Netanyahu, İsrailli Nazi hükumeti ve Amerika’daki turuncu suç ortakları, Filistinlilerle yaptıkları üç aşamalı müzakere anlaşmasını ihlal ettiler; anlaşmada olmadığı halde, Hamas’a elindeki rehinelerin hepsini birden bırakmazsa, ateşkese son vereceklerini bildirdiler.
Nitekim, Gazze Şeridi’ndeki savunmasız sivillere karşı soykırım savaşı yeniden başladı. Hem de 7 Ekim’den sonra 417 gün devam eden saldırılardan oran olarak daha şiddetli, daha kanlı şekilde... Bu kez Gazze soykırımının birinci derecede sorumlusu Trump’dır; çünkü Netanyahu’nun müzakere anlaşmasını ihlal etmesine onay vermiştir. Trump, Hamas’ın elindeki rehineleri kurtarmak değil, sadece Netanyahu hükumetini kurtarmak istiyor. Netanyahu da bu vesile ile ülke içinde kendisini hükumetten alaşağı etmek üzere güçlenen muhalefeti ezmek istiyor.
ABD sözcüleri, Netanyahu’nun Nazi hükumeti, hemen “Hamas… Terör… Rehinelerin insan hakları…” teranelerine başladı. Savaşta sivil halka zarar vermek suçtur; hem de ağır
Ukrayna ve Rusya işleri kördüğüm oldu ya da olmak üzere. Trump, günlerdir Başkan Zelenskiy’yi önce şahsen aşağılayarak, sonra ülkesiyle askeri bilgi paylaşımını keserek, Ukrayna’yı (onun başlatmadığı) savaşı bitirmesi için adeta köşeye sıkıştırdı. Bu arada kendisi, Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı’nın yapmadığı Rusya güzellemesi kalmadı. Adayken söylediği, “Başkan seçildiğimde, göreve başlamama bile gerek kalmadan, bu savaşı sona erdireceğim” sözleri, hiç olmazsa göreve başladıktan bir ay sonra gerçek olacak diye, bütün dünya bekleyiş içindeydi.
Bir kişi hariç: Vladimir Putin!
Evet. Putin beklenen açıklamayı yaptı; hatta Trump’dan telefon beklediğini bile söyledi, ama Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff’u 8 saat bekletip gece yarısından sonra, sadece yarım saat için kabul ettikten sonra! Bu arada, hiç programda olmadığı halde Belarus lideri Aleksander Lukashenko ile uzun bir görüşme yaptı ve görüşmeden sonra, düzenlediği basın toplantısında, Ukrayna ile
Hafta başında, “ABD yüzyılı, Trump’ın ifadesiyle sona eriyor; Amerika artık dünyaya nizam veren jandarmalık görevini terk ediyor” demiş, ama Amerika’nın, 1991’den beri inşa edip savunduğu “kural temelli küresel sistemin” kilit taşı olan Avrupa ile arasını açabileceğine ilişkin bir kuşku ifade etmiştim. O Avrupa ki, bir “ağabey” başlarında olmayınca birbiriyle kavga eden haşarı çocuklar gibidir… O Avrupa ki, Sovyetler Birliği’nin kendisini feshettiği 1991’den beri, savunma işlerine tamamen sırtını dönmüştür… Ve o küresel sistem ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta başındaki dış politika ağırlıklı konuşmasında tespit ve ilan ettiği üzere, bizzat kurucuların balyoz darbesine maruz kalmıştır.
Sistemin çökeceğini, birçok jeostratejist yıllar önce görmüştü. Benim, ABD’nin dünya jandarmalığından vazgeçmesi olarak ifade ettiğim ve sebebi olarak saydığım ABD’nin yeni enerji kaynaklarına sahip olmasının yanında; jeostratejistler, Çin’e odaklanma ihtiyacı, Amerikan
ABD, Ukrayna’yı dize getirmek ve kendi başlatmadığı bir savaşı sona erdirmeye zorlamak için, Rusların askeri harekatına ilişkin istihbarat paylaşımına son verdi. Zelenskiy ve Ukrayna ordusu, Ukrayna temsilcisinin “5’li masa” denilen istihbarat toplantısından çıkartılması üzerine adeta kör oldu. Toplantıda kalan AB temsilcileri, hükumetlerine geçen Cuma günü yapılan toplantıda hemen hemen sadece içi boş bilgilerin paylaşıldığını bildirmişler. Forbes dergisine göre, Avrupalı savunma yetkilileri, Avrupa’ya ulaşan NATO istihbaratının sadece Amerikan kaynaklı olduğunu sanki bugün fark etmişler gibi “hayrete düşmüşler.”
