Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com
Bir ihtilaf halinde ne kadar haklı olduğunuza inanırsanız inanın, muhatabınızı anlamaya çalışmanız gerekir. Anlamak kabullenmek değildir.
Yunanistan’ın Türkiye’ye olan tavrını inceleyip anlamaya çalışırken, sivil ve askeri Yunan bürokrasisinin, basınının, akademik dünyasının ve kilisesinin, gerçek ile gerçek dışını birbirinden ayıramadıklarını fark ettim. Bu tanımın adı şizofrenidir ve zihinsel bozukluktan kaynaklanır. Şizofren hayalinde oluşturduğu gerçek dışı dünyada yaşar ve gerçek dünyada yaşayanları düşman görür. Örneğin:
Hava sahası ihlalleri iddiaları
1930’larda, yani Türkiye’ye çok yakın dost göründükleri bir dönemde, kraliyet kararnamesiyle hava sahalarını 10 mile çıkartıyorlar. Ama bunu 40 yıl sonra 1970’lerde resmen açıklıyorlar. Adaların kara suları ise 6 mil. Dünyanın, benzer ada ve adacıkların olduğu her yerde ise hava sahası = kara suları. Türkiye 10 mili tanımadığı için sürekli ihlal iddialarında bulunuyor.
Gerçek dünyada
Prof. Dr. Ali Kahriman - İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı - Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezince hazırlanan 2022-YKS sonuçlarına ilişkin sayısal bilgilere göre; bu yıl 3 milyon civarında öğrencinin sınava girdiği, 1 milyonun çeşitli ön lisans ve lisans programlarına yerleştiği ve 800 bin civarında kayda dönüşmüş olduğu anlaşılmaktadır. Halen üniversitelerimizde 3, 4 milyonu ön lisans, 4,7 milyonu lisans, 4 yüz bini yüksek lisans ve 100 bini de doktora aşamasında olan toplam 8,6 milyon civarında öğrenci bulunmaktadır.
Öte yandan Ülkemizde; 18-25 yaş aralığında yaklaşık 10 milyon genç nüfus bulunmaktadır. Bu yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 86 gibi çok yüksek oranının üniversite eğitimi sürecinde olduğu anlaşılmaktadır. Bunun anlamı tarım-sanayi- turizm- hizmet- sağlık başta olmak üzere istihdama doğrudan katılabilecek sayı oldukça düşüktür.
Üniversite eğitim sistemimizi değerlendirdiğimizde ise yukarıda
Prof. Dr. Ali Kahriman - İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı - Sanayi sektörü, özellikle işverenlerin ihtiyaçları ile işçilerin becerileri arasındaki boşluktan çok etkilenmiştir. Üniversite mezunlarının sayısının arttığı bir dönemde, bazı şirketlerin boş pozisyonları doldurmak için daha spesifik becerilere olan talebin de etkisi ile lisans- lisansüstü havuzundan çok üniversite öncesi adayları hedeflediği görülmektedir. Gerçekte, işgücünün gelecekteki potansiyeli sadece mevcut becerilerin hazır bulunabilirliğine değil, aynı zamanda mevcut iş rolleri ve sorumluluklarının derhal devredilmesinin ötesinde yeni beceriler edinip uzmanlık öğrenmeye ve kapasitesini geliştirme yeteneğine de bağlı olacaktır.
Bu perspektif; iş dünyası ve üniversitelerin, öğrencileri bu yeni meslekler dünyasına hazırlamak, sınıf dışında ödüllendirici ve tatmin edici bir yaşam için gerekli becerileri kazandırmak için iş birliği yapmalarını
Prof. Dr. Ali Kahriman - İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Günümüzde teknolojik ilerlemeler; iş ortamını değiştirirken, görev performansı giderek otomasyona doğru ilerlerken, görevleri daha hızlı, verimli ve doğru bir şekilde gerçekleştirerek bu yeni dijital çağı yakalamak kaçınılmazdır. Bunun en önemli ve pratik aracı da eğitimdir.
Eğitimin; işin geleceğini yönlendirmedeki rolü yadsınamaz. Ancak öğrencilerin bilgiyi mekanik olarak yeniden ürettikleri endüstriyel çağ eğitim modelini; analiz, değerlendirme ve eleştirel kendini yansıtma dahil olmak üzere daha yüksek mertebeden düşünme becerilerini geliştiren bir modelle değiştirmek de zorunlu hale gelmiştir. İşin geleceğini olumlu yönde şekillendirmek için beceri geliştirmede olduğu kadar kişisel gelişime de önem verilmelidir.
