Okulunu bitiren 913 bin gençten 259 bini iş bulamadı. İşe girenlerin durumu da belirsiz, dolar arttı diye işyerleri personel azaltıyor. İstihdam artıracak reformlar ise rafta bekliyor
İşgücü piyasasında iş bulma açısından göreli olarak daha dezavantajlı durumda olan kadınlar, gençler, engelliler ve uzun dönemli işsizler gibi gruplar bulunuyor. Son yıllarda Türkiye işgücü piyasasında - her ne kadar istenilen seviyede olmasa da - kadınlar işgücüne daha fazla katılıyor ve daha fazla istihdam ediliyor. Örneğin, tarım dışı sektörlerde Mayıs 2015 dönemi itibarıyla bir önceki yıla göre 356 bin kadın daha istihdamda yer almış durumda. Buna karşılık, tarım sektöründe istihdam edilen kadın sayısı 31 bin kişi azalmış.
Ancak ne yazık ki, Türkiye’de kadın istihdamı açısından son yıllarda gözlenen olumlu seyir, bir başka dezavantajlı grup olan genç işgücü için söz konusu değil.
Mayıs ayı mevsim etkilerinden arındırılmış işgücü verileri, son bir yılda 15 - 24 yaş grubunda 913 bin gencin daha işgücü piyasasına katıldığını gösteriyor.
5 gençten 1’i işsiz
Bunların 654 bini iş sahibi olarak istihdam içinde yer almaya başlamışken, 259 bin genç iş aradığı halde bulamamış. Genç nüfusta işsizlik oranı,
Dijital ekonomi, günümüzde bankacılık, enerji, perakende, ulaştırma, eğitim, yayıncılık, medya ve sağlık gibi pek çok sektörü etkisi altına almış durumda. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan “OECD Ülkelerinde Dijital Ekonominin Genel Görünümü 2015” Raporu, bilgi iletişim teknolojilerinin son yıllarda hayatımızın merkezine nasıl yerleştiğini farklı yönleriyle ele alıyor.
Rapora göre, bilgi ve iletişim teknolojileri, internet ağı üzerinden, sabit ya da mobil cihazlar aracılığıyla bugünün sosyal etkileşim ve kişisel ilişkilerini yürüten bir yapıya dönüşmüş durumda.
Rapordaki tespitlere göre, bilgi iletişim teknolojilerinin üretimi ve özellikle bilişim hizmetlerine ilişkin küresel ticaret büyümeye devam ediyor.
Kablosuz internet aboneliği, OECD bölgesinde 1 milyar aboneliğe ulaşmış durumda. Buna karşılık, sabit telefon aboneliklerinde azalma söz var. OECD raporunda yer alan analizlere göre, 2001 ve 2013 yılları arasında bilgi iletişim teknolojilerine yönelik yatırımların yıllık GSYİH büyümesine katkısı, yüzde 0.15 ile 0.52 puan arasında değişiyor. Söz konusu katkı, 2007 ekonomik krizinin başlangıcından itibaren biraz yavaşlamış
Türkiye’de işsizlikle birlikte en büyük problemlerden bir tanesi beceri uyumsuzluğu ve mesleksizlik. İşverenlerin aradığı becerilerle, işsizlerin becerilerinin eşleşmemesi olarak ifade edilebilecek bu durum ne yazık ki işsizliğin azalmasındaki en büyük engel konumunda. İşverenin eleman ihtiyacı bulunan pozisyonlarda çalışacak kişi bulamaması nedeniyle aslında işgücü talebi olmasına rağmen işsizlik azalmıyor. İşsizliğin en tehlikeli türlerinden olan yapısal işsizlik, eğitim sisteminin de işgücü piyasasının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kurgulanmadığını gösteriyor. İŞKUR’un açık iş istatistikleri bu durumu ortaya koyan en önemli veri.
133 bin açık iş var
Soru: Türkiye’de yaşayan yabancıların gelir testi yaptırması zorunlu mu?
Cevap: Sigortalılar ve sigortalı bir kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişiler için genel sağlık sigortasına primi ödeme zorunluluğu yok. Dolayısıyla, sigortalıların gelir testi yaptırması gerekmiyor. Bakmakla yükümlü olunan kişi statüsündekiler de annesi, babası veya eşi üzerinden sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor. Fakat işsizler ve bir başkasının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsünde olmayanlar için gelir testi yaptırma ve gelir testi sonrası belirlenen primi ödeme yükümlülüğü söz konusu.
Bakmakla yükümlü olunanlar
Sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler; çalışmamak ve emekli olmamak, dul veya yetim aylığı almamak, malullük aylığı bağlanmamak, sürekli iş göremezlik geliri almamak şartıyla, sigortalının eşi; öğrenime devam etmiyorsa 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim veya aday çıraklık ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde mesleki eğitim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını geçmemiş çocukları; geçimi sigortalı tarafından sağlanan anne ve babasıdır.
Herkes kapsama alanında
Türkiye’de ikamet eden herkes genel sağlık sigortası kapsamında. Çalışmak için gelen
Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi ortaklarının 5510 sayılı kanun uyarınca sigortalı olması gerekiyor. Anonim şirketin tüm ortakları değil, yalnızca yönetim kurulu üyesi ortakları 4/b’li olmak durumunda. Diğer yandan limited şirketlerin tüm ortaklarının 4/b’li (Bağ-Kur’lu) olması zorunlu. Dolayısıyla şirketin niteliği, ortakların sigortalı olması zorunluluğunu farklılaştırmakta.
