Dünya Hipertansiyon Günü ilan edilen 17 Mayıs vesilesiyle biraz hipertansiyondan bahsedelim bu hafta... Tansiyon, kanın damar cidarına uyguladığı basınçtır ve bu basınç normalden yüksek ise önce damarın kendisine, dolayısıyla da tüm vücuda zararı dokunur.
Hipertansiyonun (kan basıncı yüksekliği) tanımını yapmak için önce ideal tansiyonu bilmek gerekir. 120/80 mmHg ideal tansiyon ölçümüdür. 120 halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen sistolik tansiyon, 80 ise küçük tansiyon olarak bilinen diastolik tansiyondur. Bu değer 140/90 mmHg’nın üzerindeyse yüksek tansiyondan bahsedilir.
Nedenleri neler?
Hipertansiyonun ileri yaşta görülme sıklığı daha fazladır. Bu vücudumuzun yaşlanmasıyla beraber damarlarımızın da yaşlanması, elastikiyetinin azalmasıyla ilişkili olabilir. Ayrıca doğduğumuz andan itibaren başlayan ve kişiden kişiye farklılık gösterir şekilde ve hızda ilerleyen ateroskleroz yani halk arasında damar kireçlenmesinin sonucu olarak da ortaya çıkar.
Kadınlarda menopozdan sonra görülme sıklığı daha fazladır. Genetik, fazla kilo, sigara, alkol, kortizon gibi bazı ilaçlar, aşırı tuzlu yiyecekler ve hareketsiz yaşamla beraber görülme sıklığı artar.
Tansiyon üzülünce, sinirlenince,
Yorgunluk göreceli bir kavram olsa da birçoğumuz özellikle bahara girdiğimiz şu günlerde fiziksel ve zihinsel olarak yorgun olduğumuzu düşünüyoruz. Bahar yorgunluğu diye bahsedilen konu sadece iş yapmaya karşı isteksizlik de olabilir. Yani tembellikle yorgunluğu karıştırmamak gerekir. Sabah uyanmakta güçlük çekmek, miskin miskin oturmak veya yatmak ve buna bahar yorgunluğu demek, aslında tabiatın uyanışa geçtiği, doğanın canlandığı bu güzel mevsime haksızlık olur diye düşünüyorum. Gün ışığının az olduğu kışın kasvetli havasından sonra ısınan hava ve güneş insana tatil havasını da hatırlattığı için bu tembellik başlamış olabilir.
Etkileyen faktörler
Baharla birlikte polenlerin ortaya çıkmasıyla coşan bahar alerjilerini de unutmamalı. Bahar nezlesine yol açan bu alerjik durum burun tıkanıklığıyla beraber rahat nefes alamamaya ve gece uykusunda bozulmaya yol açar. Doğru şekilde uyuyamamak da mutlaka gün içerisinde yorgunluğa sebep olacaktır.
Yalnızca bahara özgü olmayan depresyon hali ve bazı metabolik hastalıklar da yorgunluğa sebep verir. Örneğin tiroit bezinin yavaş çalışması genel olarak hareket azlığına, aşırı yorgunluğa, kilo artışına sebep olur. Kilo fazlalığı her zaman için ek
Ağrılarınızın tek sebebi duruş bozukluğunuz olabilir. Tıptaki adı ile postür bozukluğu aslında kemik kas sisteminde hiçbir aksaklık olmadığı halde fonksiyonel yani işlevsel bozukluk olarak tarif edilen yanlış duruş, oturuş ya da yatışa bağlı olarak gözlenen ağrılı tablodur.
En çok bel, sırt ve boyun ağrılarına yol açar. Duruştaki bozukluk düzeltilmediği süre içinde de bu ağrılar muhtelif ağrı kesicilerle hafiflese de devam eder. Zamanla eklemlerde, kaslarda bozulmalara yol açar, tedavisi zorlaşır.
