi elemelerinde 6 maç oynadı, 5’ini kazandı,
Kolay değil uzun seneler sonra Şampiyonlar Ligi’ne gitmek. Okan Buruk’un bütün hayali, hedefi Avrupa’nın bir numaralı kupasında takımını mücadele ettirebilmekti. Sonunda muradına erdi ama şunu da görmemezlikten gelemeyiz, dün maçta çok iyi bir hakem vardı. Molde’nin fizik gücü mükemmeldi. Tekniği biraz zayıf ama kondisyon olarak sarı-kırmızılıların çok üstündeydiler.
Taraftarlar, televizyon başında karşılaşmayı seyreden milyonlar herkes hop oturdu, hop kalktı. İlk maçta olduğu gibi yine orta sahadan gelen çok büyük açıklar verdik. Bu açıklar da kalemizde epey tehlikeler yarattı. Öncelikle çok önemli kurtarışlar yapan Muslera’yı alkışlamak lazım. Nelsson, Abdülkerim resmen savaştı, buna rağmen Molde çok gol pozisyonuna girdi. Orta sahada Torreira ve Kerem Demirbay da ellerinden geldiği kadar mücadele ettiler. Torreira’nın futbolunu ve stilini biliyoruz. Önemli de hamleler yaptı. Kerem’in ise biraz daha takım arkadaşlarına alışması lazım.
Tete sağ tarafta çabuk bir futbolcu ama çok
Mauro Icardi; Galatasaray’a bağlılığı, kalitesi, arkadaşlarıyla diyaloğu ve pozitifliğiyle taraftarların çok büyük saygısını kazandı. Hatta birçok kişiden, ‘Böyle devam ederse Metin Oktay gibi Icardi de bu takımın efsanesi olacak’ söylemlerini duymaya başladık.
‘Icardi bunu hak ediyor mu?’ diye sorarsanız, fazlasıyla hak ettiğini söyleyebilirim. Sarı-kırmızılılardan aldığı ücretin üç katı fazlasını veren kulüpler vardı. Hiçbirine bırakın gitmeyi, görüşmedi bile. Maç oynanırken bakıyoruz, santrforlar hep bencil olur, golleri hep kendileri atmak ister. Icardi ise kendi müsait durumda olmasına rağmen, arkadaşları daha müsaitse topu onlara verip gol attırıyor. Bu apayrı bir şey. Bunu ancak içindeki takım sevgisi çok fazla olan topçular yapar.
Metin Oktay da boş mukaveleye imza atardı. Kendi adına ‘Taçsız Kral’ diye filmler çevrildi. Galatasaray taraftarının artışında en az yüzde 40’lık payı oldu. Şimdi Mauro Icardi de aynı yolda. İlkokul çocukları bile, annesi babası başka takım taraftarı da olsa,
Galatasaray için Molde karşılaşması tarihi bir maçtı. Uzun seneler sonra, bu turu atlarsa Şampiyonlar Ligi’ne kalacak. Ayrıca ekonomik olarak da rahat bir nefes alacak. Yalan yok dün gece ilk 20 dakika yüreğimiz ağzımıza geldi. Molde iyi bir takım. Herşeyden önce fizik gücü mükemmel. Ligleri sezon ortasına gelmiş, bütün futbolcuları formda.
Hücuma çıktıkları zaman en az dört futbolcuyla rakip kaleye gidiyorlar. Sağdan soldan bütün ortaları tehlikeli oldu. Muslera kalesinde devleşti, Abdülkerim harika bir futbol oynadı, buna rağmen belki sarı-kırmızılılardan bile daha çok gol pozisyonuna girdiler. Yunus bilhassa ilk yarı çok yaratıcıydı. Oliveira’nın attığı golde faul aldı. Icardi’nin attığı golde ise ortasını yaptı.
Icardi’ye parantez açmak istiyorum. Gerçekten mucize adam. O kadar zor pozisyonda topa vurdu ki, onu kolay kolay bir futbolcunun filelere göndermesi mümkün değil. Aynı Icardi, Mertens’e verdiği bir topuk pasıyla al da at dedi, Belçikalı futbolcu iyi vuramadı, top direğin dibinden dışarı gitti.
Sezon başındayız, futbolcuların çoğu hazır durumda değil. Buna rağmen zorlu rakiplerle her hafta iki maç oynuyorsun. Salı günü Olimpija gibi zor bir takımla oynadın, cumartesi ise Türkiye’nin dördüncü büyüğüyle puan mücadelesine çıkıyorsun...
Önce şunu söyleyeyim, Galatasaray kendi sahasında hangi takımla oynarsa oynasın, 12. adamın müthiş desteğiyle maça 1-0 önde başlıyor. Gerçekten futbolcular kadar, taraftarlar da çok önemli. Trabzonspor çok mücadele eden taş gibi bir takım. İki takım da fazla gol pozisyonuna girmemesine rağmen kıran kırana mücadele ettiler. Zaman zaman da olsa karşılaşma içinde sertlik de ön plana çıktı.
