Süper Lig’de ‘rakibim küçük takım, ben antrenmandaki gibi oynasam da üç puanı alırım’ düşüncesinde olursan canın çok yanar. Evet dün gece Galatasaray’ın iki topu direkten döndü, kaçan penaltısı var. Çok rahat kazanabileceği maçta sıkıntı çekti. Bunun da tek sebebi, rakibi küçümsediler. Oyunun temposunu artırmadılar. Son paslarda topu hep rakibe verdiler. Yıldızlar topluluğu dediğimiz bu sarı-kırmızılı takım bir tane final pası yapamadı.
Tete çok etkisizdi. Orta sahada Kerem Demirbay’ın bir topu direkten dönmesine rağmen o da maça ağırlığını koyamadı. Angelino neredeyse yürüyerek maçı tamamladı. Böyle olmaz. Samimi söylüyorum; ummadığın anda bir takım canını yakabilir. Sadece Sacha Boey’in olağanüstü gayretiyle bir maç kazanır, iki maç kazanırsın, üçüncüde taraftarını üzersin.
Penaltı atışının kullanılış biçimine eminim herkes büyük eleştiri getirecek. Bakın... Barcelona’da Messi, Suarez, Paris Saint
Sarı-kırmızılıların Türkiye üstü bir kadrosu var. Daha doğrusu bir Şampiyonlar Ligi kadrosu, Türkiye için bu kadro lüks. Sahaya konan futbola bakıyorum; bu yıldızlar gerçek güçlerini gösteremiyorlar.
Maç 2-0 olmuş, öyle bir gol yiyorsun ki evlere şenlik. Muslera çıkayım mı çıkmayayım mı diye biraz tereddütte kalınca topu kalesinde gördü. Olmaz! Uruguaylı eldiven Kopenhag karşısında da bir sürü hatalar yaptı, son dakikalarda takımı beraberliği sağladı. Okan hocanın buna bir çare bulması lazım.
Sanchez ilk defa oynadı ve çok iyi bir futbolcu. Her şeyden önemlisi hava toplarına hakim. Topu oyuna sokarken zorlanmıyor, geri pas yapmıyor. Mutlaka Manchester United maçına kadar defanstaki bu sıkıntıya Okan Buruk bir çare bulacak.
Kazımcan dün gece şanssızlık yaşadı, sakatlanıp oyundan çıktı. Abdülkerim mecburen sol beke geçti. Yerine stopere de Kaan Ayhan geçti. Abdülkerim iyi niyetli, sağlam bir çocuk. Ama sol bekte ağır kaldı. Sonuçta Galatasaray’dan Başakşehir’e kiralık giden
Şampiyonlar Ligi apayrı bir kulvar. Salı ve çarşamba günü oynanan maçların çoğunu seyrettim, o dev dediğimiz takımların çoğu zorlandı, puan da kaybettiler. Ortaya bir şey çıktı; ne kadar çok yıldızın olursa olsun, fizik gücün üst seviyede değilse başarılı olman çok zor. Galatasaray-Kopenhag maçına bakıyorum...
İlk 30 dakika Kerem Aktürkoğlu 4, Icardi 2, Mertens 1 adet net gol fırsatı kaçırdı. Kaleci kurtardı ya da direkten döndü. Bu 30 dakikada Galatasaray resmen rakibini ezdi. Buna rağmen Muslera’nın bir hatasıyla ilk yarıyı geride bitirdiler. Burada ortaya çıkan gerçek; tutanla atanların hata yapma lüksü yok. İkinci yarı ise kadro aynı, Okan hoca ilk yarıda iyi top oynayan oyuncular topluluğuyla devam kararı aldı. Düşüncesi doğruydu ama sahaya yansıyan görüntü kötüydü. Ziyech, Mertens ve Kerem Aktürkoğlu fizik olarak çok yoruldular, top kayıpları başladı. Bu arada rakibin bir kontratağı, Muslera’nın kalesini boşaltması Danimarka ekibine ikinci golü getirdi.
Görüyorsunuz değil
Şampiyonlar Ligi’ne galibiyetle başlamak için taraftar olsun, futbolcular olsun maçın ilk yarısında her şeyini ortaya koydu sarı-kırmızılılar. Ancak 6-7 net pozisyona girip bunları değerlendiremezsen, maçı kazanman da zor olur.
Kerem’in bir topu direkten döndü, çok net üç pozisyonda ise topa iyi vuramadığı için fırsatları değerlendiremedi. Mertens’in yakaladığı fırsatlar da var, Icardi’nin ağır kaldığı anlar da oldu. Şampiyonlar Ligi’nde oynuyorsan girdiğin pozisyonların en az yarısını gole çevirmek zorundasın.
Bir de bunun üstüne Muslera’nın hatası, Nelsson ve Torreira, Achouri’yi tutamayınca ilk yarıyı şok bir skorla kapadı Galatasaray. Ziyech ağırlığını, yeteneklerini sahaya koyamayınca, Icardi iki stoper arasında markajdan kurtulamayınca böyle sıkıntılar yaşanıyor.
İkinci yarıda Okan Buruk değişiklikler yaptı, risk alarak oyuna başladı. Galatasaray buna rağmen uzun bir süre toparlanamadı, orta sahayı rakibine bıraktı ve ikinci golü kalesinde gördü. 2-0’dan maçı çevirmek kolay değil. Ama taraftarın da büyük
Nefesler tutuldu, akıllar fikirler çarşamba günü oynanacak Kopenhag maçında... Bu durum futbolcular için de böyle, taraftarlar için de... Dün geceki Samsunspor karşılaşması Şampiyonlar Ligi’ndeki buluşma öncesi hazırlık maçı gibi oldu.