Anglo-Saksonların bir tür tedbirsizliğe örnek olarak, “Bütün yumurtalarını aynı sepete koymak” şeklinde bir teşbihleri vardır. Avrupalılar, NATO çatısı altında birleştikleri günden bu yana, savunmaya hemen hemen para harcamadılar; kendilerine birer sosyal devlet abidesi kurdular. Bir sebep olmaksızın çalışmayanlar, son maaşları kadar bir aylığı sosyal güvenlik kurumlarından alıyorlar; ilk değil
Avrupa’nın anlaması gereken: NATO artık müzelik oldu. Bunu (onu kuran) Amerikalı muhafazakarlar bile anladı da, hala Avrupalı liberal demokratlar anlayamadı. Çünkü;
(a) NATO onları Sovyetlerden koruduğu kadar birbirinden de koruyordu;
(b) ABD’nin sırtından 40 yıl Sovyetlere karşı, 25 yıldır da Rusya’ya karşı güvenliği sağlıyor ve tasarruf ettikleri paraları kendi sosyal refahlarına harcıyorlar.
Dünyanın en zengin ülkesiyken inanılmaz bir enflasyonla karşı karşıya bulunan ABD ise hava güvenlik memurlarından, istihbarat teşkilatına, ordusundan orman yangın söndürme ekiplerine kadar en hayati konumdaki dairelerindeki elemanları bile işten çıkartıyor. Elon Musk’ın maskaralıklarına komedi programlarındaki gibi gülüyoruz; ama Amerikan federal bütçesinin açığı, bu yıl 2 trilyon dolar olacak. (Sırf rakamın büyüklüğünü anlatabilmek için, bunun Türkiye’nin bir yıllık hükumet harcamalarından daha fazla olduğunu belirtelim.)
Son üç haftada ABD’de 150 bine yakın federal memur işten çıkartıldı; devlet
Belki Trump “deli adam” (bizdeki ‘Delidir, ne yapsa yeridir’ dediğimiz tür) rolü yapıyor, kimilerinin dediği gibi. Kimine göre gerçekten öfkelendi. Hatta Trump’ın psikolojik bir “ahlaki ölçüleri tamamen yitirmiş olma” sorunu olduğunu söyleyenler var.
Peki, buna ne diyeceğiz?
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, (kendisini geçen haftaki “Amerikan birlikleri Suriye’de kalmaya devam edecekler” demecinden hatırlıyoruz) Zelenskiy’ye, bu tartışmadan sonra Beyaz Saray’dan ayrılmanız gerekiyor” dediğini söylüyor, şöyle devam ediyor:
“Dışişleri Bakanı Rubio ve diğer üst düzey yetkililer, oybirliğiyle Başkan’a, o hakaretten sonra görüşmelerde ilerleme imkânı göremediğimizi söyledik.”
Bunun üzerine Trump, Waltz’a Zelenskiy’e “Artık Beyaz Saray’da istenmediğini söyleme” görevi veriyor. Waltz, bununla kalmıyor, Zelenskiy’nin hâlâ ne olduğunu anlamadığını, “Ukrayna Büyükelçisi
Ünlü “zil takıp oynamak” deyiminin Rusçası var mıdır bilmem. Ama eminim, Putin ve ekibi, ”NATO tarafından kuşatılma” stratejisini reddeden, ABD Dışişleri ve Savunma bakanlıklarının küresel harita mühendisliğine soyunmasına son veren Trump’ın elini öpseler yeridir.
NeoCon’lar bir yandan küreselci liberaller öte yandan, 21’inci yüzyılı ilk gününden beri savaş alanına çeviren ABD, sonunda çağımızda yapılması gereken tek yarışın üretim, eğitim, uzay araştırmaları - belki de biraz ticaret – alanları olduğunu kavramış gibi görünüyor.
Bu son cümleyi “…kavramış oldu” diye bitirdim; ama sonra onu silip, yerine, eskilerin deyimiyle, mülahazat hanesini açık bırakan “…kavramış gibi görünüyor” dedim. Çünkü her ne kadar ömrünü siyasete adamış gibi olsa da, karşımızda bir başkan değil, ruhsal durumu sık sık değişen çok varlıklı bir kişi var. Ne var ki Trump, Elon Musk’ı, yani bilgi, bilim, araştırma değil, oyun sektöründeki
Sekiz yıl önce, 2016 başkanlık seçimleri öncesinde, fakir bir çiftçinin liseden sonra deniz piyadesi olarak Irak savaşına katılmış, muharip erlere verilen bursla Yale Üniversitesi’nde gidip avukat olmayı başarmış oğlu, Ohio siyaset sahnesine çıkıyor ve kendisine hedef olarak başkan aday adayı, New Yorklu iş adamı Donald Trump’ı seçiyordu. “Günümüzün Hitleri olan Trump…” diye konuşmaya başlıyor, onun ne aptallığını, ne fuhuş düşkünlüğünü, ne de tecavüz ettiği kadınları parayla susturduğunu bırakıyordu.
Bu gelecek vaat eden genç senatör adayı, ilk adıyla James Donald Bowman, ikinci adıyla James David Hamel ve bugünkü adıyla J.D. Vance’den başkası değildi. Yani Trump’ın başkan yardımcısı adayı olarak birlikte seçime girdiği J.D. Vance. Yani Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı’nı, Münih Güvenlik Konferansı’nda, bütün Avrupa liderlerini, halklarına yanlış bilgiler verdikleri, dezenformasyon yaptıkları ve halkın ifade özgürlüğünü ihlal ettikleri için