Galatasaray’ın kazanmaya mecbur olduğu bir maçtı, Beşiktaş karşılaşması. İlk yarı golü buldu, kaleci Mert Günok kırmızı kart görerek takımını bir kişi eksik bıraktı, her şey Galatasaray’ın lehineydi.
Anladığım kadarıyla milli ara sarı-kırmızılı futbolculara yaramamış. Sahaya bakıyorsun, orta saha yeteri kadar top tutamıyor, Zaha ve Tete iyi orta yapamıyordu. Kerem ise üst üste oynadığı maçların yorgunu. Okan hocanın elinde çok geniş bir kadro var. Üç gün sonra da çok önemli bir Bayern Münih maçı oynayacak. Neden oyuncu değişiklikleri için bu kadar bekledi, anlayamadım.
Evet Icardi, öyle veya böyle Allah onu dünyaya gol atsın diye getirmiş. İnfaz memuru gibi, affetmiyor. Dün son vuruşlarda biraz şansı yerinde olsa veya gününde olsaydı gol sayısını kendi adına çok artırırdı. Evet iyi vuruşlar yaptı ama o toplar rakipten döndü ya da kaleye isabet ettiremedi. Ne olursa olsun, biri penaltıdan olmak üzere dün gece iki gol attı, bir de rakibin kalecisini zorlayıp kırmızı kart görmesini sağladı.
Milli
Galatasaray taraftar grubu Ultraslan’ları kutluyorum. Deplasmana gelen takımın seyircisinin maça gelmemesinin doğru olmadığını her fırsatta dile getirdiler. İki seneden beri Galatasaray taraftarı Trabzon’a gidiyor, Trabzonspor taraftarı da Galatasaray maçlarına geliyor. Kırıp dökmece olmuyor, hiçbir olay da çıkmıyor.
Yarın oynanacak Beşiktaş maçı için de siyah-beyazlı futbolseverler Rams Park’a gelsinler ve artık bu yasak kalksın diye konunun yetkilileriyle görüştüler. Beşiktaş kulübe de buna sıcak baktı. Valilik de izin verince derbi maça 2300 konuk ekip taraftarının gelmesi kararlaştırıldı.
Bu yasağın kalkmasından bütün takımlara gönül veren futbolseverler ders çıkarmalı. Gittikleri statlarda eskiden olduğu gibi kırıp dökerlerse, hasar verirlerse, kamu malına zarar vermekten en büyük cezaya çarptırılmalılar. Şiddete yönelik bu hareketleri yapanlar nasıl olsa isim isim tespit edilebiliyor. Bir daha hiçbir karşılaşmaya gitmelerine müsaade edilmemelidir.
Bakın neyi tartışıyoruz; Süper Kupa niye ülke dışında
Saygı duymak lazım Kerem Aktürkoğlu’na... Çok kısa sürede futbol çıtasını tepelere çıkarttı ve bugün İngiltere’nin önemli takımlarının radarında. Düşünün 15 yaşında Başakşehir altyapısına transfer oldu. 18 yaşında o zaman üçüncü ligdeki Bodrumspor’a kiralandı. Başakşehir A takımında hiç süre alamadı. Uğradığı mobbing ve haksızlıklar nedeniyle futbolu bırakma noktasına geldi. Babasının desteği ve baskısıyla futboldan kopmadı.
20 yaşında Karacabey Belediyespor’a transfer oldu. 2019-20 sezonunu üçüncü lig ekibi Erzincanspor’da geçirdi. Attığı 20 golle takımını bir üst lige çıkardı. 22 yaşında Galatasaray’a geldi. 23 yaşında A Milli takıma seçildi. Galatasaray için kabus gibi geçen 2021-22 sezonunda 13 gol attı, 13 asist yaptı. 24 yaşında sarı-kırmızılıların kaptanlarından biri oldu. Geçen sezon Cim Bom ile Süper Ligi kazandı ve asist kralı oldu.
Hepsinden önemlisi Old Trafford’da Manchester United’a gol atarak galibiyeti getiren isimlerden biriydi. Yaşadığı onca
Avrupa kupalarında oynanan üst seviye maçlardan sonra takımlarda ister istemez bir yorgunluk, düşüş oluyor. Bunun için ‘Galatasaray kötü oynadı, iyi oynadı’ demek saçma olur. Antalya deplasmanına gitti, evet iyi futbol oynayamadı ama galip gelerek üç puanı aldı. Bu başarı mıdır, tabii ki başarıdır.
Okan hoca, Ndombele fizik gücünü artırsın diye kendisini ilk 11’de başlattı. Doğru da yaptı. Ama Ndombele şu aşamada hazır değil, biraz zamana ihtiyacı var. Bunun için de orta sahada maçın büyük bir bölümünde rakibine üstünlük sağlayamadılar. Antalyaspor da bu yüzden bir çok gol pozisyonuna girdi. Bazı pozisyonlarda Muslera devleşti, top direkten döndü, santrforları topa iyi vuramadı, neticede ev sahibi ekip golle buluşamadı.
Sarı-kırmızılılar iyi de oynasa, kötü de oynasa bu takımın Icardi’si var. Sen yeter ki onu topla buluştur. Bir kaçırır, iki kaçırır, hiç ummadığın anda topu filelere gönderir. İlk golde topu kafayla kaleye gönderdi, Sanchez tamamladı, takımı ilk golü
Şampiyonlar Ligi ayrı bir kategori. Salı ve çarşamba günleri oynanan maçların çoğunu seyrettim. Orada büyük takım, küçük takım ayrımı yok. Hele Newcastle-Paris Saint Germain maçını seyrederken, inanın o temponun yıldızı daha çok olan Fransız ekibini nasıl yerle bir ettiğini ibretle gördüm.
