Antalya’da geçtiğimiz günlerde bir dizi görüşme yaptım. Herkesin dilinde aynı konu vardı: turizm. Aslında bunda şaşıracak bir şey yok. Çünkü Antalya gibi bir şehirde başka ne konuşulur ki?
İlk durağım, Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Kaan Kaşif Kavaloğlu oldu. Daha oturmadan konuya girdik. Turizmle yatıp turizmle kalkan bir şehirdeyiz neticede. Kavaloğlu’nun anlattıkları, sadece sezonun gidişatı değil, bir ülkenin kaderi gibiydi. “Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz ama bu güzelliğin yanında zaman zaman büyük şanssızlıklar da yaşıyoruz” dedi. Kısa ama derin bir cümle…
Coğrafya ve krizler
Evet, turizmde coğrafyanın bize sunduğu nimet büyük. Ama bir o kadar da bu coğrafyanın getirdiği kırılganlıkla yaşıyoruz. Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail-Filistin krizi, İran’daki iç çalkantılar... Tüm bu ülkeler, Türkiye için önemli turist pazarları. Her biri tek bir krizde çakılıyor; domino etkisiyle Antalya sahillerinde boş şezlonglara dönüşüyor.
Bu boşluğu kimin doldurduğunu sordum. “Rusların yerini İngilizler ve Polonyalılar doldurdu” dedi Kavaloğlu. Avrupa pazarı göreceli olarak daha stabil. Almanya, Romanya, Balkanlar öne çıkıyor. Ama bir grup daha var ki genellikle gözden kaçıyor: Avrupa’daki Türkler. Kavaloğlu onların adını değiştiriyor: “Ben onlara gurbetçi demiyorum. Avrupalı Türkler diyorum. Tatillerini öz vatanlarında geçiriyorlar ve bu turizm pastasının artık ciddi bir dilimi onlar.” Ne güzel bir tanım…
Bir başka dikkat çekici detay ise İngiltere’de yaşayan Hindistan ve Pakistan kökenli göçmenlerin Antalya’ya ilgisi. İstatistiklerde “İngiliz turist” olarak geçiyorlar ama aslında bambaşka bir profilden bahsediyoruz. O yüzden Londra’da yaşanan bir krizin bile Antalya’yı nasıl etkileyebileceğini hayal edin.
Antalya Havalimanı yılda 17 milyon yolcuya hizmet veriyor. Gazipaşa Havalimanı’nın ise 350 bin civarında. Aradaki uçurum, sahil bandında ne kadar büyük bir yük olduğunu gösteriyor. Atatürk’ün “Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir” sözünü bir kez daha hatırladım. Bu güzelliği sadece seyretmek değil, yönetmek de gerekiyor. Kavaloğlu’nun şu sözü bence tam da bu yüzden önemli: “İyi sezonda başarı kolaydır, önemli olan zorluk zamanlarında bir olmak.”
Turizmin hava yolu ayağı
Antalya’da bir diğer durağım Corendon Airlines Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Karaer oldu. Kendisi sadece işin yöneticisi değil, aynı zamanda mutfağından gelen biri. Sohbetimize net bir cümleyle başladı: “Uçak yoksa turizm de yok.”
Ne otel ne de tesis... Turizmin ana taşıyıcısı ulaşım köprüsü. İnsanlar Türkiye’ye gelmek istese de uçuş yoksa sadece istemekle kalıyorlar.
Corendon, bu köprüyü kurmak için 3 ülkede 3 ayrı hava yolu şirketiyle faaliyet gösteriyor: Türkiye, Hollanda ve Malta. 35 uçaklık filosuyla 65 ülke ve 165 havalimanına direkt uçuş sağlıyorlar. Yılda 6 milyon yolcu taşıyorlar. Üstelik çalışanlarının yüzde 38’i kadın. 19 kadın pilotları var. Turizmde kadın istihdamı için verilen bu destek, rakamlardan çok daha fazlasını anlatıyor aslında.
Ama kolay olmuyor. Karaer’in de dediği gibi: “Bu işin en zor yanı krizler.” Pandemi, savaşlar, uçak krizi, döviz oynaklığı... İran, İsrail, Lübnan gibi birçok noktaya artık uçamıyorlar. Mısır ise Karaer’in en büyük endişesi. Çünkü Avrupa’dan kış aylarında ciddi turist alan bir destinasyon. Gazze’deki krizin bölge turizmine etkileri başlamış bile.
Sadece yolcu taşımakla kalmıyor Corendon, aynı zamanda Türkiye’yi yurt dışında tanıtıyor. Antalyaspor’un stat sponsoru, Alanyaspor’un isim sponsoru, Avrupa’daki futbol kulüplerine destek... Spor turizmine de büyük yatırım yapıyorlar. Hatta Polonya Golf Federasyonu ile ortak projeler geliştiriyorlar. Çünkü Polonya, artık Türkiye’ye en çok turist gönderen ilk 5 ülke arasında.
Karaer’in anlattıkları içinde beni en çok etkileyen şey şu oldu: “İnsanlar Türkiye’ye gelmek istiyor ama uçuş yoksa olmuyor. Biz o köprüyü kuruyoruz.” Ne büyük sorumluluk ne ince bir farkındalık...
Ortak akılla başarı
Antalya’da turizm sadece otelcilerin meselesi değil. Valisi, belediye başkanı, kaymakamı, sivil toplum örgütleri, hatta hava yolu şirketleriyle herkesin sahip çıktığı bir alan. Belki de başarının sırrı burada yatıyor. Çünkü turizm sadece ekonomik bir sektör değil. Bu ülkenin millî meselesi.
Sağlıcakla kalın…