“Bu ibra olayı Demokles’in kılıcı gibi yönetimlerin tepesinde durduğu sürece, gün gelecek kulübü yönetecek başkan ve yönetici bulamayacak.”
Bu sözlerin sahibi bir dönem Galatasaray Kulübü’nde başkanlık yapan Adnan Polat’a ait... Her geçen gün Polat’ın bu öngörüsünde ne kadar haklı olduğunu görüyoruz, yaşıyoruz.
Mali açıdan ibra edilen Polat, idari yönden aklanmadı, konu mahkeme kapılarına gitti, davayı kazandı. Aynı tabloyu rahmetli Başkan Mustafa Cengiz ve ekibi yaşadı, onlar da konuyu mahkeme koridorlarına taşıdılar, kazandılar...
Şimdilerde ise Başkan Burak Elmas ve arkadaşları da ‘idari’ yönden ‘ibra’ edilmediler, bir ay içinde olağanüstü seçim kararı almak zorunda kaldılar.
Neticede kongre üyeleri ister ibra ederler, ister etmezler, onların vereceği bir karar... Hesap soracak halimiz ve de yetkimiz yok ki!
Eyvallah, buraya kadar tamam. Gelin görün ki, Galatasaray’da bu ‘ibrasızlık’ olayı adeta ‘geleneksel’ ve de ‘tehdit’ aracı
Dünyayı kaçırdık (!) Haziranda, UEFA Uluslar Ligi’nde mücadele ettikten sonra, 2024 Avrupa Şampiyonası Grup Elemeleri’nde kantara çıkacağız, bir başka hedefe yoğunlaşacağız.
Güneş hocamızın bıraktığı yerden bayrağı teslim alan Kuntz’u ‘umut’ diye getirdik, hayal kırıklığı yaşadık.
Diyeceksiniz ki, İtalya da gidemedi. Doğru... Bu Mancini’nin sorunu, biz kendimize bakarız!
Bugüne kadar 2 Dünya, 5 kez Avrupa Şampiyonası Finalleri’nde boy gösterdik, gelin görün ki bu tip turnuvaların bir türlü ‘gediklisi’ olmayı beceremedik.
Bunun temelinde, birçok neden sıralayabiliriz. Ancak bir numaralı faktör, bence teknik adam konusunda yaşanan enflasyondur(!) En ufak bir başarısızlıkta hep faturayı günü kurtarma adına teknik adamlara kestik, tribünlere oynadık maalesef...
Gördük ki Kuntz da üçlü savunmaya sarıldı, bundan da pek taviz vereceğe benzemiyor. Olabilir, o da bu sisteme inanıyor. Tabii ki bu oyunda sistemler önemlidir. Ancak kazanmayı becerebiliyorsanız ne ala... Kuntz, dua etsin savunmacılarımız lejyoner...
Yerli
Biliyorum, yabancı teknik adam hayranları bana yine kızacaklar... Olsun, herkesin bir doğrusu var. Benim de... Artı, inandığım doğrulardan bir milim taviz vermem, yanılma pahasına olsa bile fark etmez!
Bir kez daha söylüyorum, kişisel olarak asla yabancı düşmanı değilim. Tam tersi, hümanistim. Irkı, dini, ne olursa olsun insan sevgisiyle doluyum.
Ancak Milli Takım söz konusuysa, herkes orada duracak... Ay-yıldızlı takım, hepimizin takımı... Onların başarılarıyla hep gurur duyduk, ülke olarak sokaklara döküldük.
Buna sanırım kimsenin itirazı yok, olamaz da...
Peki, ay-yıldızlı ekibimizi bugüne kadar başarılara kimler taşıdı? Yani takımın başında hangi teknik adamlar vardı?
Tabi ki yerli hocalarımız...
Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş...
Valla Önder hocam, aklın yolu bir... Özellikle skor tabelasını değiştirecek kramponlarını yedeğe çekmenin doğruluğunu kimse savunamaz.
Sen gol yollarındaki silahlarını sahaya sür, yani tercihi doğru yap, gerisini onlar düşünsün, gol attılar mı, kaçırdılar mı, bırak onları biz eleştirelim! Bu konuda hepsinin maşallahı var, rekor peşindeler! Hep söyledim, büyük takımlar ister içeride, ister dışarıda tek forvetli oyununu doğru bulmadım, eleştirdim, hala aynı düşüncedeyim. Bak, Güven Yalçın, Batshuayi ve Larin, işte budur... Beşiktaş bu üçlüyle ilk on dakika içinde rakibe öyle bir baskı yaptı ki, adeta nefes aldırmadı! Bu sürede yine Kartal çok üretti, gelin görün ki, final vuruşlarında aynı başarıyı maalesef gösteremediler. Larin ve Güven Yalçın o pozisyonları gole çevirse, inanın Kartal’ın maçı bu on dakika içinde koparması işten bile değildi.
Gelelim Larin’e... İnanın biraz teknik kapasitesi yüksek olsa, ideal bir golcü tipi olurdu, bir çok takımı da peşinden koştururdu.
Arda Güler, 17 yaşında, 1.76 boyunda... Futbola başlangıcı Gençlerbirliği alt yapısına dayanıyor... Şu sıralarda bizim kulvarın manşetlerini süslüyor, taraflı - tarafsız herkes ondan söz ediyor, övgüler durmak bilmiyor.
