Prof. Dr. Erdem Yeşilada: “Arı ürünleri sağlığı koruma ve hastalıkları tedavi etme amacıyla en az 5 bin yıldır kullanılıyordu. Günümüzde ise arı ürünlerinin bağışıklığı güçlendirdiği, kansere karşı koruduğu, yaşlanma sürecini yavaşlattığı yeni bilimsel çalışmalarla da ispatlandı”
Fitoterapi (bitkisel tedaviler) biliminin Türkiye’deki öncüsü olan ve “Doğadan Gelen Sağlık Bitki Çayları” ve “İyileştiren Bitkiler” kitaplarıyla tanıdığımız Prof. Dr. Erdem Yeşilada’nın yeni kitabı “Apiterapi / Arıyla Gelen Şifa” raflarda yerini aldı. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı da olan Yeşilada; ilaç niyetine bal, arı poleni, arı sütü ve propolis kullanabileceğimizi söyledi. Yeşilada çok yaygın olan bal sahteciliğine karşı dikkatli olmamız için de uyararak şunları anlattı:.
Prof. Dr. Erdem Yeşilada Hayykitap’tan çıkan yeni eserinde arı ürünlerinin faydalarını anlatıyor.
-Apiterapi bal, arı poleni, arı sütü, propolis, bal mumu, arı zehri gibi arı ve kovan ürünlerinin bilinçli ve sistemli bir şekilde, sağlığımızın korunması ve geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanılmasıdır.
-Arı ürünleri insan
Uzm. Dr. Fatma Sargın: “Yeni nesil ilaçların düzenli kullanımıyla HIV pozitif bireyler uzun ve sağlıklı bir ömür sürdürebiliyor. Bu ilaçlar sayesinde HIV hayat kalitesini düşüren bir hastalık olmaktan çıktı. Artık tıp literatüründe bir hastalık olarak geçmiyor”
Önümüzdeki salı 1 Aralık Dünya AIDS Günü. Hem bu özel gün hem de ünlü Hollywood yıldızı Charlie Sheen’in HIV pozitif olduğunu açıklamasıyla AIDS ve HIV gündemimize girdi. Konuyu enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı Dr. Fatma Sargın’la konuştuk. HIV Enfeksiyonu Derneği (HIVEND) yönetim kurulu üyesi de olan Sargın’dan ilk olarak HIV ile AIDS’in aynı anlama gelmediğini öğrendik.
-HIV insan bağışıklık yetmezlik virüsü demek. Tedavi edilmeyen HIV enfeksiyonunun çok ileri evresinde, hatta son dönemi diyebileceğimiz evrede ortaya çıkan hastalıklar tablosunun genel adı ise AIDS. Yani HIV ile yaşayan bir birey AIDS’tir denemez.
“HIV cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, sosyal statü ayrımı yapmaz”
-HIV cinsel yolla, kan yoluyla ve anneden bebeğe olmak üzere üç ana yolla bir kişiden diğerine geçebiliyor. Bulaşma yolları arasında en yaygını olan cinsel yolla HIV bulaşmasını önleyebilmek için en etkili yöntem
Prof. Dr. Şükrü Hatun: “Tip 1 diyabet çocuklarda aniden ortaya çıktığından aileler öncelikle şoke oluyor. Ama durumu abartıp çocuğa aşırı korumacı yaklaşmak ve onu aktivitelerden uzak tutmak çok yanlış. İyi bir tedaviyle bu çocuklar başarılı ve normal bir hayat sürebilir”
Lilly Diyabet ve Disney ortaklığında tip 1 diyabetli çocuklar için üç kitaplık bir seri hazırlandı. Kitap serisindeki hikayeler sayesinde, çocukların çok sevdiği Mickey Mouse, Goofy, Donald gibi Disney karakterlerinin arkadaşı olan tip 1 diyabetli Coco karakteriyle tanışıyoruz. Coco kendi hayatı üzerinden tip 1 diyabetli bir çocuğun gündelik yaşamda, okulda, yatılı misafirliğe gittiğinde veya arkadaşının partisine katıldığında nelere dikkat etmesi gerektiğini en sevimli şekilde öğretiyor.