Yüzmek iyi gelir
Uzun süre bel ya da boyun fıtığı şüphesiyle doktor doktor gezip MR, röntgen dahil bir dolu radyolojik tetkikler yaptıran, sonuçta derdine yine çare bulamayan birçok kişi aslında basit bir duruş bozukluğundan muzdarip olabilir. Örneğin tıpta sakroiliak disfonksiyon denilen leğen kemikleri ve sağrı kemiği arasındaki eklemin fonksiyonunun bozulması kişide kalça üzerinde belirgin olmak üzere tıpkı bel fıtığını andıran ağrı şikayetlerinin oluşmasına sebep olur. Bel ağrısı sebebiyle sadece yüzde 5 ile 11 oranında hastada fıtık gözlenirken, sakroiliak disfonksiyon yüzde 18 ile 30 hastada görülmektedir. Yani bel fıtığından iki-üç kat daha fazla görülür. Sürekli ve uzun süre bacak
Bir kardiyolog olarak her fırsatta sigaranın, daha doğrusu tüm tütün ürünlerinin zararlarını vurgulamayı önemsiyorum. Hayatı boyunca hiç sigara içmemiş biri olarak bu konuda bu kadar kesin konuşmam kolay, ancak gerçeklerle hareket etmeyi seven biri olarak zararı bu kadar açık ve net olan bir şey için insan bile bile nasıl devam eder anlamakta güçlük çekiyorum.
Küçük yaşlarda özentiyle bilinçsizce başlansa da daha ileri yaşta devam etmek insanın elinde olmayan bir bağımlılık olmalı. Gerçekten de tıpkı madde bağımlılığı gibi ele alınıp tedavi edilmesi gerekiyor. Bu alışkanlık sadece içene değil, pasif içicilikle aynı zamanda çevresindekilere de zarar veriyor.
Sigaranın zararları
Sigara kanser, kalp damar hastalıkları, kronik akciğer hastalıkları gibi yaşamı tehdit eden hastalıkların başlıca risk faktörüdür. Ayrıca ciltte bozulma, yaşlanma belirtilerinin çok erken başlaması, yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü, reflekslerde azalma, kemik erimesi, bağışıklıkta bozulma, yaraların geç iyileşmesi, tat ve koku alma duyularında azalma gibi belirtilerden de sorumludur.
“Nicotiana Tabacum” denilen tütün bitkisinden elde edilen tütün ürünlerinin içerdiği zararlı
Kalp Haftası içinde olmamız sebebiyle birçok yerde kalp sağlığına dikkat çekmek üzere uyarılarla karşılaşmaktasınız. Ben de bir kardiyolog olarak bu konuya değinmeden geçemeyeceğim. Uzun yıllardır ülkemizde ve dünyada birinci ölüm sebebi kalp olarak belirleniyorsa bu konu yılda bir hafta değil, her gün gündeme getirilmelidir bence.
Kardiyolojinin beni en çok memnun eden tarafı özellikle kalp damar hastalığının, yaşam tarzı uygun şekilde değiştirildiğinde, düzenli kontroller yapıldığında büyük oranda önlenebilmesi ve tedavisinin de vaktinde yakalandığında kolayca, çoğu zaman da hiçbir hasar bırakmadan gerçekleşmesidir.
Yürüyün ya da yüzün
Kalp damar hastalıklarına ve bu hastalığın daha ileri safhası olan kalp krizlerine dikkati çekmek için de kritik bir zamanda olduğumuzu düşünüyorum. Havanın düzelmesiyle birlikte insanların açık havada daha çok aktivitelerde bulunması, doğada koşu ve yürüyüşlere başlaması, bahçe işleriyle uğraşması, bahar temizliği yapması, daha çok sosyalleşip spor salonlarına sık gitmesi gibi sebeplerin yanı sıra, alınan kiloları bir an evvel vermek üzere hareketsiz kış döneminden sonra aşırı olarak spora yüklenmesi beraberinde kalp krizlerine de zemin hazırlıyor.
Bu
Yunan alfabesinin 24. ve son harfi olan omega anlam olarak da sonu, akıbeti ifade eder. Bizim için anlamı omega 3, 6 ve 9 yağlarının sağlığımız için önemiyle ilgilidir.
Genel olarak omega yağlarının sağlık için faydalı olduğu bilinir. Oysa bu yağlar kendi içinde farklı çeşittedir ve birlikte kullanılırken oranına dikkat edilmezse biri diğerinin faydalı etkisini baskılayabilir, hatta belli miktarın üzerinde alındığında fayda yerine zarar bile verebilir.
