5 ve üzeri çalışanı olan işverenlerin ücretleri banka yoluyla ödemesini öngören yeni yasa tasarısı KOBİ’lerin önemli bir bölümünü daha kayıtdışıyla mücadele kapsamı içine alacak
Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, geçtiğimiz günlerde kayıt dışılıkla mücadelede ö nemli bir düzenleme yapacakları bilgisini verdi. Mevzuata göre halen 10 ve daha fazla sigortalı çalıştıran işverenler, çalıştırdıkları kişilerin ücretlerini banka kanalıyla ödemek zorundalar. Yapılması planlanan düzenlemeye göre, bu 10 ve daha fazla çalışan sayısı yarıya iniyor. Hazırlanacak yasa tasarısıyla 5 ve daha fazla çalışanı olan işverenler artık ücret ödemelerini elden değil, banka yoluyla yapacaklar.
Türkiye’de 2016 Ocak ayı verilerine göre toplam 1 milyon 710 bin işyeri var. Bu işyerlerinin sadece 42 bin kadarı kamu işyerleri, geri kalanlar ise özel sektör işyerleri. Ocak ayı verilerine göre bu işyerlerinde toplam 13 milyon 620 bin sigortalımız, yani 4 a kapsamında çalışan istihdamımız var.
SGK istatistiklerine göre, 1.5 milyon işyeri küçük ölçekteki işyerleri, yani 10 kişiden daha az sigortalı çalıştıran işyerleri. Bu ölçekteki işyerlerinde istihdam edilen toplam sigortalı sayısı 4 milyon civarında. Geri kalan
Emeklilikte kademeli yaş koşulunun geldiği 8 Eylül 1999 tarihi, SSK’lılar gibi Bağ-Kur kapsamında emekli olacaklar için de oldukça önemli. Bu tarihten önce kendi işini yapan esnaf ve sanatkar için emeklilikte kademeli yaş şartı geldi. Ayrıca yine esnaf ve sanatkarlar için 1 Haziran 2002 tarihine kadar toplanan prim sayısının miktarı da emeklilik için belirleyici oldu.
Aşağıdaki tabloda Bağ-Kur kapsamında ilk kez 8 Eylül 1999 öncesinde işe başlayanlar için 1 Haziran 2002 tarihine kadar erkeklerde 25 yıl, kadınlarda 20 yılı tamamlamaları esasında, kalan süreye göre emeklilik yaşları verilmekte. Bu tablodan yararlananrak emeklilik tarihini merak eden Bağ-Kur’lular emeklilik yaşlarını hesaplayabilir.
Emeklilik tarihi değişti
8 Eylül 1999 ve sonrasında çalışma yaşamına ilk kez giren esnaf, sanatkar, kendi işinin patronu olan, yani kendi hesabına bağımsız çalışan Bağ-Kur’lu (4-b) için emeklilikte yaş koşulu değişti. Sigortalılık başlangıcı 8 Eylül ile 30 Eylül 2008 tarihleri arasında olan Bağ-Kur’lular için emeklilikte yeni ve daha zor koşullar geldi. Yeni koşullara göre; bu tarihler arasında esnaflığa başlayan ve kendi işini kuranlar için erkeklerde 60 yaş, kadınlarda 58 yaşı
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, geçtiğimiz günlerde Meclis’e sevk edildi. Bu tasarı ile çalışma hayatını etkileyecek önemli değişiklikler getiriliyor. Tasarıda 65 yaş aylığıyla ilgili yeni düzenlemeler yer alıyor.
Tasarıda yer alan radikal bir değişiklik, 65 yaş aylığı alan ve yaşadığı hane içerisindeki kişi başına düşen gelir sınırın üzerinde olduğu için aylık alamayan kişilerle ilgili. Tasarının Meclis’e sunulan şekilde yasalaşması durumunda, halihazırda 65 yaş aylığı alamayan bazı kişiler de aylık almaya başlayacak.
Şu anda sistem nasıl?
