Askerlik, erkeklerin hayatlarına yön veren, genellikle kişinin kendisi dışında tüm ailesini de ilgilendiren ve hayat planlarını doğrudan etkilen bir süreci ifade ediyor. Bu nedenle askerliğin çalışma hayatına etkisi kaçınılmaz oluyor. Askerlik nedeniyle iş sözleşmeleri kesintiye uğrayabildiğinden çoğu firma işe alımlarda ya askerliğini yapmış kişileri ya da mümkün olduğunca erteleyebilecek kişileri tercih ediyor.
Ayrılmak şart değil
Askerlik zamanı geldiğinde kişinin işvereni ile konuşması ve bundan sonraki sürecin nasıl işleyeceğini belirlemesi gerekiyor. Çalışanın tek taraflı olarak iş sözleşmesini sürdürme hakkı bulunmasa bile çoğu işveren yetiştirdiği, emek verdiği bir çalışanı kaybetmek yerine iş sözleşmesini sürdürmeyi tercih edebiliyor.
İşverenlerin çalışanın iş sözleşmesini sona erdirmemeyi tercih etmesinde çalışanın giderken kıdem tazminatını ödemek zorunda kalacak olmaları da belirleyici oluyor.
Çalışanın o işverenin işyerlerinde çalışma süresinin bir yılı aşması halinde çalışan veya işveren iş sözleşmesini askerlik nedeniyle feshettiğinde çalışanın kıdem tazminatı hakkı doğuyor. O anda yüklü bir tutarı çalışanına ödemek istemeyen işveren, iş sözleşmesini askıya almayı
1 Mayıs işçi sınıfı için çok önemli bir gündür. Emeğin ve dayanışmanın bayramı, işçi sınıfının mücadele ile elde ettiği pek çok hak sonrası insanca yaşama ve çalışma özgürlüğünün kutlandığı gündür. Ancak ne yazık ki ülkemizde tarihsel geçmiş ve yaşanan üzücü olaylar nedeniyle her yıl 1 Mayıs’ta endişeli bir bekleyiş içine gireriz. Taksim’den gelecek polis müdahalesi veya arbede görüntüleri ana haberlerin gündemini oluşturur. Bu yıl sakin bir 1 Mayıs yaşanmasını bekliyoruz. DİSK’in ülkemizin içinde bulunduğu ortam nedeniyle Taksim ısrarından vazgeçmesi ve TÜRK-İŞ’in de kutlamalarını Çanakkale’de yapacak olması nedeniyle endişeye yer olmadan kutlamalar yapılabilecek.
Bugünkü yazımda, emek mücadelesinin 1 Mayıs 2015’ten 1 Mayıs 2016’ya kadar geçen süreçte ne gibi kazanımlar elde ettiği üzerinde durarak bir yılın envanterini çıkarmak istedim. Bu sayede, işçi sınıfının Türkiye’de son bir yılını kısa bir almanak üzerinden değerlendirebilmek mümkün olacak.
Fazla mesai yapıyoruz
Ülkemizde işçi sınıfının halen devam eden problemleri bulunuyor. Bunlardan ilki, sürekli bir şekilde fazla mesai yapılması. İş-yaşam dengesi açısından önemli unsurlardan biri, insanların zamanlarının ne
Çalışanların iş güvenlikleri için yasal çerçeve, geç de olsa 2012’de tamamlandı. Türkiye’de bu tarihten önce sadece iş güvenliğini, çalışanların sağlığını ele alan bir yasa bulunmuyordu.
Yasanın 2012’nin yaz aylarında devreye girmesinin ardından çok sayıda yönetmelik ve genelge de çıkarılmış oldu. Bütün bu yasal çerçeveyle beraber, bu alanda işçilerin ve işverenlerin kesinlikle uymak zorunda oldukları kurallar belirlendi. Bu kurallara uyulmaması durumunda ağır idari para cezası yaptırımları, hatta işyerlerinin kapatılması bile gündeme geldi.
