Emekli olmayı hayal edenlerin, emeklilik tarihi yaklaşanların en çok merak ettikleri ne kadar emekli aylığı alacakları... Emekli aylığının çalışılan süreye bağlı olarak yüksek hesap edileceğini düşünenler, emekli olduklarında ellerine geçen paranın azlığı karşısında şaşırmakta. Bu nedenle çok sayıda yeni emekli “şu kadar yıl çalıştım, arkadaşım yıl olarak benden daha az çalıştı, neden benden daha fazla emekli aylığı alıyor” diye sormakta, endişelenmektedir.
Emeklilerin şaşırmalarına, ellerine geçen paranın düşüklüğü karşısında üzülmelerine sebep olan, emekli aylığının hesap edilme formülüdür. Bu formüle göre, genel olarak emekli aylığının seviyesini belirleyen çalışılan süreden çok, çalışan adına SGK’ya yani sigortaya bildirilen rakamın seviyesidir. Bir başkasına göre çok daha uzun yıllar çalışıp emekliliği hak etmiş olabilirsiniz, ne var ki o kişinin ücreti sizden yüksekse ve size göre yüksek olan bu ücretten SGK’ya bildirilmişse, emekli aylığı da size göre daha yüksek olacaktır. Yani emekli aylığını belirleyen temel gösterge çalışırken elde edilen kazancın miktarıdır.
Henüz çalışma yaşamındayken “düşükten de olsa sigortam yatsın farketmez” diyenlerin gelecekte düşük
Emeklilik için gün sayısı yetmeyen ve belirli bir yaşın üzerinde olduğu için iş bulamayanlar müjde bekliyor. Başbakan yardımcısı Cevdet Yılmaz bu konunun gündemde olduğunu söyleyince bu durumda olanlar beklentiye girdi.
Bir kişinin emekli olabilmesi için, ilk kez sigortalı olduğu tarihe göre belirlenen yaş, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısını tamamlaması gerekir. Çoğu kez sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı dolmakla birlikte emeklilik için gerekli yaş şartının sağlanamadığı görülmektedir. Bu durumdaki kişiler kendilerine, ‘yaşa takılanlar’ diyor.
Yaşa takılanlar için ufukta çözüm gözükmüyor. Sosyal güvenlikteki değişiklikler sonrası mağdur olan bu gruba yönelik bir adımın atılması, sistemin finansal sürdürülebilirliği açısından zor görünüyor. Ancak yaşı doldurmuş olmakla beraber emeklilik için prim ödeme gün sayısı yetmeyenler için başbakan yardımcısının açıklaması sonrası umutlar arttı.
Yaşlanınca iş bulmak zor
Yaş şartını sağlamakla beraber prim ödeme gün sayısı emekli olmaya yetmeyen kişilerin karşılaştığı en önemli sorun iş bulamamak. Bu durumdaki pek çok kişi sağlık sorunları sebebiyle çalışabilir durumda değil. Çalışabilir durumda olanlar da iş bulamıyor.
Dünya Ekonomik Forumu, hazırlığı iki yıl süren ‘Kapsayıcı Büyüme ve Kalkınma Raporu’nu yayınladı. Raporda 112 ekonomiyi inceleyen Dünya Ekonomik Forumu, büyümeye zarar vermeksizin gelir eşitsizliğiyle mücadele edebilmenin yollarını arıyor. Ülkelerin büyüme ve rekabetçilik, eğitim sistemi, istihdam, girişimcilik, finansal yapı, yolsuzluk ve altyapı durumu gibi alanlarda değerlendirildiği rapor gösteriyor ki, toplumun bütün kesimlerini kapsayan bir kalkınma sürecinin gerçekleştirilmesi için gerekli olan politikalar henüz dünyanın hiçbir ülkesinde tam olarak uygulanmıyor.