Omega 3
Omega 3 yağ asitleri esansiyel yağ asitleridir. Yani vücudumuzda üretilmez, dışarıdan almamız gerekir. Kendi içinde üç çeşittir. ALA (Alpha-linolenic acid) keten tohumu, ceviz, kabak çekirdeği, semizotu, soya fasulyesi, fındık, kurutulmuş kekik ve nane, taze fesleğen gibi bitkilerde, EPA (Eicosapentaenoic acid) ve DHA (Docosahexaenoic acid) daha çok somon, uskumru, hamsi, sardalya gibi balıklarda bulunur.
Omega 3 yağ asitleri kalp damar sağlığı açısından önerilir. LDL dediğimiz kötü kolesterolü düşürme, HDL dediğimiz iyi kolesterolü yükseltme ve kan yağlarından trigliseridi düşürme, kanı incelterek akışkanlığını kolaylaştırma etkileri ve kalp ritim bozukluğuna faydaları vardır.
Zihin sağlığı, iyi bir hafıza için önerilir.
Güneşli ve güzel havaların gelişiyle beraber doğanın çiçekler açıp güzelleştiği ilkbahar, insanlar için de bir sevinç ve enerji kaynağıdır. Kışın nispeten karanlık halinden uyanmaktır aslında. Fakat bazılarımız için de hapşırık, burun ve göz akıntısı, öksürük, genizde yanma, kaşıntı, burun tıkanıklığıyla birlikte nefes darlığıyla geçen sıkıntılı bir dönemdir.
Bahar nezlesi ya da bahar alerjisi olarak tanımlanan bu süreç baharda polen adı verilen çiçek tozlarının havada uçuşmasıyla eşzamanlıdır. Alerjik özellik taşıyan bu maddeler nefes alırken burun iç yüzeyine ulaşıp alerjik rinit dediğimiz mikrobik olmayan iltihabi bir duruma yol açar. Aynı alerjen gözlerde de benzer şekilde konjonktivit şeklinde kızarma, batma, sulanmaya yol açar. Her ikisi de çok rahatsız edici ve günlük hayatı olumsuz yönde etkileyen şikayetlerdir.
Korunma yolları
En kolay çözüm alerjiye sebep olan polenlerden mümkün olduğunca uzak kalmaktır. Polenlerin en çok uçuştuğu sabah saatlerinde genelde 10.00’a kadar ve akşam saatlerinde, açık havada dolaşmamak, pencere açmamak, açık havada yürüyüş ve sporu diğer saatlere ertelemek alerjenle olan teması azaltacaktır.
Burnun dış kısmına ve göz çevresine çok ince bir tabaka
Kalbimiz hızlı çarptığında hissettiğimizdir çarpıntı. Kalbin hızı yani dakikadaki atım sayısı normalde erişkinler için 60 ile 100 arasındadır. Tıptaki adı nabız olan bu sayı 100’ün üzerinde ise taşikardi yani çarpıntı söz konusudur. Kimi zaman nabız sayısı normal değerler arasında olduğu halde çarpıntı hissedilebilir. Bu durumda genellikle ekstrasistol yani erken atımlar ya da başka çeşitli aritmiler söz konusu olabilir.
Sebepleri neler?
Kalp hızındaki her artış bir hastalığa işaret etmez. Efor harcayınca, heyecanlanınca, korku, stres, endişe anında adrenalin deşarjı ile çarpıntı hissedilebilir. Bu tamamen normal bir durumdur. Dinlenince ya da ortaya çıkaran etki geçince kendiliğinden düzelir. Bazen panik atak tetiklenince çarpıntı başlar, çarpıntıyı hisseden kişi ölüm korkusu ile daha çok paniğe kapılır, nefes darlığı ortaya çıkabilir, çarpıntı daha da artar ve bu artış paniği de artıracağı için bir kısır döngü oluşturur.
Sigara, tütün, çay, kahve gibi kafeinli içecekler çarpıntıyı tetikleyebilir. İnsülin direnci varsa acıkınca ya da hipoglisemi ataklarında kan şekeri düşüşüne bağlı olarak el ayak titremesi ile beraber çarpıntı gözlenir. Benzer şekilde diyabet hastalarında da