Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, hızlı giden bir dönemden sonra perakende satışların Eylül’den itibaren yavaşlayabileceğini ancak toplamın 950 bin adedin altına düşmeyeceğini kaydetti.
Otomotiv pazarı açısından bu yılın iki ayrı dönemde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, ikinci yarı yılın bu kadar hızlı gitmeyebileceğini, özellikle piyasada bir miktar normalleşme yaşanmasını beklediklerini kaydetti.
İlk 6 ayda, geçtiğimiz 3.5 yılda biriken ve karşılanmaya çalışılan bir talep olduğunu hatırlatan Bozkurt, “Bu şekilde gelişen ilk 6 ayın pazarına baktığımızda, 1.2-1.3 milyon aralığına ulaşma potansiyeli vardı. Fakat 3.5 yıldır biriken talep filo ve perakende tarafında karşılanamadı... Rekor satışlar görüldü ama sonuçta, biriken talepler için yeterli olmadı” dedi. İkinci 6 ayda ise araç bulunurluğu, faizlerin yüksekliği, krediye ulaşma ve artış trendindeki döviz pozisyonu, yurtdışı üretim maliyetlerinin döviz bazında yansıtılması gibi
Şu sıralar gösterimde olan “Lamborghini: Efsanenin Arkasındaki Adam” filmini seyredince bu yazıyı yazmak aklıma geldi. Zira o adamın bir “efsane” takımı vardı...
Geçtiğimiz günlerde bir seyahat sırasında uçakta izleyebildim “Lamborghini: Efsanenin Arkasındaki Adam” filmini. Şimdi şuracıkta “şakkadanak” size film kritiği filan yapma niyetinde değilim ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, tek yerden yere vuran ben değilmişim!..
Ferruccio Lamborghini, sınır tanımayan hırslarına, çapkınlığına, çevresini çileden çıkarmasına, belki de kötü bir ebeveyn olmasına rağmen gerçekten de otomotiv tarihin önemli figürlerinden biriydi. Onun, kendi kullandığı otomobilden hoşnutsuzluğu, bu hoşnutsuzluğunu üreticisine yani Ferrari’ye bildirmesi ve Enzo’nun bir lafı üzerine kendi markasını yaratması, gerçekten de filmi hak eden bir hikaye... Ancak senaryosunun kötü yazıldığını, sahnelerin özensiz çekildiğini, hikayesinin kimi yerlerde kopuk ve anlamsız kaldığını söyleyebilirim kendi
İngiliz Aston Martin hem çok hızlı hem de sınırlı sayıda üretilecek bir “süper model” isterken, Bulldog’u geliştirmişti. Ancak sadece bir adet üretildi ve hedefine ulaşması 45 yıl sürdü!
Geçtiğimiz günlerde özellikle İngiliz otomobil sitelerine bir haber düştü. Aston Martin “Bulldog” adı verilen bir garip otomobil, saatte 205 mil (328 km/s) hıza ulaşmıştı. Tabii bu, günümüz süper spor otomobilleri için çok da “sivrisinek vızıltısı” gelebilir ancak Bulldog ve onun şimdiki sahipleri açısından bir “onur meselesi” gibiydi. Zira araç, üretildikten tam da 45 yıl sonra “üretilme hedefine” ulaşabilmişti.
Aslında “Bulldog”, 1970’li yılların sonlarında moda olan “keskin hatlı süper otomobiller” trendinin bir ürünüydü. Aston Martin’in “zamanının ötesinde” olduğu su götürmeyen sedan otomobili “Lagonda”, Lamborghini Countach, Lotus Esprit, DeLorean gibi otomobillerin arasında pek de “yabancı”
Bursa’da üretilen Clio’nun makyajlanmış versiyonu, geçtiğimiz günlerde tanıtıldı. Clio’dan bir gün sonra da aynı bantlarda üretilecek yeni Mitsubishi Colt ortaya çıktı...
Oyak Renault tarafından Bursa’da üretilen Clio, oldukça kapsamlı bir makyaj geçirdikten sonra geçtiğimiz hafta tanıtıldı. Clio’dan bir gün sonra da, Bursa’daki aynı banttan çıkacak yeni Mitsubishi Colt’un tanıtımı yapıldı.
Dünyada en çok Clio satışı yapılan ikinci ülke konumundaki Türkiye’de, bugüne kadar 600 binden fazla satılan aracın makyajlı versiyonu, geçtiğimiz günlerde Renault CEO’su Fabrice Cambolive’in de katıldığı bir etkinlikle İstanbul’da tanıtıldı. Cambolive, “Dünyanın en çok satan Fransız otomobili, her zaman başarılı bir model oldu. OYAK ile başarılı iş birliğimizin sonuçlarından biri olarak Türkiye, Clio için en büyük ikinci pazar konumunda. Bu vesileyle OYAK yönetimine teşekkürlerimi sunarım” dedi.