Uzmanlar cinsel yolla bulaşan hastalıkların arttığını söylüyor. Biz de hem dünyadaki hem de Türkiye’deki verileri göz önüne alarak en sık görülen hastalıkları, riskli ilişkilerden sonra neler yapılması gerektiğini ve bu hastalıklardan korunma yollarını işin uzmanlarıyla tek tek konuştuk
Bu ayın başında BBC’de bir haber yayımlandı. Haberde İngiltere Cinsel Sağlık ve HIV Derneği Medya Komitesi Başkanı Dr. Peter Greenhouse’un açıklamalarına yer verilmişti. Greenhouse günübirlik buluşmalara olanak sağlayan uygulamalar nedeniyle cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) artışına dikkat çekiyordu. Örneğin İngiltere verilerine göre 2014 yılında gonore yani bel soğukluğunun görülme sıklığında yüzde 19, sifiliz yani frengi görülme sıklığındaysa yüzde 33 artış görülmüş. Greenhouse, insanlar bu kadar hızlı partner değiştirmeye devam ederlerse, HIV görülme sıklığında çok ciddi bir artış hatta patlama yaşanacağından korktuklarını belirtiyor.
Uygulamaların ya da tek gecelik ilişkilerin CYBH’lerin artışındaki rolü elbette tartışmaya açık. Ama genel olarak böyle bir artış varsa korunma ve tedavi yöntemlerini de bilmekte fayda var... Bu yüzden biz de bu hastalıklardan korunmak yollarını, en
Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Emek Kocatürk Göncü: “Havaların soğuduğu bu dönemde cildin kurumasını önleyecek önlemler almak, cilt tipinize uygun nemlendiriciyi seçmek ve cildi aşırı temizlemekten kaçınmak gerekiyor”
Mevsim koşullarının beraberinde getirdiği değişimler dış dünyayla çok geniş bir temas yüzeyine sahip olan cildimizi büyük ölçüde etkiliyor. Örneğin yazın ne kadar uğraşsak da yoğun güneş ışınlarının zararlı etkilerinden tam olarak korunamıyoruz. Bazılarımızın cildinde yazdan kalma bir kalınlaşma, matlaşma, kırışma, leke sorunu veya kılcal damar artışı hâlâ belirgin şekilde hissediliyor. Bazılarımız ise bu mevsimde soğuk havaların etkisiyle cilt kuruması sorunuyla başa çıkmaya çalışıyor.
Özellikle kuru cilt sorunu, egzama ve sedef gibi deri hastalıkları olanlar için havaların soğumasıyla zorlu günler başlıyor. Hem yazdan kalan sorunları nasıl ortadan kaldırabileceğimizi hem de soğuk havalarda cilt bakımında nelere dikkat edersek cildimizi en iyi şekilde koruyabileceğimizi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği’nden Doç. Dr. Emek Kocatürk Göncü ile konuştuk.
-Soğuk havalar deriden su kaybının artışına yol açarak derinin kurumasına neden olur.
Her gün çevremizde biri daha hastalanıyor. Hastalık yavaş yavaş bize doğru yaklaşıyor. Henüz hasta olmayanlardansanız hemen önlemlerinizi alın, hastalandıysanız da çabuk atlatmak için önerilerimize göz atın
Soğuk havanın hissedilmeye başlamasıyla mikropların (virüsler ve bakteriler) hayatımızdaki etkisi de arttı. Çevremizde öksüren, hapşıran, kırgınlık, yorgunluk hisseden kişiler çoğaldı. Soğuk havaların bizi kapalı alanlara hapsetmesiyle, havada damlacıklar halinde kalıp bir kişiden diğerine hızla geçen virüsler hepimiz için kapıda bekleyen tehlike... İşyerinde, okulda, toplu taşıma araçlarında “şifayı kapmış” kişilerin ellediği nesnelere dokunmak bile grip olmamız için yeterli olabiliyor.