Kapsayıcı büyüme
Kapsayıcı büyüme, toplumda sadece en zengin ve en güçlülerin değil, tüm kesimlerin ekonomik büyümenin faydalarından pay almasının sağlanması anlamına geliyor. Ekonomi literatüründe özellikle 2008 küresel ekonomik krizinden sonra daha popüler hale gelen kapsayıcı büyüme, Türkiye’de de 7 Haziran seçimleri öncesinde emekliye çifte ikramiye, asgari ücrete zam, yoksullara ücretsiz elektrik, çiftçilere mazot desteği gibi çeşitli seçim vaatleriyle siyasi partilerin seçim bildirgelerinde yer almıştı.
Zayıf ve güçlü yönler
Raporda Türkiye için önemli tespitler var. Türkiye’nin performansı;
Kamuda çalışan taşeron işçileri için kadro elde etme umudunun üzerinden tam bir yıl geçti. Taşeron işçileriyle ilgili yasa tam bir yıldır yürürlükte olmasına karşın kadrolar alınamadı.
2014 Eylül’de yürürlüğe giren Torba Yasa, taşeron işçilerinin hakları açısından önemli düzenlemeler getirmişti. Bu yasa ile taşeron işçisi olup da kamuda çalışan işçilerin kıdem tazminatı hakları, yıllık ücretli izinleri ve mesai hakları gibi pek çok ihtilaflı konu çözülmüş oldu. Ayrıca taşeron işçilerinin aynı işyerindeki sendikanın sağladığı haklardan yararlanabilmesinin de önü açıldı.
Bütün bu gelişmelere karşın asıl işte çalışan taşeron işçilerinin kadrosu gerçekleştirilemedi. Sadece karayollarında çalışan yaklaşık 6 bin 700 işçi, ellerinde yargı kararı olduğu için kadrolarına atanmaya başladı. Yeni hükümet kurulur kurulmaz somut adım atılacaktır. Bütün partilerin seçim beyannamelerinden taşeron işçilerine kadro verilmesinde bir mutabakat söz konusu.
650 bin taşeron var
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın rakamlarına göre, 2015’te kamuda istihdam edilen yaklaşık 650 bin taşeron çalışanı var. Bu çalışanların, 200 bini kamuda asıl işlerde çalıştırılıyor. Yardımcı işlerde çalışması
- Özel bir şirkette çalışıyorum, Kurban Bayramı’ndan önceki 21-22-23 Eylül tarihlerinde çalışmaya devam edeceğim bildirildi, bu günler için fazla mesai ücreti alabilir miyim?
Başbakanlık, Kurban Bayramı’ndan önceki 21-22-23 Eylül tarihlerini kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar için idari tatil ilan etti. İş Kanunu’nun 47. maddesinde kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde, işçilerin çalışmaksızın o günlerin ücretlerine hak kazanacakları, çalışırlarsa çalışmadan hak kazanacakları ücrete ek olarak çalıştıkları günün ücretinin ödeneceği ifade edilmiştir. Kanunun açık ifadesi karşısında kanunlarla resmi tatil olarak kabul edilmeyen idarenin kendi kararına dayanarak verdiği bu tür tatil günleri aynı kapsamda değerlendirilmemektedir. Bu nedenle Kurban Bayramı’ndan önceki 21 ve 22 Eylül ile 23 Eylül öğleye kadar olan sürede çalışılması halinde ek ücret hakkı olmayacaktır. Özel sektör işverenlerinin inisiyatif kullanarak o günleri kendi çalışanları açısından da izin günü sayma ihtimalleri bulunup, böyle bir uygulamaya gitmeleri halinde ise çalışanların ücretlerinden herhangi bir kesinti yapamayacaklardır.
Bununla birlikte 23 Eylül öğleden
G20, devlet-lerarası ekonomik işbirliğinin en önemli forumu. G20 üyeleri, global gayrisafi milli hasılanın yüzde 85’ini, global ticaretin yüzde 80’ini ve dünya nüfusunun 3’te 2’sini oluşturuyor. Onuncu G20 Zirvesi, bu yıl Türkiye’nin ev sahipliğinde 15 - 16 Kasım’da Antalya’da düzenlenecek.
