Influencer Çocuklar: Hak mı, sömürü mü?

3 Mart 2025

Evde dolaplarımı düzenlerken genelde bilgisayarımda açık bir sohbet programı veya podcast olur. Son zamanlarda bolca valiz hazırlayıp boşalttığım ve yemek yapmaya merak saldığım için çok fazla söyleşi dinleme fırsatım oldu. 

Dinlediğim sohbetlerden biri de Gırgır isimli youtube kanalındaki söyleşiler. Bu kanalda, popüler gündem maddeleri üzerine Musa ve Gökhan isimli iki arkadaşın söyleşi yapıyorlar. Bugün programda Kaliforniya eyaletindeki çocuklar üzerinden ebeveynlerin sosyal medya içeriği üretmesine istinaden yapılan yasal düzenlemelerden bahsediyorlardı. Benim kulaklarım tabii ki hemen dikkat kesildi. Biliyorsunuz geçtiğim günlerde bu konuya özel bir yazı hazırlamıştım. Ben de hemen bu haberi not aldım ve konuyu araştırdım. 

Dijital Dönemde Çocukların Hakları: Influencer Yasaları Ne Anlatıyor? 

Sosyal medya çağında, içerik üreticileri yalnızca bireysel kimliklerini değil, ailelerini ve çocuklarını da bu dijital sahnede ön plana çıkarıyor. Özellikle aile vlogları, ebeveynlerin çocuklarını

Yazının Devamı

Kar gibi örttüm üstümü

10 Şubat 2025

Bazen durup düşünmek gerekir. Belki küçük bir inzivaya çekilmek ve kendini süzmek… 

“Kar gibi örttüm üstünü içinde tüm çiçekler

Birer birer titrediler

Uykusuzluğundan belli kafanda birikintiler

Teker teker döküldüler…” 

Bu sözler Bülent Ortaçgil’in dizelerinden, “Bu Su Hiç Durmaz” isimli eserinden… 

Bu sözler, duygularını bastıran, geçmişin ağırlığını taşıyan ve sonunda zihnindeki yüklerden arınmaya başlayan birinin iç dünyasını anlatıyor gibi görünüyor. 

Bastırılmış anılar, duygular veya düşünceler bir süre sonra kendini belli eder ve kaçınılmaz olarak açığa çıkar. Bu açığa çıkış çok önemlidir. Çünkü yaşanan deneyimler, kişiyi bir sonraki aşamaya hazırlamıştır ve alınması gereken kararlar, atılması gereken adımlar vardır. Aksiyon gereklidir. Diğer bir deyişle, dinlenip soluklanmak bir sonraki hareket için güç toplamak gereklidir. 

Yazının Devamı

Sosyal medyada paylaşım için çocuğunuzun rızası var mı?

7 Aralık 2024

Sosyal medya, hayatımızın her anını paylaştığımız dijital bir sahneye dönüştü. Tatiller, doğum günleri ve günlük yaşantımızın en sıradan anları bile bu platformlarda sergileniyor. Bununla birlikte, konu çocuklarımız olduğunda, bu paylaşımlar sadece birer "anı" olmaktan öteye geçiyor. Çocukların yer aldığı paylaşımlar hem yasal hem de etik açıdan derin soruları beraberinde getiriyor. 

Ebeveynler Tarafından Açılan Hesaplar: Çocukların Dijital Kimliği Mi Dijital Kafes Mi? 

Bazı ebeveynlerin, çocukları adına sosyal medya hesapları açarak onları içerik üretiminde aktif olarak kullandığını, hatta sponsorluk aldığını görüyorum. Bu durum, çocukların henüz algılama yeteneği gelişmeden, onları için dijital bir kimlik oluşturulmasına neden oluyor. Ebeveynler, velayet haklarına dayanarak bu tür paylaşımlar yapsa da çocuk büyüdüğünde sizce ne olur? Çocuk bu durumdan rahatsız olabilir ve kendi rızası olmadan oluşturulan dijital kimliğini sorgulayabilir, değil mi? 

Gizlilik ve Güvenlik Riskleri: Paylaşımların

Yazının Devamı

Sosyal medyada izinsiz kadrajlar: Görünmek zorunda mıyız?

28 Kasım 2024

Sosyal medyanın bir sahneye dönüştüğü günümüzde, her birimiz farkında olmadan bu sahnenin oyuncuları hâline gelebiliyoruz. Sokak röportajları, sosyal deney videoları, hatta gündelik hayatımızdaki anlık görüntüler; hepsi bir içerik üreticisinin kamerasıyla binlerce kişiye ulaşıyor. Peki, bu sahnede yer almak için gerçekten rızamız alınıyor mu? 

Görünmek mi, Görülmek mi? 

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na (FSEK) göre, bir kişinin görüntüsü onun izni olmadan kullanılamaz. Ancak bu durumun pratikte ne kadar uygulandığı büyük bir soru işareti. FSEK madde 86'ya göre, resim ve portreler, tasvir edilen kişinin izni olmadan yayımlanamaz. Yani, bu fotoğraflar eser niteliği taşımasa bile, kişinin hakları ihlal edilemez. Türk Medeni Kanunu ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu da bu korumayı destekler nitelikte hükümler içermektedir. 

Bu koruma sadece hukuki değil, aynı zamanda etik bir sorumluluk da doğuruyor. Bir kişinin izni olmadan alınan görüntüler hem onun kişilik

Yazının Devamı

Kullanılmayan yıllık izinlere ne olacak?

4 Kasım 2024

Bir müvekkilime telefon üzerinden bilgi verirken, insan kaynakları departmanlarının ne tür konularla karşılaştığına dair dikkate değer bir tablo ortaya çıktı. 

