Geçen haftaki yazımda, özellikle ülkemizde yüzünü cömertçe gösteren güneş sayesinde cildimizde ürettiğimiz D vitamininin neden eksik olduğundan söz etmiştim. Bu sefer de D vitamini eksikliğinde başımıza neler gelebileceğinden kısaca bahsetmek istiyorum.
D vitamininin en çok bilinen özelliği kemiklere ve kaslara iyi gelmesidir. Diyetle alınan kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilmesini sağlar. Böylece vücutta kalsiyum ve fosfor dengesi sağlanır, kemik erimesine yol açan paratiroid hormonunun salgılanması düzene girer. Bu denge kemik ve kasların sağlığı için gereklidir. D vitamini eksikliği çocuklarda raşitizme (kemiklerde eğrilikle beraber olan yapısal bozukluk) sebep olurken, erişkinlerde de osteoporoza (kemik erimesi) yol açabilir. Kemik erimesi nedeniyle basit düşmelerde veya burkulmalarda kolayca gerçekleşen kemik kırıkları karşımıza çıkar. Başlangıçta bu süreç basit bir çabuk yorulmayla beraber kemik, kas ağrılarıyla kendini gösterebilir.
Depresyonla ilişkisi
D vitamini eksikliğinin depresyonla da ilişkisi vardır. D vitamini eksikse strese karşı etkili olan magnezyumun emilimi azalır. Depresyondaki kimselerde bu vitaminin eksikliğinin yanı sıra güneşle beraber beyinde
D vitamini mi, D hormonu mu? Yıllardır adlandırdığımız ismiyle D vitamini, bilinen klasik vitaminlerden farklı olarak cildimizde üretilebilir ve metabolitleri hormona benzer etki gösterir. Ancak vücutta salgılanan hormonlara da tam benzemediğinden ikisi arası bir konumdadır. O yüzden alışılagelmiş adıyla biz yine vitamin olarak bahsedelim.
Ne mutlu ki D vitaminini vücudumuz üretebiliyor. Hem de bedava olan güneş sayesinde cildimizde yapılıyor. O halde neden toplumda D vitamini eksikliği bu kadar çok konuşuluyor ve yaygın olarak görülüyor? Demek ki dikkatimizden kaçan bazı detaylar var.
Cildimizin güneş ışınları ile D vitamini sentez etmesi için saat 11.00-15.00 arası 15-20 dakika vücudumuzun en az beşte birinin güneş ışını görmesi gerekir.
UVA ve UVB ışınları
Yeryüzüne ulaşan güneş ışınları UVA ve UVB olarak iki çeşittir. Bunlardan UVA, camdan ve giysilerden geçer. D vitamini üretmezler, bronzlaşmaya sebep olmazlar. Buna karşılık cildin derinine işler, erken yaşlanmaya, kırışıklıklara sebep olur. Yani bronzlaşayım diye ya da D vitamini üreteyim diye güneşin karşısında, kapalı pencerenin ardında beklemenin bir faydası yoktur ama zararı vardır. Asıl D vitamini üretimine yarayan UVB
Ramazan ayının ardından kutlama ve ziyafet sofralarının, geleneksel şekerli ikramların bolca sunulduğu bayram günleri vücudunuzun kabusu olmasın
Ramazan ayı boyunca öğün sayısı ve beslenme düzenindeki değişiklik sebebiyle hızı da değişen metabolizmamızı düzene sokmak için normal yemek düzenine ılımlı bir geçişle beraber egzersizleri ve yürüyüşlerimizi artırmalıyız. Bayram sofralarına kıtlıktan çıkmışçasına sarılırsak sindirim sistemimiz bu ani yük karşısında bize gereken uyarıyı zaten çabuk şekilde verecektir. Hazımla ilgili yaşanan bu sorunlar daha ileride de gereksiz fazla kilolar şeklinde yerleşebilir.
