Son 12 ayda yayınlanan pek çok yerli albüm arasında dikkatimi çekenleri paylaşırken bu devirde albüm yayınlayan her müzisyeni ve firmayı, bu zorlu işi başardıkları için içtenlikle tebrik ediyorum
- “Kufi” – Duman
Duman’ın son stüdyo albümü “Darmaduman”dan 11 yıl sonra gelen 16 şarkılık uzunçalar “Kufi” müzik sahnesinde büyük bir eksikliği işaret etti. Son 11 yılda içinde gitar olan her türlü sentez, deneme, eski yeni karışımı işler, nostaljik işler, geçmişe saygı sound’ları, köklerimizi bulalım anlayışları, indie, folk, caz, blues, hip hop albümleri gördük, geliştik, başkalaştık, beğendik, sahiplendik, takdir ettik. Ama tarz arayışına, varoluşunu anlamlandırmaya harcadığı enerjiyi biraz da hikâye anlatmaya harcayan grupları dinlemenin tadı bir başka. Duman sonik denemelerini ilk albümü çıktığında bitirdiğinden yıllar içinde geriye yaşamak, görmek, anlatmak kaldı. Duman ne söyleyeceğine karar verdiğinde onu nasıl söyleyeceğini zaten biliyor. Şimdi, 11 yıl boyunca çekildiği köşesinden görünenleri şarkılarına bildiği yoldan, yani blues ve rock ile yansıtıyor. Bunu onlardan başka bu kadar iyi yerlileştirmiş, içselleştirmiş başka grup da yok pek. Şarkılarıyla her albümde yaşadığımız zamanın ve ona ayak uydurmaya çalışan insanın fotoğrafını çekiyor. Biz de 10 yılda bir gerçekleşen büyüleyici bir doğa olayına tanık olur gibi Duman’dan dinliyoruz hâlimizi...
- “Derdo” – Ezhel
Kelimelerin efendisi Ezhel, yıllar içinde ne kadar iyi bir dil sihirbazı ve şair olduğunu her yazdığı şarkıda bir kez daha kanıtladı. “Derdo”, “Müptezhel”den sonraki ilk solo albümü, yıllar sonra Ankara’dan Berlin’e taşınan hayatını ve kafasından geçenleri derli toplu bir şekilde anlattığı ilk albüm. Belli ki gurbet (sürgün) Ezhel’in içinde sönmeyen bir ateşi körüklüyor. Bedeni Berlin’de, kafası Ankara’da. Bedeni Berlin’de ama ruhu henüz çıktığı yolu tamamlayamamış, iki arada bir yerde. Erkin Koray’ın “Mesafeler”de bahsettiği mesafeler, hayatını şekillendiriyor. Şarkıları da bunu anlatıyor. Ezhel kan kussa ille de mizahla derdini anlatmayı başarabilen biri. O yüzden kendine özgü kelime oyunlarıyla kimi zaman tatlı kimi zaman acı gülümsemeler bırakarak yüzümüzde derdini anlatıyor “Derdo”da. Kadim dostları ve prodüktörleri Artz ve Bugy’nin yardımıyla yine dillere destan bir işe imza atıyor.
- “Uydurduğumuz Oyunlarla” – Nilipek
Şöyle demişti: “Bu albümdeki şarkılar bizi olduğumuz yerde tutan, bizi biz olmaktan alıkoyan, bizi kısıtlayan yalanlara, insanlara, durumlara, biraz da kendimize yazıldı.” Nilipek dördüncü stüdyo albümünde müzikal açıdan bir özgürleşme yaşıyor, sınırlarından kurtuluyor. Folk, rock, lo-fi, indie pop; Nilipek daha önce uğradığı bu duraklara bu albümde çok daha olgun bir bakış açısı ve düzenleme anlayışıyla uğruyor, aşk, ayrılık, hayal kırıklığı üzerine hikâyeler anlatıyor. Berkay Küçükbaşlar ve Taner Yücel, Nilipek ile birlikte yapımcılığı üstlenmiş. Mix Emre Malikler, mastering Everett Young’a ait. Nilipek’in “en bağımsız hissettiğim albüm” diyerek tarif ettiği “Uydurduğumuz Oyunlarla” yılın en iyileri arasında hatırı sayılır bir yere sahip, bütün albümleri gibi zamana dayanıklı.
- “Akkor” - Melike Şahin
Melike Şahin’in âdeta 1970’lerden bu yana Türk popüler müziğini temize çeken ikinci uzunçalar albüm çalışması “Akkor”, Martin Terefe prodüktörlüğünde Londra, New York ve İstanbul’da kaydedildi. Hem kayıt kalitesi, hem sound yelpazesinin genişliği açısından Şahin’in iki albüm arası dönemde maruz kaldığı etkileri takip edebiliyoruz. Şarkı yazarlığı konusunda da kendini ifade etme anlamında da giderek kişiliğini daha ön plana çıkardığını ve bir sanatsal persona oluşturduğunu, en azından bu aşamada yeni adımlar attığını anlıyoruz. Yılın en nitelikli, klasikleşeceğine kesin gözüyle baktığım işlerinden.
- “Bataklığımda” - Seda Erciyes
Seda Erciyes’in merakla beklenen ilk albümü “Bataklığımda” dokuz şarkı içeriyor. İyi yanı, şahane bir R&B / hip hop albümü olması. Kötü yanı 23 dakikada bitivermesi. Erciyes, ihtiyacı olan her şeye sahip: İyi bir ses, sahne karizması, müzikal bir perspektif ve ruh. Şarkıları, anlattığı hikâyeler, hayata karşı duruşu, mesajı ve enerjisi bir bütünlük içinde şarkılarından bize kolayca ve güçlü bir biçimde geçiyor. Tek ihtiyacı olan geniş kitlelere sesini duyurmak. Bunu da 2025’te başarmasını umuyoruz.
Özay Şendir
2025’te olacaklara dair…
29 Aralık 2024
Abbas Güçlü
“İTÜ aradığı Yıldızı buldu”
29 Aralık 2024
Zeynep Aktaş
Faizde düşüş trendi yatırımda rotayı değiştiriyor
29 Aralık 2024
Ali Eyüboğlu
Dijital kanalların seyirciyle bağı yok
29 Aralık 2024
Güldener Sonumut
Avrupa’da söylemle eylemin 50 tonu ve 2025
29 Aralık 2024