İş sağlığı ve güvenliği alanında yasal düzen bu şekilde tamamlanmasına rağmen kazalar durmadı. Son üç yılda belki de Cumhuriyet tarihimizin en ağır kazalarını yaşadık, çok sayıda can kaybettik, binlerce çalışan iş göremez hale geldi.
Peki, sorun nerede? Sorun yasalarda değil. Sorun denetimde mi? Mevcut imkânlarla denetimler yapılmaya çalışılıyor. Denetim elemanı sayısı yaklaşık 1000 kişi. Bizdeki kadar maden ocağı olan ülkelerde bu rakamın iki katı kadar denetim elemanı var. Bu da işin başka boyutu.
Küçük işyeri çok
Yasa ve denetim de olsa, ülkemizde iş kazaları kaçınılmaz görünüyor. Nedeniyse, ne işverende, ne de çalışanda henüz iş
Günümüzde pek çok şirket, çalışanlarına işle ilgili kullanmaları amacıyla araç sağlıyor ve bu araçların yakıt giderlerini karşılıyor. Şirketler araç dışında bazı çalışanlarına telefon da veriyor. Araç ve telefon kullanımının belirlenen limitleri aşması veya trafik cezası gelmesi halinde işverenler ücretten kesinti yapıyorlar. Ancak bunun doğru bir şekilde yapılması şart. Aksi taktirde işveren haklıyken haksız duruma düşebilir.
Çalışanlar kimi zaman gün içindeki işlerini yetiştirmek veya daha hızlı halledebilmek adına trafik kurallarını ihmal edebiliyorlar.
Araç plakasına yazılan trafik cezaları, çalışanın kullandığı aracın firmaya ait olması durumunda doğrudan; aracın kiralık olması durumunda kiralayan firma üzerinden işverene ulaşıyor. İşverenler de cezaları ücretlerden kesebiliyor.
Önceden onay olmaz
Bazı çalışanlara çalıştıkları şirketler tarafından telefon sağlanıyor. Bu telefonlara ilişkin belirli bir kullanım limitinin belirlenmesi ve limiti aşan tutarların çalışanın ücretinden kesilmesi uygulamada yine sıkça rastlanan bir durum. Ancak bu tür uygulamaların bazı sakıncaları söz konusu.
İşçi ile işveren arasındaki iş ilişkisinin kurulması iş sözleşmesi ile gerçekleşir. İş sözleşmelerinin kanunen yazılı yapılması zorunlu değildir. Ancak günümüzde bütün sözleşmeler yazılı yapılıyor. Bunun da nedeni işçi ile işveren arasındaki bir uyuşmazlıkta ispat şartının her iki taraf için de uygulanabilmesi. İş ilişkisinin kurulmasında olduğu gibi sonlanmasında da işçi ve işverenin yükümlülükleri söz konusu. Bu sorumluluklardan en önemlisi de bildirim sürelerine uymaktır.
Bildirim şart
İş ilişkisi devam ederken birbirlerine karşı sorumlulukları olan işçi ve işverenin iş ilişkisi sonlanırken de sorumlulukları söz konusudur. Bunlardan en önemlisi de bildirim süresidir. İşçi de, işveren de belirsiz süreli iş sözleşmesini feshederken karşı tarafa belirli bir süre önceden bildirim yapmak zorundadır. Bildirim sürelerine uyulması hem işçinin hemen işsiz kalmamasını sağlar, hem de işveren işten ayrılacak işçinin yerine yeni işçi bulmak için zaman kazanır. Bu süreler İş Kanunu tarafından işçinin kıdemine göre belirlenmiştir.