Galatasaray’ın Manchester United karşısında aldığı galibiyeti hiç kimse küçümsemesin. Bu galibiyet tarihe geçti. Okan hocanın, futbolcuların rütbesini yükseltti. Oyuncu değişiklikleri, Barış Alper’in Mertens’in sonradan oyuna girmeleri, verdikleri katkılar, Icardi’nin penaltıyı kaçırdıktan sonraki hırsı, golü atarken topun altına ayağını sokuşu ve daha sonra futbolcuların o sevinçle birbirlerine sarılarak kenetlenmeleri bunlar ayrı şeyler.
Zaha, Galatasaray taraftarını, hocasına övüyor. Icardi-Sanchez benzer şeyler söylüyor. Bu ruhla, kazanma hırsıyla mücadele eden futbolcuları Okan hocanın egosuz, birleştirici tutumu, basına sızdırmadan sorunları halledişi, bütün topçuların ayrı bir ruhla
Ne yalan söyleyeyim, Manchester United maçı öncesi çok tedirgindim. Galatasaray’da taşlar daha yerine oturmadı. Okan hoca istediği kadro ile sahaya çıkamıyor. Sakat futbolcular, hazır olmayan oyuncular elini kolunu bağlıyor. Ama buna rağmen Manchester United’ı Old Trafford’da yenmek kolay bir şey değil. Her babayiğit takım da bunu beceremez. Ne kadar problemleri olursa olsun Manchester United iyi bir takım.
Dün gece de Galatasaray açısından maç gitti-geldi. Ama burada önemli olan şey Okan Buruk’un başta olmak üzere tüm futbolcuların kazanma hırsı, galibiyet ile dönme inancı maçın tamamında sarı-kırmızılıları hiç oyundan düşürmedi. Zaha’nın attığı ilk gol Galatasaray’a doping oldu. Evet, Zaha hazır olmamasına rağmen çok kaliteli bir futbolcu. Maç içinde de zaman zaman güzel şeyler yaptı ama o goldeki başarısı Galatasaraylı futbolcuları silkeledi, güven aşıladı. Yenen ikinci gole bakıyorum... Oliveira’nın ayağına ne zaman top gelse inanın kalbim çarpıyor. Portekizli futbolcu ya topu çok iyi kullanıyor ya
Ankaragücü maçındaki skor sizi kandırmasın... Sahada bu sezonun en iyi futbolunu oynayan, takım olarak bütünleşen bir Galatasaray vardı. Evet, ilk golü kendi kalelerinde gördüler. Bu futbolun içinde olan bir şey... Kerem Demirbay’ı da hiç kimse linç etmesin. Bütün futbolcular top kayıbı yapıyor. Kerem’in şanssızlığı kaptırdığı top gol oldu. Ama oyunun geneline baktığınız zaman iyi paslar verdi, orta sahada iyi mücadele etti, o pozisyonda şanssızdı.
Bir takım yüzde yüz diyebileceğimiz yedi gol pozisyonuna giriyor, boş kaleye topu atamıyor ve ilk golü yiyor. Ben bunu kabul etmiyorum. Son vuruşları yapmak beceri işidir. Tete olsun, Kerem Aktürkoğlu olsun, evet zaman zaman gol vuruşu yapıyorlar ama son vuruşların çoğunu ya yapamıyorlar ya da dışarı atıyorlar. Bu da bir gerçek.
Ankaragücü kalecisi Bahadır dün gece maçın yıldızıydı. Sarı-lacivertlileri farklı mağlubiyetten kurtardı. Ama “bu neden böyle oldu?” diye sebebini sorarsanız; son vuruşlarda iki top hariç Zaha’nın attığı goldeki vuruşu arkadaşları yapamadı.
Futbolcularla kötü olmak veya bir hatasında kadro dışı bırakmak, kolay bir iş mi? Efendim, Icardi İstanbulspor maçında laubalilik yapmış, Okan Buruk’un karizmasını çizmiş! Hoca, Icardi’yi oyundan almaya korkmuş... Böyle bir düşünce olabilir mi? Evet, Icardi, Kerem ile beraber penaltıyı kaçırdı, 20 dakika sonra Kerem ortaladı, Icardi golünü attı, hatasını telafi etti.
Burada esas konuşulacak şey Icardi ve Kerem’in aldığı sorumluluk. Gollerini attılar, en büyük özrü taraftardan ve hocadan dilediler. Her hafta Avrupa’dan bir sürü maç seyrediyoruz. Çoğu futbolcu dünya yıldızları. O takımların hocaları da büyük hocalar. Allah aşkına biri söylesin ‘Hot zot’ yapan bir teknik adam kaldı mı dünyada? O devirler bitti.
Kadro dışı bırakacaksın, futbolcuyu cezalandıracaksın, geçmiş olsun! Bütün hocalar düşünüyor, ya futbolcular bana faturayı keserse diye. Evet ceza alan futbolcular var ama o cezaları da hocalar değil yönetimler veriyor.
Ayrıca Icardi’nin ceza almasını gerektiren, saygısızlık