Sık karşılaşılan sorunlar
Ramazan Bayramı’nda tükettiğimiz besin miktarındaki artışla beraber, yiyeceklerin içerdiği yağ, tuz ve şeker oranlarına, taşıdığı kaloriye, sindirime ait özelliklerine dikkat edilmezse bu, öncelikle mide yanması, reflü, gaz problemleri gibi sindirim sorunlarına yol açar. Eğer vücutta yatkınlık varsa kan şekeri ve tansiyon yüksekliğine sebep olabilir. Bu nedenle özellikle hipertansiyon ve kalp hastaları, diyabet ve reflü hastaları daha da dikkatli biçimde hareket etmeliler.
Tansiyon ilacı kullananların gün içindeki oynamaları saptamak
Normal şartlarda vücut kendi için gerekli kolesterolü kendisi üretir. Vücut kökenli kolesterolün yaklaşık yüzde 20’si karaciğerde, geri kalanı da diğer vücut hücrelerinde yapılır
Kolesterol hücre zarının yapıtaşlarından biridir. Bu nedenle vücutta yaygın olarak bulunur. Yağda çözünen vitaminlerinin yapısındadır, yağların sindiriminde görev alan safra asitlerinin yapımında ve bazı hormonların sentezinde öncü madde olarak kullanılır. Safrayla birlikte karaciğerden bağırsaklara atıldıktan sonra tekrar geri emilerek dolaşıma katılır böylelikle yeniden kullanılmak üzere karaciğere gelir. Kolesterol, gıdalardan hazır olarak alınmasının yanı sıra vücut tarafından da yapılabilir. Vücut kökenli kolesterolün yaklaşık yüzde 20’si karaciğerde, geri kalanı da diğer vücut hücrelerinde yapılır.
Kolesterol vücut için önemlidir. Fakat normal şartlarda vücut kendi için gerekli kolesterolü zaten kendisi üretir. Dışarıdan kolesterol yüklü beslenmekle ne yetersiz olan hormonlar normal düzeye erişir, ne de eksik olan, D vitamini gibi yağda eriyen vitaminler yerine gelir. Öyle olsaydı menopoza girecek kadınlar kolesterol bombası yiyeceklerle beslenip aynı düzey hormon salgılamaya devam eder, hayat boyu
Yıllardır bir kolesterol tartışmasıdır gidiyor. Yorumların bazılarını bir kardiyolog olarak şaşkınlık, bazılarını da gülümsemeyle izliyorum. Bu yorumları Amerika veya Avrupa’da kardiyoloji camiasında söz sahibi hocalarımla paylaştığımda kamuoyu önünde böyle tartışmaların yapılmasına çok şaşırdıklarını söylüyorlar.
Siyasi tartışma programlarında herkesin farklı görüşleri olabilir. Bu yorumlar kamuoyu önünde tartışılabilir Aynı şekilde giyim zevkleri farklı olabilir, moda ve kıyafetle ilgili yorumlar içeren yayınlar yapılabilir. Dinleyenler de kimseye zararı olmadan kendi kararlarını verirler ama tıp öyle değildir. Hele ülkemizde ve dünyada uzun süredir en başta gelen ölüm sebebi olan kalp damar hastalıkları söz konusu ise bu konu daha da hassasiyet kazanır.
Deliller gösterilmeli
Eğer farklı görüşler varsa bu tezler sadece ve ancak tıbbi platformda, uzman hekimler arasında, yapılan çalışmalar, istatistikler, deliller gösterilerek tartışılmalıdır. Sonuçlar seçilmiş uzmanlardan oluşan bir kurul tarafından değerlendirilip ispatları ile bir protokol oluşturularak tedaviyi yapacak hekimlere ve kamuoyuna öyle sunulmalıdır. Reyting uğruna tıpla ilgisi olmayan insanların önünde bu tartışmayı
Çocuklar bizim geleceğimizdir. Nasıl ki bir anne, baba çocukları için türlü fedakarlıklara katlanarak onları en iyi şekilde yetiştirmeye gayret eder, sağlıklı olmaları için tüm imkanlarını seferber ederse, bir ülkenin evlatları da o ülke için aynı değere sahiptir. Ülkenin geleceği onlara emanettir. Bu nedenle eğitimleri çok önemlidir. Vatana, millete faydalı olmak için taşıması gereken değerleri iyi öğrenip hazmetmesi, kültürüne, gelenek göreneklerine sahip çıkması gerekir.
