Dr. Duygu Çağla BAYRAM - Hindistan’da uzunca bir süredir önemli bir tartışma konusu: Neden 9 aydır bir Genelkurmay Başkanı atanmıyor?
Genelkurmay Başkanlığı makamı Hindistan’da çok uzun bir süredir düşünülen ancak bir türlü pratiğe geçirilemeyen bir konu idi. Bağımsızlıktan hemen sonra gündeme gelse de ilk kez resmi olarak 1982’de o zamanki Ordu Komutanı General Krishna Rao tarafından gündeme getirilmişti. Ancak Hindistan için ağır bir yenilgi anlamına gelen 1999 Kargil Savaşı sonrası 2001 Kargil İnceleme Komitesi’nin önerisiyle ciddi anlamda düşünülmeye başlanan bir konu oldu.
Fazla yetki verecek
Kargil Savaşı’nın ardından Hindistan’ın güvenlik sistemindeki boşlukları incelemek için kurulan üst düzey bir komite, Genelkurmay Başkanının savunma bakanına tek noktadan askeri danışman olarak atanmasını tavsiye etmişti. Ancak o zamanlar politik ve bürokratik yapı içinde bu fikre karşı çıkan önemli bir kesim söz konusuydu. Nedeni ise makamın, kara-deniz-hava olmak üzere üç kuvvet
Bülent Akarcalı - ABD, Temsilciler Meclisi yani Parlamento Başkanı Bayan Nancy Pelosi, Ermenistan’ı ziyaret ederek yaptığı siyasi gösterisini göz yaşlarını da kullanarak başarıyla yerine getirdi. Gelecek seçimler için çoğunluğu Kaliforniya’da yaşayan Ermeni oylarını garantiledi. O göz yaşlarına bürünmüş hüzünlü yüzünü gösteren afişler seçim kampanyasında çok işe yarayacak. Başkan Biden’ın 80 yaşında olduğu ülkede Bayan Pelosi de 82 yaşında.
16 Mart 1968’de Amerikan askerleri, My Lai, My Khe ve Son My adlı 3 Vietnam köyünü eş zamanlı basıp, kundaktaki bebekten en yaşlısına kadar 1300 kişiyi katlettiklerinde 28 yaşındaydı. Gençti tam ağlayacak yaştaydı ama ağlamadı.
2. Dünya savaşında 2 milyon ton bomba kullanan ülkesinin, Vietnam’da 7 milyon ton bomba kullandığını öğrendiğinde de ağlamadı.
Bombalar dışında, kullandığı 3 milyon ton portakal gazının etkisiyle 400 bin insanın öldüğünü, 500 bin çocuğun engelli olarak dünyaya geldiğini öğrendiğinde de ağla
-Soğuk Savaş döneminde Yunanistan’ı markajda tutan bir politika izleyen Türkiye, AB’nin sanki üye yapacakmış gibi davranmasıyla Atina’ya karşı kozlarını azalttı. Kıbrıs’ta Rumların AB’ye girmesiyle Türkiye’nin Kıbrıs ve Ege politikalarının içi boşaldı. Türkiye’nin kavgalı ilişkileri ise Yunanistan’ın hareket alanını genişletti. -Azerbaycan zaferi, Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerin toparlanması ve Mısır ile normalleşme adımlarıyla Ankara bu stratejik tehlikeyi aştı. Yeni dönemde AB çerçevesi dışına çıkarılmış bir Yunanistan politikası oluşturmamız lazım; çünkü artık ne AB’nin bizi alacakmış gibi hareket etmeye yüzü kaldı ne de Türkiye’de AB’ye güven.
Prof. Dr. Hasan Ünal - Maltepe Üniversitesi/Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurul toplantısında Kıbrıs’ta iki devletli ısrarcı olduğumuzu/olacağımızı ilan ederek bütün devletleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya davet etmesi Kıbrıs sorununun
BÜLENT AKARCALI- Hz.İsa’yı Türkler çarmıha germiştir!
Azerbaycan - Ermenistan arasında çıkan son çatışmanın nasıl, neden ve hangi tarafça başlatıldığı bilgileri ortaya bile çıkmamışken Avrupa Parlamentosu üyesi bir Fransız Milletvekili kalkıp parlamentonun Azerbaycan’ı kınamasını isteyen konuşma yapıyor, tabii bol bol alkışlanıyor. Bay Macron fırsatı kaçırmıyor, hemen “Azerbaycan saldırıları durdursun” beyanatıyla Fransız kamuoyunu peşin peşin şartlandırıp, Ermeni diasporasının sırtını okşuyor. Almanya deseniz hakeza. Kimse bu işin doğrusu ne diye sormuyor. Niye sorsun ki konu Türkiye ve Türk dünyası ise her türlü iftira, yalan geçerli. Hz. İsa’yı Romalılar değil, Türkler çarmıha germiş deseniz doğrudur diyecekler.
