Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Uzun bir masa, arkadaşların toplandığı bir akşam yemeği. İçlerinden biri, büyük bir tutkuyla yeni yazacağı kitaptan söz ediyor. Masadakiler onu ciddiye alarak mı dinliyor, içlerinden ya dışlarından dalga mı geçiyorlar umurunda değil, zaten farkında da değil. Dikkatinin odağında sadece kendisi var. Ama delici bakışlarından da anladığımız üzere bir kişi hepsinin farkında ve belli ki içinden sussun da kendini rezil etmesin diye dua ediyor: Karısı.

İnanırsan gerçek olur belki

Bu sahnenin kendisi ve hemen sonrasında arabada yaşanacak diyalog (onu filmi izleyene bırakıyorum), ‘çift olmak’ üzerine o kadar çok şey söylüyor ki. Hani karşındakini sahiplenme ve onu ‘dış dünyaya’ karşı korumak istemeyle başlayıp onun adına utanma ve öfkeye hatta neredeyse öldürmek istemeye uzanan birçok farklı duygu. Görünüşe göre bizim çiftimiz; bütün aymazlığıyla kendini karısına teslim etmiş Keane ve ipleri elinde tutmaktan yılmış Suzie artık çift olarak yolun sonuna yaklaşmış durumda. İşin sonu ya boşanmaya ya cinayete varacak…

Haberin Devamı

Yine böyle bir gecenin sonunda, yaratım ve terk edilme sancıları içinde kendini bir bara atan Keane’in karşısına Kollmick isimli bir emekli seri katil çıkıyor ve ona yeni kitabında kendisini yazmasını öneriyor. Fakat olaylar öyle gelişiyor ki Kollmick bir anda Keane’in danışmanı haline geliyor. Gündüzleri evlilik danışmanı, geceleri yeni kitabı için seri cinayetler ve öldürme yöntemleri danışmanı.

İnanırsan gerçek olur belki

Tolga Karaçelik’in epeydir merakla beklediğimiz yeni filmi “Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikâyesi”, Türkiye prömiyerini 44. İstanbul Film Festivali’nde yaptı. Türkçe adı bu ama film aslında İngilizce, orijinal adı “The Shallow Tale of a Writer Who Decided to Write about a Serial Killer” ve New York’ta (22 günde) New Yorklu oyuncularla çekildi. İsmin uzunluğu yapımcıların itirazıyla karşılaşmış elbette ve sonuç, Tolga Karaçelik bir sözcük daha eklemiş başına; “Psycho Therapy / Saykoterapi”. İnat olsun diye değil, ismin sığmadığı yerde ilk satırda görünsün ve film anlamlı bir ‘ilk sözcükle’ anılsın diye. “Saykoterapi” dünya prömiyerini 2024 Tribeca Film Festivali’nde yaparak Seyirci Ödülü’nü kazandı ve geçtiğimiz günlerde de New York’ta vizyona girdi. Şimdi de Türkiyeli izleyicilerin karşısında.

Haberin Devamı

Yukarıda cümle içinde geçen ‘New Yorklu oyuncular’ı açmak isterim: Emekli seri katil Kollmick’i Steve Buscemi, yazar Keane’i aşırı derecede Tolga Karaçelik’e benzeyen John Magaro ve bir seri katilden daha çok seri katil potansiyeli taşıyan Suzie’yi Britt Lower (evet, “Severance”) oynuyor. Rüya gibi bir kadro… Filmin tamamı, burada sayamadığımız bütün ekibiyle başlıkta dediğimiz gibi “inanırsan gerçek olur”a inandırır insanı. Fakat aslında o cümle, ilk gösterimden sonra seyirciyle sohbet eden Karaçelik’in filmlerindeki ‘inanç’tan söz ederken kurduğu bir cümle. “Sarmaşık”ta birlikte yaşayabileceğimize dair inanç, “Kelebekler”de aile olmaya inanç üzerine düşündüğünü söyleyen yönetmen, bu filmi de “çift olmaya inanç üzerine” diye tanımlıyor.

Çiftimizin tüyler ürperten ilişkisi izleyeni çift olmaya ne kadar inandırır ya da teşvik eder (belki zaten çift olmak böyle bir şeydir), o ayrı konu. Tolga Karaçelik’in şu anda üzerine notlar aldığı, yazmayı planladığı işlerinden biri evlilik üzerineymiş, artık orada gelir devamı. Ama “Saykoterapi”, gitgide artan merak ve gerilimiyle (ve kahkaha dozuyla) ustalıkla çekilmiş, müthiş oyuncular tarafından oynanan, zeki diyaloglara ve absürt bir mizaha sahip, eğlenceli bir kara komedi. 44. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale için yarışıyor ve daha festival bitmeden bu cuma (18 Nisan’da) gösterime giriyor.