Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Bir AVM‘nin çatı katına kurulmuş üçüncü sınıf bir bowling salonundaki bir lobut!” gibi. İnsanın kendisini nasıl hissettiği sorulduğunda ilk vereceği cevap bu olmayabilir. Ama düşününce akla ve hayatımıza yakın geliyor. Her gün binlerce sebepten yere yıkılıp tekrar ayağa kalkan bir canlı, insan. Bir lobut gibi. Ama gerçekte lobut da olmadığı için ayağa kalkmak için sebeplere, tutunacak dallara ihtiyacı var. Ya da kurulacak hayallere. Sahnedeki oyuncuların yaptığı gibi.

İnsan kalbini attıran nedeni biliyorsa

Onlar lobut değil insan olduklarını hayal ediyorlar. Uzak bir diyarda, belirsiz bir zamanda. Özgürlüğün, eşitliğin ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir ülkede. Mesela bin dokuz yüz bilmem kaç Fransa’sında. Paris’in Marigny Caddesi’nde tam Elysee Sarayı’nın karşısında yaşayan Mösyö Pippin Heristal’in evinde başlıyor hikâye. Bu evde karısı ve kızıyla mütevazı bir hayat süren Mösyö Pippin’in en büyük mutluluğu terasta teleskobu başına geçip yıldızları gözlemlemek. Bir tutkusu olan, “kalbini attıran nedeni bilen” insanlardan. Hesapta olmadan atmosfere giriveren meteor yağmurlarını görüntülemek için yeni bir kamera alırsa her şeyi tam olacak.

Haberin Devamı

Gelgelelim Pippin’in bütün derdi karısını bu masrafa ikna etmek iken hayatın onun için hesapta olmayan başka planları var. Zira hiçbir ortak paydaya ulaşamazken Cumhuriyet rejiminin çıkmaza girdiği hususunda birleşen Fransızlar bir gecede monarşiye dönecek, tahta da krallık soyundan gelen Pippin’i oturtacak. Bizim amatör astronom bir sabah kendisini kral olarak bulacak yani. Peki sonra?

Sonrasını anlatarak tadını kaçırmayalım; Steinbeck’in 1957’de yazdığı ve tek siyasi hicvi olan “Kısa Süren Saltanat” ‘sonrasını’ anlatan bir roman. Bu sezonu yönetmen ve oyuncu Ali Düşenkalkar’ın genel sanat yönetmenliğinde karşılayan Bursa Şehir Tiyatrosu ise romandan Kerem Pilavcı tarafından sahneye uyarlanan oyunla seyirciyle buluşuyor. İstanbul Şehir Tiyatrolarına konuk olduklarında da tanıklık ettiğimiz gibi gerçek bir ‘buluşma’dan söz ediyoruz çünkü her şeyden önce güncel göndermeleri ve Emrah Eren imzalı dinamik rejisiyle seyirciyi kavrayan bir oyun, “Kısa Süren Saltanat”. Akıcı bir dil, başarılı bir uyarlama, son derece pratik ve işlevli bir dekor (dekor ve ışık tasarımında Cem Yılmazer imzası), Funda Çebi’nin kostüm tasarımı, Seda Özgiş’in hareket düzeni ile dünyasını dört başı mamur şekilde kuruyor. Neşeli, şamatalı ve söyleyecek sözü olan, bunu da fazla dolandırmadan dosdoğru söyleyen şamatalı bir taşlama.

Haberin Devamı

Tolga Çebi’nin müziklerine ise ayrı bir paragraf açmak isterim, bir kere dinlemekle aklınıza kazınan, duyduğunuz anda oyunun o sahnesini gözünüzün önüne çağıran şarkıları var oyunun. Adını görmeseniz Tolga Çebi’ye ait olduğunu anlarsınız.

“Kısa Süren Saltanat”ta Pippin’in saltanatı gibi oyuncuların kurduğu hayal de kısa sürüyor (oyun kısa değil, iki perde, iki saat). Dönüp gelinen yer yine bowling salonu, yine bir lobut hali. Ama bir hisse ile: “İnsan, kalbini attıran nedeni biliyorsa, umudu asla kırılmaz”.

Kısa Süren Saltanat

Bursa Şehir Tiyatrosu

Yazan: John Steinbeck  Uyarlayan: Kerem Pilavcı Yöneten: Emrah Eren Dekor – Işık Tasarımı: Cem Yılmazer Kostüm Tasarımı: Funda Çebi Müzik: Tolga Çebi Hareket Düzeni: Seda Özgiş Dramaturg: Irmak Bahçeci Oynayanlar: Murat Liman, Nihal Türksever Erten, Mehmet Eren Topçak, Yüksel Hakverdi, Faruk Oğur, Tuba Bayram, Aykan Yılmaz