Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi ihalesini 2012 yılında alan iki firmadan biri olan TACA İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Tayyar Akkurt, gazetecilere özetle demiş ki:
- İnşaata başladığımızda ilk şaşkınlığı temelde yaşadık. AKM’nin temelinin altında su geçiyor.
Kolonların malzeme yapısını incelerken gördük ki, bazılarının içi neredeyse boş. Karar verdik AKM’yi renove etmek doğru olmaz. En iyisi yıkıp yeniden yapmak.
Müteahhit firma bu saptamayı dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a bildiriyor. Onların ifadesine göre Günay inanmıyor, gelip görmem lazım, diyor, kolonları görünce yanıtı şu oluyor:
- Durun bakalım...
Tayyar Akkurt gazetecilere durumu özetliyor;
- Biz de durduk. Bence teknik olarak o binanın yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor.
Laikliği koruyacağına yemin ederek milletvekili olan ve üstelik başkan seçilen İsmail Kahraman’ın yeni anayasada laiklik olmamalı yolundaki demeci bomba etkisi yaptı.
Laiklik ilkokullarda çocuklara din ile devlet işlerinin ayrılması diye öğretilir.
En basit tanımı budur ama laiklik aslında tüm hayatımızı düzenleyen ve yön veren kılavuzdur.
Ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel yaşamın rasyonel(akılcı) ölçülere dayandırılmasıdır,
Laiklik dendiği zaman yalnızca siyasetle dinin ayrılması değil ailenin, ekonomik hayatın, hukukun, hatta görgü kuralları, kıyafet vesairenin din kurallarından ayrılarak zamanın ve hayatın gereklerine göre düzenlenmesi anlaşılır.
Laiklik karşıtı rejimde bütün dünya meselelerinin son ve kesin ölçüsü din kuralları olur.
Buna teokratik rejim denir.
Dünyanın en büyük ordularından birine sahibiz ama terör örgütü IŞİD’in Kilis’i bombalaması, bir ayda 17 yurttaşımızı öldürmesi, 40’tan fazlasını yaralaması karşısında çaresiziz.
Kilis’te halk gece gündüz diken üstünde yaşıyor. Neden?
Çünkü fiyaka için şeytana uyup bir Rus uçağı düşürdük. Peşinden Moskova ile diyalog kuracak yerde dünyaya uçak düşürdük diye caka satıp Rusya ile köprüleri attık. O yüzden artık hava kuvvetlerimiz sınırdan dışarı başını uzatamıyor...
Peki ABD ile Rusya IŞİD’e karşı savaşmıyor mu? Neden onlar Kilis’i topa tutan IŞİD’ı bombalamıyor?
ABD ile Rusya IŞİD’in Kilis’e roket saldırılarından memnun olmalı...
Böylece pes etmemizi Azez - Cerablus hattını PYD’nin kontrolüne vermeye razı olmamızı bekliyorlar.
- Türkiye bu noktada ne yapmalı?
Avrupa bu konuda umursamaz olsa da... Yabancı devlet başkanlarına hakaret konusunda biz öteden beri hassasızdır! Aziz Nesin, 1940’larda İran Şahı ve Mısır Kralı’na hakaret ettiği gerekçesiyle 3’erden 6 ay hapis yatmıştır. İngiltere Prensesi Elizabeth’le ilgili yazısı nedeniyle de İngiliz Büyükelçiliği tarafından dava edilmiş, ancak Elizabeth o tarihte henüz devlet başkanı olmadığından beraat etmişti.
Aziz Nesin bu yazıları neden mi yazardı? Basının Türk halkını hiç ilgilendirmeyen konularda günlerce en ince ayrıntısına kadar yayın yapmasını protesto için... Elizabeth yazısı şöyleydi:
“Üstünde güneş batmayan, ama sömürge insanları batan şahane İngiltere imparatorluğunun nazenin pamuk prensesi Elizabet, Eminönü meydan saati ayarıyla dün gece saat üçü onbir buçuk dakika, dört saniye geçe doğurmuştur. Kralî yumurcağın haşmetli validesinden dünyaya gelişi sırasında İngiltere İçişleri bakanı dünya kapısında, dışişleri bakanı da dış kapıda nöbet tutuyorlardı. Bu şahane doğum münasebetiyle, yol gitmez, kuş uçmaz, kervan geçmez, doktor bilmez, bakan uğramaz köylerimizde davullar zurnalar çalınacak, ileri gelenlerimizin ve büyüklerimizin etekleri zil çalacaktır.