Bildiğiniz üzere, şirketlerin insan kaynakları departmanları, günlük işleyişin dışında personel hakları ve izinleri gibi konularla sıkça uğraşır. Bu tür sorular, aslında bir şirketin çalışanlarıyla olan ilişkisinin ne kadar dengeli ve sağlıklı yönetildiğinin de bir göstergesidir. 

Telefon görüşmemde, müvekkil şirketin insan kaynakları departmanında çalışan Hanife Hanım’dan gelen bir soruya yanıt verdim. Kendisi, çalışanların yıllık izin haklarının durumu ve kullanılmayan izinlerin akıbeti hakkında bilgi talep ediyordu. Bu konular iş hukukunda sıkça karşımıza çıkan, aynı zamanda çalışan haklarının temel taşlarından birini oluşturan meselelerdir. Bu konuyu yazmaya değer buldum. Sizinle kısaca bilgi paylaşmak isterim.

Yıllık İzinlerin Kıdeme Göre Belirlenmesi: Yıllık izin süresinin, çalışanın kıdemine göre belirlenmiş sabit bir süre olduğunu; kıdemi arttıkça bu

Yazının Devamı

Şirkette Eşitlik Savaşı: Eşit işe eşit ücret mücadelesi

21 Ekim 2024

Bir sabah, ofisin kalabalık muhasebe departmanında her zamanki gibi yoğunluk vardı. Hesap makineleri, bilgisayar klavyelerinin sesiyle yarışırken, Serpil masasında dikkatlice şirketin yıllık mali tablolarını gözden geçiriyordu. Beş yıldır bu departmanda çalışıyordu ve işini titizlikle yapıyordu. Ancak, uzun süredir aklında dolanan bir konu vardı: Aynı pozisyonda çalışan ve aynı görevleri yürüten erkek meslektaşı Hakan, ondan daha fazla maaş alıyordu. Hakan ile aralarındaki maaş farkı, Serpil’in hem iş motivasyonunu düşürüyor hem de haksızlığa uğradığı hissini daha da derinleştiriyordu. Serpil, bu duruma daha fazla göz yummamaya karar verdi. İş sözleşmesini feshetti ve şirketine karşı bir dava açtı. 

Serpil’in açtığı dava, işverenin eşit işe eşit ücret prensibini ihlal ettiği gerekçesiyle başladı. Serpil, muhasebe departmanında Hakan’la aynı işi yapıyor, aynı sorumlulukları alıyor, hatta zaman zaman daha karmaşık projeleri üstleniyordu. Ancak aldığı maaş, Hakan’ın maaşından daha düşüktü. Davada Serpil’in avukatı, 4857 sayılı İş

Yazının Devamı

Gerçek babanın gizlendiği yıllar: Soybağı davasında şok edici tazminat kararı

14 Ekim 2024

Her şey bir sonbahar akşamı başlamıştı. Mehmet, o gün işten yorgun argın evine döndü. Kapıdan içeri girdiğinde, evin içindeki sessizlik onu huzursuz etmişti. Çocuklarının gülüşmelerini, eşinin onu karşılayan sıcak bakışlarını aradı, ama bulamadı. O an, hayatındaki en önemli gerçeğin, aslında büyük bir yalan olduğunu öğrenmek üzere olduğunu bilmiyordu. Akşam yemeğinde masaya oturduklarında, eşi gözlerini kaçırarak ona bir şey söylemek istediğini itiraf etti. Mehmet'in kalbi hızlanmış, zihni karışmıştı. Duyacaklarından habersiz, "Söyle ne oldu?" dedi. Eşi ağır ağır konuşmaya başladı ve o anda Mehmet’in dünyası başına yıkıldı. Çocuklarının babası o değildi. Yıllardır onların her şeyini üstlenen, onları büyüten, her anlarında yanında olan Mehmet, meğer başkasının çocuklarına babalık yapıyordu. 

Bu şok, Mehmet’i hukuki bir mücadeleye sürükledi. Soy bağının reddi davası açarak gerçeği resmi olarak da ortaya koymak istedi. Biyolojik babalarının, o süreç boyunca eşiyle ilişki yaşayan Refik olduğunu

Yazının Devamı

Tutukluluğun kaldırılması beraat mi?

5 Ekim 2024

Türkiye'de şu an medyatik davalar var. Bu davalarda yargılananların bazıları tutuklandı. Bu kişilerin bir kısmı sonra yargılama devam ederken "tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı". Tutuklamanın kaldırılması beraat değildir; diğer yandan toplumda böyle bir algı oluştu. Bunun sebebi biraz medya, biraz da tutukluluğu kaldırılan kişilerin bu durumu beraat zaferi gibi sosyal medyada göstererek zafermiş gibi sunması oldu. Bu durum, toplumun hukuk devleti ve adalet bilincine zarar verdi. Herkes tutuklama ve cezai müeyyideyi aynı zannetmeye başladı. Oysa bu iki kavram, hukukun en temel ilkeleri çerçevesinde çok farklı anlamlara sahiptir. 

Tutuklama, yargılama sürecinde bir tedbir olarak uygulanan, suç işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunan kişilerin özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasıdır. Bununla birlikte, tutukluluk kararı kişinin suçlu olduğu anlamına gelmez. Suçluluk, yargılama sürecinin sonunda kesinleşir. Tutukluluk hali, yargılamanın devam ettiği süre boyunca delil karartma, kaçma gibi riskleri önlemek amacıyla uygulanır. Aslında, asıl

Yazının Devamı