65 yaş aylığı alabilmek için 3 temel şart var. Bu açıdan, ilk şart 65 yaşını doldurmuş olmak. İkinci olarak, 65 yaşını doldurmuş olan kişinin aylık alabilmesi için hiçbir sosyal güvencesi olmaması, yani emekli olmaması, Sosyal Güvenlik Kurumu’dan (SGK) dul veya yetim aylığı almaması ve herhangi bir işte çalışmaması gerekiyor. Bunun yanında, nafaka alan kişiler de 65 yaş aylığından yararlanamıyor.
65 Yaş aylığı alabilmek için üçüncü şart ise 65 yaşını doldurmuş olan kişinin yaşadığı
Geçtiğimiz hafta içinde Meclis’e gelen kanun tasarısı, çalışma hayatında pek çok konuda değişiklik öngörüyor. Çalışanlar açısından tasarının en önemli maddesi, yıllık izin kullanımında değişiklik öngören madde...
Hem çalışanlardan, hem işverenlerden gelen talepler sonucunda yıllık izin kullanım koşullarının değiştirilmesi gündeme gelmişti. Tasarı bu yöndeki talepler sonucunda hazırlandı. Peki, tasarı bu haliyle yasalaşırsa yıllık izinler nasıl kullanılacak?
İş Kanununa göre işçi yıllık izin hakkını 1 yılın sonunda elde eder. Aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıl çalışmış işçi, 1 yılın sonunda yıllık izin kullanma hakkına kavuşur. Aynı işverene bağlı (A) işyerinde 6 ay, (B) işyerinde 6 ay çalışmış işçi de yıllık izin hakkına kavuşur. Yıllık izin hakkı için kriter aynı işyerinde değil, aynı işverene bağlı olarak çalışmadır. İşyerinde kıdemi 1 ila 5 yıl olan işçiye (5 yıl dahil) 14 gün, 5 yıldan fazla 15 yıldan az olan işçiye 20 gün, 15 yıl ve daha fazla olan işçiye ise 26 gün yıllık ücretli izin verilmelidir.
En çok 3’e bölünüyor
Bu süreler, yıllık izin verilebilecek en az sürelerdir. İşveren isterse işyerinde yıllık izin sürelerini daha uzun belirleyebilir. Diğer yandan,
SSK’lı, Bağ-Kur’lu veya devlet memuru çalışanların emeklilikleri farklı şartlara tabi. Sigortalı yani 4-a’lı çalışanların emeklilik şartlarını incelediğimiz bu yazıda 3 koşula dikkat çekiyoruz
Emeklilik, çalışanların statülerine göre, yani SSK’lı (4-a), Bağ Kur’lu (4-b) veya devlet memuru (4-c) olmalarına göre farklılık gösterir. Bugünkü yazımızda sigortalı, yani 4-a’lı çalışanların emeklilik koşullarını inceleyeceğiz.
Genel olarak bir veya birden fazla işverene bağlı olarak hizmet sözleşmesiyle çalışanlar için 4-a, yani eski adıyla SSK koşulları geçerlidir. Bu sigortalılar için emeklilikte 3 koşulun bir arada yerine getirilmesi şarttır. Hem emeklilik için gerekli yaşı tamamlayacaksınız, hem prim ödemeniz dolmuş olacak, hem de başlangıçta erkek ve kadın için farklı olan sigortalılık süreniz tamamlanacak. İşte bu 3 koşul tamamlanınca emekli aylığına hak kazanırsınız.
SSK’lılar için emekli olma şartlarını sigorta başlangıç tarihi belirliyor. Sigortaya giriş tarihinize göre emeklilik yaşı ve ne kadar prim ödeneceği ortaya çıkıyor. Sigortalıların emeklilik koşullarında zamanla yapılan yasal değişiklikler ise farklı emeklilik tarihlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
1999 ve
Dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösteren kooperatifler 600 milyar doları bulan iş hacmi ile küresel düzeyde 1 milyardan fazla insana hizmet ediyor. Kooperatiflerin yüzde 27’si tarım ve gıda alanında faaliyet gösteriyor. Diğer taraftan, kooperatifler ticari işletmeler için temel oluşturan özgün bir model ortaya koyuyor ve önemli ölçüde istihdam yaratıyorlar. Bu anlamda, özellikle şeker pancarı tarımının kooperatifler kanalıyla ülkemiz açısından istihdama önemli katkılar sağladığını söylemek mümkün.
