Kahve tuhaf bir alışkanlık, insanda tadından önce adıyla muhabbet çağrıştıran bir içecek. “Hadi bir kahve içelim” bir sürü şey demek, her şeyden önce de sohbet edelim demek. Çay tutkunları için de çay öyle tabii ama bugün konumuz kahve, ben de sabahları zaten yüksek olan kortizol hormonunu (stres hormonu olarak da biliniyor) artırdığı için önerilmese de kahvesiz güne başlayamayanlardanım. Bence kokusunun verdiği mutluluk onu dengeliyordur. Elimde öyle iki kitap var ki; bu mutluluğu katmerlendiriyor: “Topraktan Fincana Kahve”, “Fincandan Lezzete Kahve”. Gastronomi yazarı ve kahve eğitimcisi (Okan Üniversitesi bünyesinde Türkiye’nin ilk üniversite seviyesinde kahve eğitimcisi olarak ders veriyor) Cenk R. Girginol’un Gourmand World Cookbook Awards tarafından ‘The Best of The Best’ dahil pek çok ödüle layık görülen iki kitabı Mundi Kitap tarafından yenilenerek basılmış.
Her şeyden önce, bir ‘yeniden başlama’, bir hayal kurup gerçekleştirme hikâyesi olarak çok etkiledi beni Cenk Girginol’un serüveni. Bir zamanlar Unilever’de satış ve organizasyon işinde çalışırken ayrılıp Egro Coffe Systems kurucu kadroyla birlikte kahve sektörüne giriş yapmış. Ama nasıl bir giriş. Kısa zamanda yurtdışında aldığı eğitimlerle kahve eğitmeni, kavurucu ve yazar olarak kendini kahveye adamış. Kızının “Baban ne iş yapıyor” sorusuna “Kahve içiyor” cevabını vermesini sağlayacak kadar bir ‘adamaktan’ söz ediyoruz.
Bu arada önüne hedefler koymuş, etrafındakilerin çok da ciddiye almadığı hedefler… Bunlardan biri kitap yazmak. İlk kitabını (“Topraktan Fincana”) altı yılda yazmış. Tarihçesinden haritasına, üretiminden kavrulma, öğütülme, paketlenme aşamalarına kahveye dair her şey var kitapta. Bu kimi son derece teknik bilgileri herkesin kolayca ve eğlenerek okuyacağı gibi özetlenmiş ve sanat yönetmeni Utku Lomlu’nun dokunuşuyla çok şık şekilde paketlenmiş olarak sunmuş.
Okudukça 1517’de Yemen’le birlikte Osmanlı topraklarına giren, 1554’te Eminönü’nde açılan dünyanın ilk kahvehanesi ile halkın bir araya gelip sohbet etmesine lezzetli bir ‘bahane’ olan içeceğe daha bir saygı duyuyor insan. Sosyal yaşamda öylesine önemli bir kamusal alan işlevi ediniyor ki kahvehaneler, “sohbetler devlet ve siyaset konularını hedef almaya başlayınca” kahve Kanuni Sultan Süleyman devrinin şeyhülislamı tarafından fetva verilerek yasaklanıyor. Gerekçe: “Kömür derecesine kadar kavrulan maddelerin içilmesinin haram olması”. Bu da son yasaklanması olmuyor. “Kahve bahane” öylesine söylenmiş bir söz değil yani. Pek çok şeye bahane ama en çok konuşmaya, anlatmaya, içini dökmeye, fikir alışverişine bahane. Cenk Girginol’un YouTube programının da adı.
İkinci kitap “Fincandan Lezzete”de kahve araç gereçleri, kahve almaya, saklamaya, pişirmeye dair ipuçları, kahve gelenekleri (kahve falından kahvenin kırk yıllık hatırına), farklı ülkelerin kahveleri ve kahve yanındaki eşlikçileri, bunların tarifleri, ünlü şeflerden kahveye yakışan lezzetler (Bal kabaklı crumble’dan geleneksel Türk baklavasına) var.
Okuyanın hem çok şey öğrenip hem yeni alışkanlıklar geliştirmesine yardımcı olacak, fotoğraflarıyla, çizimleriyle ve tasarımıyla da son derece cazip iki kitap. Girginol’un üçüncü kitabı “Ahde Vefa” ise tamamen Türk kahvesini ele alıyor. Bir kültürde bu kadar yeri olan, pek çok deyimde / atasözünde geçen, hatta bir renge bile adını veren bir içeceğin hakkı da budur. Ne de olsa bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.