İş Kanununa göre bildirim süreleri; işi altı aydan az sürmüş olan işçi için iki hafta, işi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için dört hafta,
Bu yaz turizm sektörü için zor bir dönem olması bekleniyor. Rusya ile yaşanan problemler ve üzücü terör olayları neticesinde rezervasyonlarda önemli ölçüde düşüş var. Bu nedenlerle uzun dönemdir çare arayışında olan sektöre can suyu Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’dan geldi. Geçen hafta açıklanan Turizm Sektörü İstihdam Destek Paketi sektörün bu yazı en az hasarla atlatması için hazırlandı. Soylu ve ekibi sektörün sorunlarını dinledi ve hem kısa vadede, hem uzun vadede çözüm olabilecek reçeteyi hazırladı. Sektörün yoğun olduğu Nisan-Aralık döneminde istihdam edilen kişiler Ocak-Mart döneminde otellerin tadilatta olması ve sezon dışı dönem olması nedeniyle işsiz kalırlar. Bir sonraki sezonda yeniden aynı otelde çalışmaya devam etmek isteyen çalışanlar da bu dönemde ücret almamayı göze alırlar ve sezon açıldığında yeniden aynı işlerine geri dönerler. Bu dönemde iş sözleşmesi askıda kalmış olur ve işveren çalıştırmadığı işçisine ücret ödemez ve dolayısıyla sigortasını da yatırmaz. Çalışanlar zor durumda kalır, kredi bile çekemeyebilirler.
3 ay İŞKUR ödeyecek
Sektörel istihdam paketinde bu düzenin çalışanlar üzerinde yarattığı hasarın azaltılmasına yönelik çok önemli bir düzenleme var.
Emeklilik çalışanların en büyük hayalidir. Emeklilik günlerine ilişkin planlar çalışanların önemli gündem maddesidir. Fakat bazen iş ortamındaki zorluklar, amirlerin olumsuz tutumları, iş arkadaşları ile ilişkiler gibi sebeplerle çalışmak işkence haline gelebilir. Bu gibi durumlarda çalışmadan emekli olmanın yolları aranır. İsteğe bağlı sigortalılık çalışmadan emekli olma imkanı sunar ve bu durumdaki kişiler için önemli bir fırsattır.
Kimler başvurabilir?
Çalışmayan ve emekli veya malullük aylığı almayan kişiler isteğe bağlı sigortalı olabilir. İsteğe bağlı sigortalılar kendi primlerini kendileri öder ve bu şekilde emekli olabilirler. Dolayısıyla, isteğe bağlı sigortalının emekli olması için işe gitmesi gerekmez. İsteğe bağlı sigortalı olabilmek için gerekli bir diğer şart ise isteğe bağlı sigortalı olacak kişinin 18 yaşın altında olmamasıdır.
18 yaşın altındaki bir kişi, sigortalı olmasını gerektirecek şekilde çalışan bir kişi, SGK’dan yaşlılık veya malullük aylığı alan bir kişi isteğe bağlı sigortalı olamaz. Ancak SGK’dan babasının ölümü nedeniyle ölüm aylığı almakta olan kişi isteğe bağlı sigortalı olabilir. Çünkü ölüm aylığı kişiye kendi sigortalılığı nedeniyle
Çalışanların emekli olduklarında alacakları aylıkları çalıştıkları süre boyunca kendileri adına bildirilen prim miktarı belirliyor. SGK burada esas kazancı dikkate aldığından, çalışanın bildirilen kazancı ne kadar çoksa, o kişi o kadar yüksek yaşlılık aylığı alıyor. Bu nedenle çalışanların tüm kazançlarının SGK’ya tam olarak bildirilmesi büyük önem taşıyor.
Prime esas kazançlar belirlenirken sadece düzenli ödenen maaşa bakılmıyor. İkramiyeler, primler, verilen nakit kira, giyecek, yakacak yardımları, işveren tarafından ödenen bireysel emeklilik veya özel sağlık sigortasının primlerinin belirli oranları bile ileride emekli maaşına etki yapıyor. Çalışana yapılan ayni yardımlar ise prime esas kazancın belirlenmesinde dikkate alınmıyor.
Yemek kartı parası!
Çalışanlara yapılan yardımın nakit olarak verilmesi yerine mal ile karşılanması durumu ayni yardımı ifade ediyor. İşverenlerin, çalışanlarının kişisel ya da sosyal bir ihtiyacını karşılamak amacıyla yaptığı yardımlar da ayni yardımlara giriyor. Örneğin çalışanın yemek ihtiyacının karşılanması gerektiğinde işveren ya çalışana belirli bir miktar para vermeyi tercih ediyor ya da doğrudan yemek veriyor. Çalışana işyeri