İlk yarı sahanın her tarafında basan, takım olarak hücuma çıkıp, takım olarak defans yapan bir Galatasaray vardı. Kendini fazla sıkmadan bu devrede üç de gol attı. Mertens’in iki harika asistinde Kerem Aktürkoğlu aynı güzellikte vuruşlarla fileleri havalandırdı. Üçüncü golde ise aynı Kerem harika bir orta yaptı, Abdülkerim de aynı güzellikte kafa vuruşuyla skor tabelasını değiştirdi.
Burada kesinlikle Samsunspor’u kimse küçümsemesin. Bilhassa forvetinde Fofana, Dimata gibi çok çabuk, topa iyi vuran futbolcuları var. Danimarkalı Holse de Dimata gibi çok kaliteli bir futbolcu. Kırmızı-beyazlılar birkaç hafta sonra eminim bu kaliteli isimlerle çok daha iyi oynayacak.
Kerem Aktürkoğlu ilk yarının nasıl yıldızı olduysa, oyunda kaldığı
85 milyon Türk insanını ne Stefan Kuntz ne Hamit Altıntop ne de futbolcular ilgilendiriyor. Herkes başarı istiyor. Ay-yıldızlı formayla insanlarımızın arasına hiç kimse duvar öremez. Milli Takım’ın içinde problem varsa Hamit Altıntop bunu anlatmak mecburiyetinde çünkü Kuntz’a bir sürü yerli hoca varken, kendisi kefil oldu ve göreve getirdi.
Burada sadece Kuntz’u da suçlamak haksızlık olur. Adam diyor ki, “Benim futbolcularım ay-yıldızlı forma için mücadele ederken yüzde yüzünü sahaya koymuyorlar.” Haksız mı? Hayır, bana göre yerden göğe kadar haklı. Bu kadronun içinde Hakan Çalhanoğlu, Cengiz Ünder, Uğurcan Çakır, Merih Demiral, Çağlar Söyüncü, Ozan Kabak gibi tecrübeli oyuncular var. Şayet içeride sorun varsa, bu futbolcular yan yana gelip bu sorunu çözemiyorlar mı? Çözemiyorlarsa da kusura bakmasınlar, bir daha o formayı giymesinler.
Ay-yıldızlı forma bizim için kutsaldır, çok değerlidir, bayrağımız kadar kıymetlidir. Bunun bilincinde olmayan
Galatasaray'ın yeni transferleri Ndombele ve Sanchez takımın oyun kalitesini tamamen değiştirecek. Ndombele için Mourinho, 'Çevre kontrolü, yetenek ve yaratıcılıkta Avrupa'nın sayılı futbolcularından' diye bahsediyor.
Evet Galatasaray sezon başından beri sıkıntılar çekiyor. Bunun da tek sebebi Torreira'nın ikinci bölgede tek başına kalmasıydı. Fakat şimdi yanına öyle bir partner geliyor ki, hem hücuma hem defansa destek açısından mükemmel işler yapan, çok kaliteli bir futbolcuyla oynamak Torreira'nın da kapasitesini artıracak. Utanmadan Ndombele'yi kilolu, hazır değil diye eleştirenler çok değil, 20 Eylül'deki Kopenhag maçından sonra Icardi'den özür diledikleri gibi Fransız futbolcudan da özür dileyecekler. Bu eleştirileri yapanların tarzı böyle. Seyredip, ondan sonra eleştiri yapsa daha akılcı olmaz mı? Hiç olmazsa kendilerini rezil etmezler.
İtalyan gazeteciler, 'Ndombele ilgi gördüğü yerde harikalar yaratır. Icardi sadece para için mi oynuyor? Hayır, önce gördüğü o sevginin, ilginin karşılığını vermeye uğraşıyor. Ndombele bu
Sezon başı bütün takımların sıkıntılı bir süreç geçirmesi normal. Galatasaray da Şampiyonlar Ligi’ne kalmak için çok zor bir dönem yaşadı. Hazır olmayan futbolcular, takımda oynamayan yeni transferler... Ama sonuçta Devler Ligi’nde gruplara kaldı ve stresten kurtuldu.
Gaziantep karşısında dün gece ilk yarıda oynadığı futbol, Şampiyonlar Ligi’ne kalmış bir takıma hiç yakışmadı. Düşünebiliyor musunuz koca bir ilk yarıda, Icardi’yi bir kere topla buluşturamadılar. Mertens, Tete olsun orta sahaya hiç yardım etmediler. Şimdiye kadar hiç puan toplayamayan ve deprem yaralarını sarmaya çalışan kırmızı-siyahlılar Cim Bom’u epey zorladı.
Ne yalan söyleyeyim Okan Buruk bu takımı Avrupa’nın bir numaralı kupasındaki maçlara kadar nasıl toparlayacak diye de, içim karardı. Herkes orta sahaya suç buluyor. Yeni transfer de yapılsa, Tete, Mertens gibi isimler orta sahaya yardım etmezlerse Torreira da olsa, Kerem Demirbay da oynasa, yeni transfer de gelse değişen bir şey olmayacak. Rakip ikinci bölgede üstünlük sağlar.
Sarı-kı