Liz Pelly imzalı “Mood Machine: The Rise of Spotify and the Costs of The Perfect Playlist” adlı kitap (Spotify’ın Yükselişi ve Kusursuz Çalma Listesinin Bedeli) şu ara müzik dünyasının gündemine bomba gibi düştü. Kitap stream dünyasının ipliğini pazara çıkarıyor en çok da Spotify’ın “discover mode” dediği, kişiye özel şarkı öneren algoritmasının ne kadar adaletsiz bir sistem olduğunu, sanatçıyı nasıl soyduğunu ve müziği kendi ihtiyaçları doğrultusunda nasıl değiştirip, şekillendirip manipüle ettiğini anlatıyor. Bu iddialar ciddi iddialar ancak kitap rakamlarla ve belgelerle gayet net gibi duruyor.
Spotify’ın 2020’de lanse ettiği “discovery mode” sanatçılara şunu söylüyor: “Şarkılarınızı dinleme alışkanlıklarına göre üretilecek kişisel öneri listelerine sokabiliriz, ama siz de bunun karşılığında yüzde 30 daha az telif ödemesi almayı kabul edin.”
Biraz daha açalım. Sanatçılar, yani label (şirket) tarafı algoritmik önceliğe sahip olacak şarkıları belirleyebilir. Biz bu şarkıları öncelikli olarak işaretler algoritmaya tanıtırız ama siz bu şarkılar için yüzde 30 daha az telif ödemeyi kabul edin. Spotify ve bütün diğer stream platformları yıllarca parayı veren şarkısını listelere sokuyor tipi iddialara kesin bir dille hayır yanıtını verdi. Ama öyle değilmiş işte bu kitaba göre. Yani bir şarkıyı parayla uygulama içinde daha görünür kılmak mümkün. Üstelik bunu reklam adı altında da yapmıyorsunuz. Biz sıradan dinleyicilerin hiçbir şeyden haberi yok. Saf saf “ben rock dinliyorum neden bana Taylor Swift öneriliyor” diye düşünüp duruyoruz.
2023 itibarıyla tier 2 ve tier 3 seviyesindeki sanatçıların yüzde 50’si discovery mode’u kullanmış. Bu sınıflandırmaya göre yıllık 50 bin ile 500 bin dolar gelir aralığındaki sanatçılar bunlar. Bu grubun yüzde 50’si bu promosyondan faydalandığına göre Spotify inanılmaz büyük bir tasarruf etmiş, ödemesi gereken telifin tamamını değil 70’ini ödemiş çünkü.
Bu öyle bir durum ki kitaba göre bu uygulamayı kullanmaya haiz olan neredeyse herkes discovery mode promosyonunu kullanıyor. Yani herkes daha az geliri kabulleniyor. Kullanmayanlar ise bu durumda daha az görünür olduklarından daha az stream alıyor ve onlar da bu şekilde gelir kaybı yaşıyor.
Yazıyı okudukça iş daha da ilginçleşiyor: Mesela Spotify “Pre-Campaign Insights” yani kampanya öncesi bilgilendirme raporu hazırlıyor. Bu raporda şirketlere mesela yeni çıkacak albümlerinde hangi şarkıların discovery mode tarafından önerilmeye daha uygun olduğu bilgisi veriliyor. Suç mu değil. Ama müzik için iyi bir şey mi? Bir süre sonra sadece algoritmanın seveceği işleri üretmeye mecbur kalıyorsunuz. Nerde sanatsal yaratıcılık? Sanatçı değil Spotify makinesini besleyen bir kölesiniz artık.
Bu uygulamalar gizli kapaklı değil sanatçılara açıkça sunulan imkanlar. Sadece sıradan dinleyicinin bilmediği işler ve iç yüzleri de bugüne kadar araştırılıp, etkileri ölçülüp bir kitap olarak karşımıza getirilmemişti. Daha önce Spotify hakkında eleştirel kitaplar çıktı ancak ilk kez bu açıdan bir değerlendirme yapılıyor.
Gelecekte müzik Spotify ve benzeri platformların etkisinden ne kadar kurutulursa o kadar özgürleşecek. Konu pop müzik olduğunda kocaman bir endüstri ve milyarlarca dinleyici söz konusuyken, büyük şirketler bu endüstriyi bu derece tekelleri altına almışken özgürlük ne demek ben de bilmiyorum doğrusu. Ama şunu biliyorum, en azından bir denge olmalı. Stream yegâne müzik dinleme deneyimi olmamalı. Müzikle ilişkimiz stream’den ibaret olmamalı. Stream müziğin üzerine bu derece çökmüşken dengeden söz etmek mümkün değil.
Özay Şendir
Dünyanın sol vicdan ihtiyacı...
21 Şubat 2025
Cem Kılıç
Küresel Risk Haritası’nda ne görünüyor?
21 Şubat 2025
Abbas Güçlü
Sizin tercihiniz ne olur?..
21 Şubat 2025
Zafer Şahin
Devayı TÜSİAD’da aramanın dayanılmaz hafifliği
21 Şubat 2025
Abdullah Karakuş
Teknolojinin tohumu sancıları ve yeni dünya
21 Şubat 2025