Yenilenen Clio, önde tamamen farklı bir tasarımla ve dikkat
Öyle otomobiller ve markalar gelip geçti ki... Kimisi çok iyi olmasına rağmen ya değeri bilinemedi ya da üreticisi iflas edip yok oluverdi... Kimisi de bir markanın çıkışını veya kurtulmasını sağladı
Otomobilin icadından bu yana o kadar çok model, o kadar çok marka, o kadar çok şirket gelip geçti ki, hangi birini anlatmalı bilemiyorum. Aralarında tutunanlar, ünlü olanların yanında çok iyi olmalarına rağmen bir türlü tutunamayanlar da vardı. Kimileriyse bir markanın doğmasına, kurtulmasına yahut batmasına neden oldu... Öyleyse, hiç fazla laf ebeliği yapmadan, olan biten yerimde birkaç tanesini size tanıtayım bari...
De Tomaso Vallelunga
Pantera ile gönüllere taht kuran İtalyan De Tomaso’nun 1964’te tanıttığı ilk ve adından en az bahsedilen otomobiliydi “Vallelunga.” Modelin ilk yol versiyonu, ortadan motorluydu ve Ford Cortina’da da kullanılan 1.5 litre 4 silindirli Kent motoruna sahipti. Bu yüzden performans anlamında pek de hatırı sayılır bir araç değildi. 3 yılda sadece 59 adet üretildi ve ardından yerini 4.9 lt V8 motorlu
Otomotiv pazarında satışların mayısta “aylık bazda” rekor kırması, markalara da yansıdı. Türkiye, bazı markaların dünyada en çok satış yaptığı ilk 3 pazar arasına girdi.
Türkiye’de otomotiv pazarının araç tedarik sıkıntılarına rağmen, özellikle “tasarruf amaçlı” alımlarla yılbaşından bu yana hızla büyümesi, mayıs ayında da “aylık anlamda” rekor kırması markalara da yansıdı. Nitekim Türkiye, mayısta bazı markaların Avrupa’da hatta dünyada en çok satış yaptığı ülkeler sıralamasında ilk 3’e girdi. Tıpkı bir zamanlar olduğu gibi.
Stellantis Grubu markalarından Citroen, bunlardan biri. Mart ayında elde ettiği 5 bin 348 adetlik satış rakamıyla Türkiye’deki en yüksek aylık satışa ulaşan Citroen, bu kez de mayıs ayındaki performansıyla aylık satış hacminde yeni bir rekora imzasını attı. Mayıs’ta 2022 yılının aynı ayına göre satışlarını yüzde 581 oranında artıran marka, gerçekleştirdiği 8 bin 528 adetlik satışla Citroen dünyasında da önemli bir başarı elde etti. Bu satış hacmiyle mayıs ayında Citroen’in
Dünyanın en pahalı markaları arasında yer alan Bugatti’nin, pahalı bir klasiği olan Type 35’in en iyi replika yani “kopya”ları, Arjantin’de üretiliyor. Üstelik bu aracın motorları da, orijinale çok yakın!
Dünyanın en popüler ve pahalı otomobillerinin “kopya” versiyonları, genelde otomotiv dünyasında “replika” olarak adlandırılır. Bu otomobiller, kimi zaman demonte olarak satılan ve kendi garajınızda birleştirebileceğiniz “kit car”lar olarak imal edilirken, kimi zaman da farklı otomobillerin şasisi üzerine imal edilerek hazır olarak satılır. Bu yüzden de Corvette C6 motorlu Shelby Cobra Daytona Coupe, Ford Mustang motorlu Morgan Plus 4, Rover motorlu Countach LP5000 QV görmek çok şaşırtmaz. Ancak 1930’lardaki motorun bir benzerine sahip, özel üretim “kopya” olunca, insanın ona “kopya” diyebilmesi bile zor oluyor.
Otomobil konusunda ilginç bir fanatik kitleye sahip olan ve otomotiv geçmişi de bulunan Arjantin, halen, tam da “kopya demenin zor olduğu” replikalar üreten bir markaya sahip.
Özellikle Amerika’da UFO, bir yaşam tarzı... Evden giyime kadar UFO modası her yerde... Peki ya UFO’nun otomobilde vücut bulmuş hali? Biraz çirkin ve aşırı gelmekle birlikte, o da var...
UFO denilen şey, tüm dünyada bir hastalık haline gelmiş durumda. İngilizce “tanımlanamayan uçan nesne” kelimelerinin baş harflerinden oluşsa da, bu araçların yani uzaydan gelen taşıtların varlığına inanan, onların peşinden koşan ciddi bir kitle var. Her ne kadar “tanımlanamayan” denilse de, UFO’lara inananlar, bu araçları tanımlamışlar bile kendilerince. Yuvarlar, döne döne giden, kolayca ve hızla uçup kaçan, fanus gibi camları olan bir şey!.. Peki ya tekerlekleri var mı? Onu da UFO hayranları ve yaptıkları otomobillerin garipliği sayesinde “tanımlanamayan yürüyen nesne” yaratanlar taktı bence... İşte size, UFO gibi ve UFO’dan esinlenilen bir garip “şey”lerden örnekler!
United Nude ve Lo-Res
Şimdi anlıyorum ki, Elon Musk’ın büyük bir heyecanla tanıttığı ancak halen seri üretimine başlayamadığı