Ancak tüm bunları iyi bir şekilde yapabilmesi için de sağlığı yerinde olmalıdır. Çocuklukta başlayan obezite ve bazı çocukluk çağı hastalıkları arasında özellikle doğuştan olan anomalilerle seyreden kalp hastalıkları en ön planda önem taşır. Bu hastalıklar eğer vaktinde tespit edilip müdahale edilmezse belli bir sürenin sonunda ancak kalp, akciğer nakli ile iyileşme ihtimali olur, çoğunlukla da çocuk erken yaşta hayatını kaybeder. Çocuk ve ailesi için maddi-manevi yıpratıcı olan bu süreç maalesef teşhisin vaktinde konulamaması sebebiyle üzücü bir sonla neticelenmiş olur.
Belirtileri neler
Kalp hastalıkları daha çok erişkinlerde gözlendiğinden nefes darlığı, çarpıntı, göğüste baskı hissi gibi şikayetler çocuklarda
Oruç bünyeyi bir disipline sokarak organların yenilenmesine yardım eder. Oruç tutarken vücuttaki toksinler atılır, yıpranmış hücreler tamir edilir
Ramazan ayına girdiğimiz şu günlerde yaptığımız oruç ibadeti ruh ve beden sağlığı için büyük değer taşır. Oruç esasında yaşam tarzımıza katmamız gereken şekilde nefsimize uyguladığımız bir terbiyedir. Güçsüz ve muhtaçlara yardım edilir. Kötü alışkanlıklardan uzak durulur. Yaşanan yüce duygular ile maneviyatın güçlenmesinin yanı sıra beden sağlığı için de birçok katkıları vardır. Oruç bünyeyi bir disipline sokarak hücrelerin, dolayısıyla organların yenilenmesine yardım eder. Oruç tutarken vücuttaki toksinler atılır, yıpranmış hücreler tamir edilir.
Hücrelerin kendi kendini sindirmesi olarak bilinen otofaji alanındaki çalışmaları nedeniyle 2016 Nobel Tıp Ödülü’nü alan Japon bilim adamı Yoshinori Ohsumi, yaptığı çalışmalarla orucun insan sağlığına iyi geldiğini bilimsel olarak da ispatlamıştır.
Sindirim sistemine fazla yüklenilmemeli
Bilinen hastalığı olup da doktor takibinde olan hastalar oruca başlamadan önce mutlaka bir kontrolden geçip doktorundan onay almalıdır. Bilinen bir hastalığı olmayan kişilerin de yıllık check up’larını düzenli
Mutlu olmak beyinde gerçekleşen bir olaydır. İnsan aklı, olayları yorumlama yeteneği bunda büyük bir rol oynar. İnsanın üzüntü ve sıkıntı verebilecek konularla baş edebilmesini sağlayabildiği gibi tam tersi bu konuları büyük dertlermiş gibi içinden çıkılamaz bir sorun haline de getirtebilir. Kişinin ruhsal durumu, karakteri, kültür ve yetiştiriliş tarzı, eğitimi, alışkanlıkları, çevresi, ailesi, arkadaşları, işi, uğraşıları mutlu olabilmesi üzerinde çok etkilidir.
Mutluluğun beyinde gerçekleştiğine dair bir diğer kanıt da insanda mutluluk hissi yaratan bazı maddelerin beyinde salınmasıdır. Bunlar serotonin, endorfin ve dopamindir.
Serotoninin rolü
Serotonin insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir nörotransmitter yani sinir hücreleri arasında elektrik sinyallerini taşımakla görevlidir. Serotonin ruh halini, uykuyu, iştahı, öğrenmeyi, hafızayı, cinsel ve sosyal davranışları düzenlemede etkilidir. Eksikliği depresyona, sinirli ve huzursuz bir ruh haline sebep olabilir.
Depresyondaki hastalarda kandaki serotonin düzeyi ölçüldüğünde düşük bulunur. Yaygın olarak kullanılan antidepresan ve anti-anksiyete ilaçlarının birçoğu serotonin düzeyine etki ederek kandaki seviyesini