Valla benim de çok beğeniyle izlediğim pırıl - pırıl bir genç oyuncu, eğitimle futbolunu bir arada götürüyor, aferin ona...Arda’yı vitrine çıkaran Emre Belözoğlu’dur, hakkını teslim edelim. O sıralarda Belözoğlu, sportif direktörlük görevini yürütüyordu ve kendisi gibi alt yapıdan yetişen bu oyuncunun yeteneklerini es geçmeyerek profesyonel sözleşme imzalatmıştı.
Pereira’nın zaman zaman şans verdiği Arda Güler, İsmail Kartal ile birlikte çıkışı yakaladı, zirveye sağlam adımlarla gidiyor, aman nazar değmesin. Başta Emre Belözoğlu olmak üzere, Pereira ve İsmail Kartal bu anlamda teşekkürü hak ediyor.
Arda’yı izlerken belki çok iddialı bir gözlem olacak ama bana Sergen Yalçın’ın gençliğini anımsatıyor... Elbette Sergen Yalçın özel bir oyuncuydu,
G alatasaray’ın iç hatlarda pek iddiası kalmadı; varsa, yoksa onlar için Avrupa... Nitekim Barcelona gibi bir devle aslanlar gibi mücadele etti, gol yemeden İstanbul’a geldi. Beşiktaş’ın tutunacağı tek dal kaldı, o da ilk dörde girmek... Ne var ki, bu kafayla, bu oyun yapısıyla, bu yanlış kadro tercihleriyle ilk dörde nasıl girecek ben de merak ediyorum! Bak Önder hocam, rakibinin hiçbir iddiası kalmasa da, derbi derbidir, ona göre takımını hazırlayacaksınız, ona göre oyun stratejisini belirleyeceksiniz, ona göre sahaya ideal onbirinizi süreceksiniz. Öyle son dakika hamleleri pek işe yaramıyor maalesef!
Kenan Karaman’a nasıl 39 dakika sabır gösterdin Önder hoca, merak ettim doğrusu? Tamam son haftalarda Kenan’da biraz kıpırdanma oldu, eyvallah... Ama elinizin altında Larin ve Batshuayi gibi oyuncular varsa ki var, niye onları 11’de sahaya sürmezsiniz. Artı Souza hazırsa, niye yedek? Bu tip derbilerde kozlarınızı kenarda saklamak yerine sahaya süreceksiniz, yani topunuzla - tüfeğinizle hazır olacaksınız, yoksa yenilgiye davetiye çıkarırsınız hocam!
Günlük yaşantımızda sıkça kullandığımız bir atasözü var bugüne dair; “Kurunun yanında yaş da yanar...”
Biliyorum ne alaka der gibisiniz, valla MHK’nın ‘mıntıka’ temizliği bizim kulvarın gündemine adeta bomba gibi düştü! MHK tarafından bileti kesilen hakemlerin listesinde kokartlısı, kokartsızı kimi ararsanız var! Klasmanlarına bakmadan toplam 17 hakemle yolları ayırdılar.
Bu operasyon doğru mu, değil mi, tartışmasına şimdilik girmenin bir anlamı yok, neticede MHK’nın aldığı bir karardır. Haaa tek başına mı, yoksa TFF ile ortaklaşa alınmış bir operasyon mudur, bilemiyoruz.
Ancak hakem camiasında ‘deprem’ etkisi yaratan bu kararı MHK ‘nın tek başına alacağına asla inanmıyorum, TFF yönetim kurulundan habersiz böyle radikal kararları kimse alamaz!
Bileti kesilen isimlere bakıyorum, taaa sezon başından bu yana birçok kulübün başkan ve yöneticilerinin tepki gösterdiği isimler çoğunlukta.
Ancak en çok tepki alanlardan Zorbay Küçük, Ali Şansalan ve Alper Ulusoy’un bu listede olmayışı da kafaları karıştırıyor doğrusu!
Peki
Şanssızlık mı, becereksizlik mi, yoksa nazar mı değiyor arkadaş? İnanın Beşiktaş’ın her maçı böyle... Farka gideceği maçlarda inanılmaz sıkıntılar çekiyor, çektiği gibi puan kayıpları da yaşıyor. Adını siz koyun isterseniz... Bunun şanssızlıkla falan ilgisi yok. Olsa olsa beceriksizliktir! Haaa nazara geliyor olabilirler, o zaman kurşun mu döktürecekler, kurban kesecekler, onların bileceği iş! Zirve kaçmış, kupa gitmiş, ortada tribün baskısı da yok; çık maçını oyna, yakaladığı fırsatları gole çevirin, gole! Alın size Kenan Karaman... Yahu arkadaş, bir dakika içinde iki net pozisyon... Hadi biri neyse, ikinciyi gole çevir kardeşim, ayağını tutan mı var, düzgün vursana! Kaldı ki Kenan Karaman son haftalarda Kartal’ın performans olarak öne çıkan isimlerinden...
Fırsatları kullan, özgüvenin tavan yapsın fena mı? Sadece o mu? Ya Can Bozdoğan kardeşimize ne demeli? Hadi o genç, tecrübesiz, telaşlı... Ama Kenan Karaman’a asla yakıştıramadık! Neyse ki Can Bozdoğan, Güven Yalçın’ın golünde asist yaparak, biraz olsun