Gerek ülkemizde gerekse dünyada her zamankinden daha fazla insan üniversite eğitimi almaktadır. Açıktır ki bazı öğrenciler akademik bilgilerini artırmak ve
CENGİZ KUDAY - İnsanların pek çoğu farklı ilgi alanları ile problemlerinin de kendilerine özel olduğunu düşünürler. Birçok meslek grubunda olduğu gibi biz hekimlerin de pek çoğunda bu düşünce hakimdir. Meslek yaşamlarımızda karşılaştığımız problemler yaşamakta olduğumuz toplumlardaki kaosların yansımalarıdır.
Ülkemiz bugünlerde bir kültür kavşağında bulunmaktadır. Bir yanda yaşamları, alışkanlıkları, kullandıkları teknolojileri ile övülen fakat kendi kültürel fakirliklerinin hiç farkında olmayan büyük bir grup öte yanda ise kültüre, sanata, hümanist düşüncelere saygı duyan ve toplumda oranı giderek düşen küçük bir grup varlığını sürdürmektedir.
Doğu bloğundaki çözülmenin ardından uluslararası platformda bilgi alışverişi ve teknoloji transferi müthiş bir hız kazanmış, bilimsel gelişmelerin insanlığın faydası doğrultusunda dünyanın dört bir tarafına yayılması sağlanmıştır. İnsanlığa büyük katkıları olan bu bilimsel paylaşımlar bir diğer taraftan da hümanist
Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com
İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini isimli bir kadının gözaltındayken hayatını kaybetmesi, bir süredir İran sokaklarını karıştırmış durumda. Amini Kürt kökenli olduğundan, önce Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde başlayan protestolar, daha sonra İran’ın pek çok kentine yayıldı... Farklı olaylar nedeniyle başlamış olsa da, protestolar İran için yeni değil. 2009 ve 2017’de de ülkede geniş çaplı gösteriler yapılmış, rejim bunları güç kullanarak bastırmıştı. Mevcut protesto gösterileri her ne kadar 1979’daki İran İslam Devrimi’nin hemen ardından uygulamaya konulan “zorunlu tesettür” uygulamasına karşı başlatılsa da, ülkenin sosyal tabanındaki farklı kesimlerin taleplerinin de güçlü bir biçimde dile getirildiği görüldü.
Aslında olaylar doğal süreçte başladı ancak ölen Amini’nin Kürt asıllı oluşu, işi başka bir boyuta da taşıyor. Terör örgütü PKK ve İran’daki uzantılarının yanı sıra Halkın Mücahitleri
BÜLENT AKARCALI - Tarih bilimcisi değilim ama tarihin temel bilgilerine hep erişmeye çalıştım. Tarihini bilmeyen kimliğini kazanamaz, doğru dürüst ne siyasetçi, iş insanı, devlet memuru, akademisyen subay vs. olamaz. Tarihimizi Türkçe, İngilizce, Fransızca kaynaklardan öğrenmeye çalıştım. Ancak abartmasız neredeyse 20 asır boyunca dünyanın en geniş coğrafyasında, Hindistan dahil Çin’den Orta Avrupa’ya, Kırım’dan Afrika içlerine ve Orta Doğu’nun tümünde hüküm sürmüş bir ulusun tarihini öğrenmeye normal bir insan ömrünün yetmeyeceği de ayrı bir gerçektir.
Öğrenebildiklerim ışığında şunları belirtmek istiyorum:
Tarihte Bizans adlı bir devlet yoktur ve olmamıştır.
1453’te Osmanlı ordusuna karşı savaşan son imparator on birinci Konstantin bir Roma İmparatoru olarak ölmüştür. İstanbul’u fetheden Sultan Mehmet tüm Avrupa ülkelerinde Roma’nın yeni imparatoru olarak
Dr. Duygu Çağla BAYRAM- Genelkurmay Başkanlığı makamı ulusal güvenlik konularında hükümete tek noktadan askeri tavsiyede bulunmak için profesyonel bir organa sahip olmanın gerekli olduğu argümanı etrafında inşa edilmişti. Makamın neredeyse bir yıldır boş kalması, Hindistan’daki yüksek savunma yönetimine yönelik genel kayıtsızlık olarak ifade ediliyor. Silahlı kuvvetlerin daha düşük bir önceliğe sahip olduğu ve üst düzey askeri makamların siyasallaşmaya açık olduğu yönünde bir izlenim söz konusu.
Diğer yönden, değiştirilen kuralların üç yıldızlı emekli subayları göreve uygun hale getirmesi, dört yıldızlı subaylar olan kara-hava-deniz komutanlarının emekli bir üç yıldızlı subaya rapor vermek zorunda kalacak olmalarının sorun yaratabileceği düşünülüyor. Ki ordu komutanları için dahi genellikle birimin en kıdemli memuru atanıyor. Bu noktada, genelkurmay başkanlığı görevini emeklilik sonrası bir işe ve sadece siyasi bir atamaya indirgemek olarak eleştiriliyor.
Genelkurmay Başkanlığı meselesinin de ötesinde,