4/a’lı (SSK’lı) sigortalı olarak çalıştığı şirkete ortak olanların sigortalılık statüleri için 1 Ekim 2008 tarihi çok önemli. SSK’lı olarak çalıştığı limited şirkete 1 Ekim 2008 öncesi ortak olan bir kişi, SSK’lı olmaya devam edebilir. Aynı şekilde SSK’lı sigortalı olduğu bir anonim şirketin yönetim kurulu üyesi ortağı konumuna gelen kişi de SSK’lı olmaya devam edebilir. Ancak bu kişilerin prim ödemelerinde bir gün bile boşluk olursa, pasif Bağ-Kur sigortalılıkları devreye girer ve bir daha ortağı oldukları şirkette SSK’lı olamazlar. Dolayısıyla bu kişilerin prim ödemelerinde hiçbir şekilde kesinti olmaması gerekmektedir.
1 Ekim 2008 sonrası farklı
1 Ekim 2008’den sonra çalıştığı şirketin ortağı olan kişilerinse doğrudan Bağ-Kur’lu olmaları gerekiyor. Eğer kişinin çalıştığı şirket limited
İşten çıktığında hemen iş bulabileceğini düşünen, işe iade davasını kazansa bile işverene çalışmaya hazır olduğunu bildiremeyecek durumda olan ya da hemen iş bulabilecek durumda olmasa bile kendisine haklarının üstünde veya haklarına yakın tutarlar önerilen ve buna güven duyan çalışanlar, dava süreciyle uğraşmak yerine işverenle anlaşmayı tercih edebiliyor.
İşverenler de İş Kanunu’ndaki fesih nedenleri doğmadığı halde anlaşamadıkları çalışanlarını işten çıkarmak istediklerinde ya da fesih nedenleri doğsa da dava sürecinin ek maliyetlerine katlanmak istemediklerinde işçiyle anlaşma yoluna gidebiliyor.
İşçi tarafı daha iyi şartlarla bir iş bulduğunda, haklarının ödenmesi şartıyla ya da duruma göre sadece ihbar süresinde çalışmamak şartıyla bu öneride bulunurken; işveren tarafı yasal haklarını ödemek ve karşılığında çalışanın dava açmaması şartıyla bu öneriyi sunabiliyor.
Soru 1: Başka bir şirketten şu andaki ücretimden daha iyi bir ücretle iş teklifi aldım. 15 yıl 3.600 günü de doldurdum. İstifa edip tazminatımı alarak yeni şirkette işe başlayabilir miyim?
Cevap: 15 yıl 3.600 günle kıdem tazminatı, emeklilik için yaş dışındaki diğer şartları doldurmak anlamına gelmektedir. Prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini dolduran işçi yaş şartını çalışmadan bekleyebilir ve bu nedenle işinden ayrıldığında kıdem tazminatı alabilir.
SGK’dan yazı alınacak
Ancak bu durum bütün işçiler için 15 yıl, 3.600 günle söz konusu olmayabilir. 15 yıl 3.600 gün şartı 8.9.1999 öncesinde ilk kez sigortalı olanlar için geçerlidir. Örneğin, 1 Ocak 2000 tarihinde ilk kez sigortalı olan bir işçinin yaş dışındaki şartları tamamlaması nedeniyle kıdem tazminatı alabilmesi için 4.500 prim günü ve 25 yıl sigortalılık şartlarını tamamlaması gerekmektedir. Yani 15 yıl 3.600 gün herkes için geçerli bir şart değildir. 8.9.1999 sonrasında ilk kez sigortalı olanlar sigortalı oldukları tarihe göre farklı şartlara tabidirler.
İlk kez sigortalı olunan tarihe göre değişen emeklilik koşullarından prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini dolduran işçiler, bu durumlarını
Geçen hafta Bolu’da Özel Güvenlik Hizmetleri Sektör Çalıştayı düzenlendi. 2015 yılı temmuz ayı istatistiklerine göre özel güvenlik sektörü, Türkiye’de 241 bin kişiye istihdam yaratmış durumda. 2008’den bu yana sektörde istihdam edilen kişi sayısı neredeyse 3 katına ulaşmış durumda. Diğer taraftan, sektörün çok önemli problemleri olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekiyor.
Çalıştayda sektör temsilcilerinin en çok dile getirdikleri problem, ihtiyaç duydukları sayıda çalışanı bulamamak. Bu durumun sebebi, sektörün yapısı gereği çalışma şartları özel nitelik gerektirmesi ancak sektörde çalışanların işin niteliğine göre yeteri kadar korunmuyor olmaları.
Yeni düzenleme gerekiyor
Çalıştay sonucunda ortaya çıkan önerileri iki başlıkta özetlemek mümkün. İlk olarak, çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik ihtiyaç ve bunun düzenlenmesine ilişkin öneri oldukça dikkat çekici.
Sektörde günde 7.5 saatten fazla çalışmanın yaygın olarak uygulandığı biliniyor. İşin niteliği ve yapıldığı zaman dilimi gereği bu sürenin aşağı çekilmesi mümkün olmasa da, günde bu süreleri aşan her çalışmaya yüzde 100 zamlı ücret verilebileceği ve günlük üst sınırda çalıştırılan bir güvenlik