G20, 1997 Asya ve 1998 Rusya krizinin ardından ilk olarak Maliye Bakanları ve Merkez Bankası başkanlarının bir araya geldiği bir organizasyon olarak ortaya çıktı. Ancak 2008’de yaşanan küresel finans kriziyle birlikte bu toplantıların kapsamı genişletilerek liderler seviyesine çıkarıldı. Küresel finans krizinin aşılmasında, özellikle finansal düzenlemelerin hayata geçirilmesi ve bankacılık sisteminde gerekli düzenlemelerin yapılmasında G20 önemli bir rol üstlendi.
G20 Türkiye’de
Türkiye liderliğinde bu yıl gerçekleştirilecek olan zirvenin 3 ana gündemi var. Bunlar, kapsayıcılık, uygulama ve yatırım. G20 Türkiye’nin önemli gündem maddelerinden biri de gelir eşitsizliği. G20 Türkiye Zirvesi’nin hemen öncesinde yapılan araştırma, artan gelir eşitsizliğinin büyüme üzerinde çok ciddi negatif etkilerinin olduğunu ortaya koyuyor. Bu konu, Türkiye açısından ulusal düzeyde de büyük önem taşıyor çünkü
Ne yazık ki, bir süredir Türkiye şehit haberleri ve özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde bozulan toplumsal barışın derin izleri ile sarsılıyor. Bölgenin sosyo-ekonomik durumunun - her ne kadar tek başına etkili olmasa da - terör olayları üzerindeki etkisini sorgulamak oldukça önemli.
TÜİK tarafından yayınlanan işgücü piyasası verilerinden, Türkiye genelinde en yüksek işsizlik oranlarının Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde olduğu görülüyor. Bölgenin ekonomik yapısı, coğrafi ve sosyal koşulları düşünüldüğünde işsizlik rakamlarının bazı Doğu illerinde, Türkiye ortalamasının 2 katının üzerine çıkması başlangıçta şaşırtıcı gelmeyebilir. Bu anlamda, yüzde 20’yi aşan işsizlik oranlarıyla Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak hem Türkiye’nin hem de bölgenin en yüksek işsizlik oranlarına sahip illeri olarak karşımıza çıkıyor.
TÜİK, 2014 yılı için il bazında veri yayınlamadı. 2014 yılı göstergeleri, NUTS 2 düzeyinde bölgesel verilerden oluşuyor. Ancak aşağıdaki tablolarda yer alan veriler dikkate alındığında, sonuçların pek farklı olmadığı açık.
Bölgeye yönelik teşvik ve yatırım destekleri ile genç nüfus potansiyeli düşünüldüğünde, işsizliğin bu kadar yüksek olmasını sosyo-ekonomik ve
Ülkemiz çok zor bir dönemden geçiyor. Terör nedeniyle pek çok şehit verdik ve yürekler yanıyor. Yüreklerdeki yangını dindirmeyecek olmakla birlikte şehit yakınlarının ve gazilerin kamuda istihdam hakkı var. Bu konuda gerekli başvuruları yaparak şehit yakınları kamuda istihdam edilebilirler. Elbette ki, bu onların acılarını dindirmeye yetmeyecektir. Ancak bir nebze olsun acıların azalması ve ekonomik açıdan da bir katkı sağlaması bakımından kamuda istihdam hakkı önemli.
Kamuda istihdam hakkı, terörle mücadele kapsamında görev yapan devlet memurları ve memurların saldırıya maruz kalan eş, çocuk, anne baba ve kardeşlerine sağlanmış durumda. Yani kendilerine terörle mücadele kapsamında aylık bağlanan kişiler kamuda istihdam hakkına sahipler. Kamuda istihdam hakkı sivil şehit sayılanları da kapsamakta.
İstihdam hakları var
İlgili Kanun maddesine göre kendisine aylık bağlanan vazife ve harp malullerine doğrudan istihdam hakkı sağlanıyor. Bunun yanında, vazife malulü çalışmak istemezse eşi veya çocuğuna, çocuğu yoksa kardeşlerinden birisine kamuda istihdam hakkı veriliyor. Yani, vazife malulü olan ve kendisine aylık bağlanan kişiye veya bir yakınına istihdam hakkı sağlanmakta.
Şehit olan