Prensesle prensin ilk
Bugün 23 Nisan... Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı...
Cumhuriyet Meclisi’nin 96. doğum yıldönümü...
1920 yılının 23 Nisan günü önce cuma namazı kılındı, sonra Meclis açıldı.
Mebusların en yaşlısı 75 yaşındaki Sinop Mebusu Şerif Bey, geçici başkan olarak kürsüye çıktı, kısaca şöyle dedi:
“Milletimizin iç ve dış tam bir bağımsızlık içinde mukadderatını kendi eline aldığını bütün dünyaya ilan ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum”
Bir yıl sonra 23 Nisan ulusal bayram ilan edildi.
23 Nisan Türkiye’nin ilk ulusal bayramıydı.
Ergenekon davasında Yargıtay kararını açıkladı, özetle “Ergenekon diye bir örgüt yoktur” dedi.
Eğer Ergenekon diye bir örgüt yoksa örgütün üyesi de yoktur, hükümeti devirme gibi suçlar da söz konusu değildir.
Ama yazık günahtır... Bu olmayan örgütün üyesi diye 200’ün üzerinde
sanık yıllarca hapis yatırıldı, yakınlarına eza cefa edildi, Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, İlhan Selçuk, Uçkun Geray, Abdülkerim Kırca, Kaşif Kozinoğlu, Murat Özenalp, Engin Aydın,
Erhan Göksel gibi değerli isimler
bu süreçte hayattan ayrıldı...
Dün “Bu davanın savcısıyız” diyenler yarın da kuşkunuz olmasın; “Cemaat bizi aldatmış bunları fark etmemiştik” diyecekler... Siz bu kadar kolay aldanıyorsanız ülkeyi hangi yüzle idare ediyorsunuz, sorusuna yanıt vermeyecekler. Yitip giden ömürler geri gelmezken... Ergenekon’un darbe örgütü olduğunu iddia eden, kamuoyunu inandırmak için türlü yalanlar söyleyen komplocu basın mensupları tabii hiç utanmayacaklar.
Soner Yalçın’ın son kitabı “Galat- ı Meşhur” şaşırtıcı bilgiler ve sağduyulu yorumlardan oluşuyor. CHP ile ilgili bölüm özlü bir siyaset dersi ve Cumhuriyet tarihi özeti niteliği taşıyor. Biz kitaptan aktüaliteye uygun olarak Hrant Dink’le ilgili bir bölüm seçtik:
“Cinayet dokuz yıldır çözülemediyse “Hrant‘ın Arkadaşları”nın büyük suçu var. Hiç utanmadılar… Hrant soruşturması konusunda araştırmalar yapan gazeteci Nedim Şener, Ergenekon örgütü üyesi olarak Silivri Cezaevi’nde tutulurken, “Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nü” Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan’a verdiler!
“Siz Kimi Kandırıyorsunuz” adlı kitabımı Hrant Dink’e ithaf etmiş beni sürekli Ermeni düşmanlığıyla suçladılar.
“Hrant’ın arkadaşları” hep Cemaat’le kol kolaydı. Hâlâ birlikte yürüyorlar…
Ergenekon yalanı bitti… “Hrant’ın arkadaşları”na yeni bir meşguliyet gerekiyor.
Gündemde “Paralel Yapı” var; bu olabilir mi? Olmaz.
Yurtdışından davet gelmezse yaşayamazlar! Buldular; “Ermeni Soykırımı” yalanına sarıldılar. Hrant Dink’i şimdi bu yalana maske yapıyorlar. Ölüm yıldönümünde şu pankartın arkasında yürüdüler :
AB ile ilişkilerde yeni bir fırtınanın eşiğindeyiz...
Başbakan Davutoğlu dün Strasbourg’a hareket etmeden önce bombayı patlattı:
“Haziran ayında vize muafiyetinin devreye gireceğine olan inancımı sürdürüyorum. Olmaması halinde, Türkiye’nin taahhütlerine bağlı kalmasını kimse bekleyemez”...
Aradan çok geçmeden AB’den cevap geldi. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanabilmesi için Türkiye’nin tüm şartları yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
AB Türkiye’nin 72 kriteri yerine getirmesini şart koşmuştu.
Geçen hafta sonu Dışişleri Komisyonu’na bilgi veren Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru:
- 72 madde şartından 44 kriteri tamamladık, 28 kriter üzerindeki çalışmalar sürüyor, demişti.