Hakem Atilla Karaoğlan da maçı iyi kontrol edemeyince kasti tekmeler, omuzlar, ayağa basmalar havada uçuştu. Bundan da nasibini alan Torreira oldu. Sakatlamaya dönük ayağına basılıyor, hakemin gözünün önünde oluyor ama maalesef hakem cezayı kesemiyor. Bu tür hakemler futbolcuları da geriyor, haksız yere kart görmelerine neden oluyor. Her neyse,
Bu sezon neler oluyor daha hala çözemedim. Şu yapılan transferlere bakıyorum. Bu kadro herhalde Süper Lig için kurulmuyor, muhakkak Şampiyonlar Ligi’nde derece yapabilmek için büyük yıldızlar transfer ediliyor.
Şöyle bir gözünüzün önüne getirin; Icardi santrfor, solda Zaha, forvet arkası Hakim Ziyech, sağ tarafta da Tete... Bu nasıl bir forvet hattıdır, bilemiyorum. İnsanların nefesi kesiliyor. Tabi Ziyech transferi daha bitmedi. Futbolcu sağlık kontrollerinden geçiyor. Şayet bir problem çıkmaz ve Galatasaray forması giyerse forvet hattında oynayan bütün futbolcular yaşadı. Ziyech mükemmel, milimetrik paslar veren bir futbolcu. Tekniği en üst seviyede. Icardi hem Avrupa’da hem de Süper Lig’de gol rekoru kırar.
Tabii ki Kerem Aktürkoğlu’ndan hiç kimsenin vazgeçtiği yok. Bu takım senede 60 maç oynayacak. Ne Zaha, ne Icardi ne de Tete tek başlarına bu yükü kaldırabilir. Barış Alper de forma şansı bulacak, Halil Dervişoğlu da, Bakambu da... Üstelik Torreira’ya alternatif olacak bir futbolcu
Galatasaray’da hazır olmayan futbolcular bundan önceki maçlarda oynamadıkları için Okan Buruk bayağı sıkıntı çekti. Ama dün gece Icardi ve Torreira’nın ilk on birde başlaması takımın, taraftarın, hepsinin havasını değiştirdi, Aslan geçen sezonki havasına büründü.
Icardi tam hazır olmamasına rağmen çok etkili bir santrfor, bunu kabul etmek lazım. Öyle bir gol atıp takımını öne geçirdiki, “ben buyum, kaliteyim” dedi. Zaten taraftarla arasındaki bağ öteki futbolcuları da motive ediyor. Bunun yanında Torreira, Galatasaray’ın olmazsa olmazı. Defansı rahatlatıyor, rakip atakları karşılıyor, diğer iki bekin işi kolaylaşıyor, ayrıca hücuma çıkıp, rakibe de baskı yapıyor. Resmen Galatasaray’ın kalbi durumunda... Torreira’nın oynadığı futbol takımı başka bir yerlere götürüyor. Ama kasti olmayan rakibin topuna arkadan yaptığı müdahaleyi İtalyan hakem affetmedi. Karar ağır mı, ağır... Avrupalı hakemler futbolcuların sakatlığa dönük yaptığı hareketlere tölerans tanımıyor. Türkiye’de olsa bu pozisyona hiç bir
Yeni sezonun ilk birkaç haftası, bütün takımlar için sıkıntılı geçer. Evet, Galatasaray, Avrupa kupalarında hafta içi maç oynuyor ama şu an haftada iki karşılaşma oynayacak fizik gücünde olan futbolcusu yok gibi veya çok az.
Kerem Aktürkoğlu bu takımın beyni... Olimpija maçında da harika oynamıştı. Dün gece ise ayağına aldığı her topu ezdi, arkadaşlarına pas veremedi, bütün pas denemeleri rakibe gitti, kötü günündeydi. Aynı şekilde Mertens de çabalıyor, takımının lehine bir şeyler yapmak istiyor ama o da kötü bir mücadele çıkardı.
Oliveira koşuyor, rakiple boğuşuyor ama yaratıcılık sıfır... Sahada kaldığı sürede bir tek orta yaptı. O güzel ortaya aynı güzellikte Icardi kafa vurdu ama sahanın en iyisi Kayserispor kalecisi Bilal gole müsaade etmedi. Portekizli futbolcudan beklenti daha yüksek.
Barış Alper de çabalıyor ama neticede bu futbol, topu üç direğin arasından geçiremezsen, galip gelemezsin. Hele bir pozisyon var ki, Icardi bomboş durumda, topu ona vermek yerine dışarıya gönderdi.