Şekerpancarı üretimi, ekonomik, sosyal ve kültürel önemi nedeniyle son zamanlarda sıkça gündeme geliyor. Dünyanın en büyük şeker üreticisi Brezilya. Ardından Hindistan ve Çin geliyor. Türkiye ise şekerpancarı üretiminde 12’inci, pancar şekeri üretiminde ise dünyada 5’inci sırada.
Pankobirlik verilerine göre, Türkiye’de her yıl 150 bin çiftçi ailesi pancar tarımı ile geçimini sağlıyor. Fabrikalarda daimi ve mevsimlik olarak 10 bin kişiye, bakım ve hasat dönemlerinde 200 bin mevsimlik tarım işçisine istihdam yaratılıyor.
Şeker pancarı çiftçisinin kendi imkânları ile sulama suyuna kazandırdığı 1.7 milyon dekar tarım arazisi ile sağladığı istihdamın yatırım değeri bugüne kadar 1.6
İşverenlerin büyük kısmı eleman bulamamaktan şikayet eder. Bunun en temel nedeni, işverenin talep ettiği becerilerle, iş arayanların becerilerinin örtüşmemesidir. Bunun dışında, işverenlerin bir diğer şikâyeti de buldukları elemanların iş beğenmemesidir. İşverenlere göre “Kimse iş beğenmiyor”dur. Gerçekten de kuru temizlemeciler dağıtım elemanı, restoranlarsa bulaşıkçı bulmakta zorlanır. Yani, pek çok kişinin rahatlıkla yapabileceği işler için bile eleman bulmak bazen çok zor olabilir. Sosyal yardımların etkinliği konusuyla bu sorun aslında tam anlamıyla örtüşüyor. Geçen hafta Meclis’e gelen kanun teklifiyle bu konuda ciddi bir adım atılacak.
Tembelleştirmemeli!
Sosyal yardım, sosyal güvenlik sistemine dahil olamayan kişilere hayatlarını sürdürmeleri için sağlanan bir destek. Yani, aslında “asli” değil, “tali” bir unsur. Bir devletin amacı, tüm vatandaşlarına iş bulmak ve onların gelire sahip olmasını sağlamak olmalıdır. Ancak çalışamayacak durumdakilere veya farklı nedenlerle iş bulamayanlara, sosyal yardımlarla destek sağlanır ve bu kişilerin yoksulluk riskiyle karşılaşmaları engellenir. Diğer yandan, bu kişilerin sosyal yardımlara bağımlı hale gelmemeleri ve iş bulmalarının
2015 yılı hanehalkı işgücü anketi sonuçları, bir önceki yıla kıyasla işgücüne katılım oranında artış olduğunu gösteriyor. 2014’te yüzde 50.5 olarak gerçekleşen işgücüne katılım oranı, 2015 itibarıyla yüzde 0.8 puan yükselmiş ve yüzde 51.3 olmuş. Madalyonu tersine çevirdiğimizde bu durum çalışma çağındaki nüfusun diğer yarısının işgücüne dahil olmadığı anlamına geliyor. Türkiye’de işgücüne dahil olmama yönünde güçlü bir eğilim var. Bunun en önemli nedenleri, ev işleriyle meşgul oldukları için kadınların işgücüne katılımlarının düşük olması, sosyal yardımlar nedeniyle işgücünün dışında kalmayı tercih edenler, eğitime katılımın genişlemesi ve uzun süre iş arayan ancak bulamadığı için ümidini kaybeden kişiler.
2015’te işgücü piyasası içinde yer almadığını beyan eden kadınların sayısı 11 milyon 498 bin. İş bulma ümidini kaybederek iş aramaktan vazgeçen kişi sayısı da 676 bin. Bu iki göstergeden daha olumlu yorumlanabilecek olan ise eğitime katılımdaki artışa dair ipuçları veren, eğitim/öğretim nedeniyle işgücünün dışında yer alanların sayısı. Bir taraftan, işgücünün nitelik düzeyindeki artışa işaret eden bu gösterge; diğer taraftan, işsizliğin ertelenmesi ya da ötelenmesi demek de