Eren Aka

Eren Aka

eren.aka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazen bir karar, sadece bir imza değildir. Bazen bir karar, bir ömürlük güzelliğin devam etmesi, bir coğrafyanın nefes alması, bir çocuğun göl kenarında hayaller kurmaya devam edebilmesi anlamına da gelir. Uzungöl için alınan o karar, tam da böyle bir anlam taşıyor. 

Yıllardır gündemdeydi Uzungöl’e yapılacak hidroelektrik santral (HES) projesi. 2008’den beri yöre halkı, çevreciler, doğaseverler hep aynı şeyi söyledi: 

“Uzungöl’e dokunmayın!” 

Ve o ses, nihayet duyuldu. 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bir süre önce HES projesinin Çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu sürecini sonlandırdı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın olumsuz görüşleriyle alınan bu karar, Uzungöl için âdeta bir “ikinci doğuş” anlamına geliyordu. 

Haberin Devamı

Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in şu sözü ise her şeyi özetliyor: 

“Başka HES bulunur, ama başka Uzungöl bulunmaz.” 

Ne kadar da doğru, değil mi? 

Enerji yatırımları elbette önemli. Ama bazı yerler vardır ki, oralara kazma vuramazsınız, çünkü o yerler sadece bir “yer” değildir. Bir ruhu, bir hikâyesi vardır. Uzungöl de öyle bir doğa harikası. Sadece bir göl değil; Solaklı Vadisi’nin, Karadeniz’in yemyeşil yüreğinin ta kendisi. 

Düşünsenize… Her yıl binlerce insan o göl kenarında yürür, ellerini suya daldırır, bir bankta oturup manzaraya bakar. Peki, bütün bu güzelliklerin kalbine, bir beton baraj, bir türbin sesi eklenseydi… Aynı Uzungöl kalabilir miydi? 

Uzungöl’e HES yapılmayacak

Elbette hayır! 

Bu karar, bir yatırımdan vazgeçmekten çok öte, geleceğe yapılmış en güzel yatırım. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en kıymetli miras. 

Ve bu noktada, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’i yürekten kutlamak isterim. Cesareti için, vicdanı için, doğanın ve halkın sesine kulak verdiği için… 

Umarım bu karar, Türkiye’nin diğer doğal güzellikleri için de örnek oluşturur. Çünkü bazen bir gölü kurtarmak, sadece bir gölü kurtarmaktan ibaret değildir; bir umudu, bir geleceği kurtarmaktır. 

“Başka HES bulunur, ama başka Uzungöl bulunmaz.” 

Haberin Devamı

Ne güzel ki bugün hâlâ Uzungöl var. Ve umarım hep o dingin güzelliği ile var olacak. 

Bir şehir bin hikâye 

Son yıllarda insanlar sadece deniz, kum, güneş değil; şehirlerin ruhunu, tarihini, sokaklarını keşfetmek istiyor. İşte bu anlayışla yola çıktım; bu haftaki durağım Mersin oldu. 

Mersin… Bir şehir değil sanki bir açık hava müzesi. Mersin Valiliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tanıtım çalışmaları kapsamında geldim bu güzel kente. Ve daha ilk gün dedim ki: “İyi ki gelmişim.” 

Mersin, Türkiye’nin en çok tarihi eser barındıran ilk beş şehrinden biri. O yüzden “bir günlüğüne uğrayayım” demeyin. Her köşesinde sizi şaşırtacak bir güzellik var: St. Paul Kilisesi, Alahan Manastırı, Kız Kalesi, Anemurium, Aya Tekla, Kleopatra Kapısı, Uzuncaburç… Adamkayalar, Silifke Kalesi, Yerköprü Şelalesi, Cennet-Cehennem Mağaraları… Her biri başka bir hikâye fısıldıyor. 

Ve mutfağı… Tantuni diyorsunuz, biliyorsunuz sanıyorsunuz ama Mersin’de yemediyseniz, aslında hiç yememişsiniz. Yanında buz gibi şalgam… Kerebiç… Üzeri köpüklü, içi fıstıklı. Cezeryesi, Silifke yoğurdu… Her lokma yeni bir hikâye. 

Haberin Devamı

Mersin bir şehirden fazlası. Tarih, kültür, doğa, lezzet… Hepsi bir arada. Ve buraya bir kez gelen, bir daha gelmek istiyor. Dönerken hep aynı soruyu soruyor: 

“Ben neden daha önce gelmedim?” 

Size küçük bir tavsiye: Mersin’i ertelemeyin. Kendinize bir keşif armağan edin. Ve bu şehri, sindire sindire yaşayın. 

Sağlıcakla kalın…