ABD Senatosu’ndan
bir kara ses daha
Ülkemize karşı yaptırımlarda önceliği elden bırakmayan ABD Senato Dış İlişkiler Komite Başkanı, Türkiye hakkında husumet içeren söylemleri ırkçılığa varan Robert Menendez’ e biri daha ekleniyor; aynı komitenin üyesi F-35’lerin satışını aktif
Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com /
Geçtiğimiz günlerde Irak Türkmen Cephesi’nin (ITC) Süleymaniye İl Başkanlığı Üyesi Necmettin Veli Abdullah, Süleymaniye’de evinin önündeki aracına yerleştirilen bombanın infilak etmesi sonucu iki bacağından yaralandı. Saldırının zamanlaması dikkat çekiciydi... Zira, idari olarak Diyala’ya bağlı olan ancak Süleymaniye’nin kontrolünde kalan Kifri’de terör örgütü PKK’nın Irak’taki siyasi uzantısı olan Tevgera Azadi’nin üyesi olduğu bilinen “Şamal” lakaplı Süheyl Aziz Hurşit’in öldürülmesi, PKK tarafından Türkiye’nin Irak operasyonlarıyla birlikte değerlendirilmiş, suikastte Türkiye’nin paprmağı olduğuna dair algı yönetimi yapılmıştı. 28 Ağustos’ta Hurşit’in öldürülmesinin ardından, 3 Eylül’de Necmettin Veli Abdullah’a saldırı düzenlenmesi, PKK’nın Türkmenler üzerinden Türkiye’ye mesaj vermeye çalıştığının göstergesi olabilir.
Nitekim, Irak Kürdistan
Cengiz Kuday / cengiz.kuday@milliyet.com.tr - Türk ve Yunan halklarının iki ülke ilişkilerine genel bakışında temel farklılıkları gözlemlememek mümkün değil. Türkler tarihten gelen askeri özgüven duygusu, ülkenin stratejik derinlik yaratan coğrafi büyüklüğü, nüfusu, sanayileşmedeki başarıları göz önünde tutarak, sanki Yunanistan’ı ciddiye almayan bir düşünce yapısına sahipler.
Yunanistan’ın her fırsatta ülkemiz aleyhine çalıştığını, bu konuda hiçbir fırsatı kaçırmak istemediğini bildikleri halde, genel bir endişe ve düşmanlık havası sezilmiyor, sanki bir çatışma çıkması durumunda Türkiye’nin tehlikeyi kolaylıkla bertaraf edeceğine kesinlikle inanılıyor ve Yunanistan’ın niye böyle davrandığını anlamakta zorluk çekiliyor. Türkiye’de Yunanistan karşıtı genel bir hava yaşanmıyor, sistematik şekilde Yunan düşmanlığı aşılayan bir kurum yok. Genellikle Türk halkı ve kurumları Yunanistan’ın tahriklerine, gayri hukuki davranışlarına tepki göstermekten ileri gitmiyor, son derece
Cengiz Kuday - cengiz.kuday@milliyet.com.tr
ABD açıklaması:
“Yunanistan’ın ege adaları üzerindeki egemenliğinin tartışılması söz konusu değildir.”
Fransa Dışişleri Bakanlığı:
“Türkiye saldırırsa Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı destekleriz.”
19. yüzyılda İngilizlerin gambot diplomasisi; Amerikalıların büyük sopa politikası adını verdikleri eski stratejisi günümüzde ABD tarafından ve onu destekleyen AB ülkeleri; İsrail ve kralları ölünce 3 gün yas ilan ettiğimiz Arap Ülkeleri tarafından ülkemize ekonomik, siyasi yaptırımlarla yola getirmek istenen devlet masasına oturtmak; güç gösterisi ile muhataplarının yani biz Türkiye’nin gözünü korkutmak!
Ege Adalarını; bizim zamanında 12 ada dediğimiz; Yunanların ısrarla Yunan Adaları dediği adaları olağan üstü silahlandırmak;
Girit’ten; bizim Dede Ağaç dediğimiz bölgeye kadar hatta ana karamızın burnundaki adalarda da hak iddia ederek bayrak dikmek, silahlandırmak… Arabalara yığılan silahlara baktığımız zaman hakikaten &c
Prof. Dr. Hasan Ünal (Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü) Suriye ile 2011’de bozulan ilişkileri düzeltmek ilk anda pek de kolay gibi görünmese de önce normalleşme, ardından dostane ve nihayetinde o kardeşçe diyebileceğimiz ilişkilere dönme amaçlı bir yol haritası ortaya koymamızda büyük fayda var...
Yol haritamız üç esas üzerine inşa edilmelidir. İlki sığınmacıların geri gönderilmesi konusudur. İkinci hedef Adana Mutabakatı’nın güncellenerek yeniden uygulamaya konulması olmalıdır. Bir diğer unsuru da Şam’ın KKTC’yi tanımasını sağlamak olmalıdır...
Suriye ile ilişkilerimizin normalleştirilmesi gerektiğine dair Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli tarafından yapılan açıklamalar son yıllarda hükümetin dış politikada yapmaya çalıştığı genel toparlanma hamlelerinin belki de en kritik ve en önemli halkasını oluşturuyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve İsrail ile ikili ilişkilerde yıllarca yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırmaya yönelik girişimler