Her yıl 300-500 bin ölüm
Üstelik bu denli kolay bulaşabilen influenza (gribe neden olan virüs) Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 300-500 bin kişiyi öldürebilecek kadar ciddi bir tehlike! Soğuk algınlığı ve gribe neden olan virüsleri düşmanımız olarak düşünürsek bu düşmandan kaçış zor. Ama düşman ile karşılaştığımızda ona karşı zırhlarımızı kuşanarak ondan en az şekilde etkilenmek mümkün. Bunun için hastalanmadan koruyucu önlemlere yönelmeli, bağışıklık sistemimizi
Harvard Üniversitesi Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Walter C. Willet: “Tüm bilimsel çalışmalar gösteriyor ki sağlıklı beslenmek istiyorsak Türkiye, Yunanistan, İtalya ve İspanya’daki insanların 60 yıl önce yediklerini yememiz gerekiyor”
Berlin’de 20-23 Ekim tarihleri arasında 12. Avrupa Beslenme Konferansı düzenlendi. Dört yılda bir gerçekleştirilen ve dünyaca ünlü beslenme uzmanlarının katıldığı konferansın bu yılki teması “Yaşam Boyunca Beslenme ve Sağlık”tı. Konferansın açılış konuşmasını Harvard Üniversitesi Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Walter C. Willet yaptı.
Ülkemizde tereyağı ve yumurta gibi pek çok yiyecek konusunda bilim insanları hâlâ tartışıyor. Bu gıdalardan “Tamamen uzak durun” diyen de var, “Çocuklarınıza günde 10 yumurta yedirin” diye öneren de... Dolayısıyla kime inanmalı, ne yemeli, ne kadarı sağlıklı gibi sorular kafamızda dönüp duruyor. İşte bu soru işaretlerinin sadece bizim kafamızda olmadığı konferansta hemen anlaşılıyor. Ne yazık ki dünyanın başı sağlıklı yaşam ve beslenme konularındaki bilgi kirliliğiyle dertte. Avrupa’nın saygın gıda ve beslenme kuruluşlarının başındaki profesörler bilimsellikten uzak ama halkın hoşuna giden bilgilerin, uzmanlar
Ana Baba Okulu projesini yeniden hayata geçiren Prof. Dr. Haluk Yavuzer “Aslında çocukların ve ergenlerin her davranışı bir mesajdır. Bu mesajı anladığınızda sorun çözülüyor, anlamadığınızda ise sorun giderek büyüyor” diyor
Birçok kitaba imza atan gelişim psikolojisi duayeni Prof. Dr. Haluk Yavuzer, 1980 yılında başlattığı Ana Baba Okulu projesiyle on binlerce aileye ulaştı. Kenter Tiyatrosu’nda, Konak Sineması’nda, İstanbul’un dar gelirli bölgelerinde ve Anadolu’da 27 ilde verilen eğitimler sayesinde baskıcı ve otoriter anne-babalar; daha demokratik ve destekleyici ebeveynlere dönüştü. Ana Baba Okulu projesi yıllar sonra yeniden hayata geçiriliyor. Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinin katkılarıyla gerçekleşecek proje anne ve babalar için ücretsiz olacak. Medipol Üniversitesi Haliç Yerleşkesi’nde 3-17 Kasım tarihleri arasında, hafta içi her gün 18.30-20.30 arasında uzmanların vereceği eğitimlere katılmak istiyorsanız 30 Ekim’e kadar yerleşkeden kayıt yaptırmanız gerekiyor.
Yavuzer’le 17 Kasım’daki “Çocuk ve Ergenlerde Uyum ve Davranış Sorunları” sunumunu, Prof. Dr. Seyhun Topbaş’la ise 4 Kasım’daki “Dil ve Konuşma Bozuklukları” sunumunu