Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazen bir film insana hayata dair onlarca soru sordurabiliyor. Bu filmin iyi mi kötü mü, çok derin mi yoksa sabun köpüğü mü olduğundan bağımsız bir durum. Denk geliveriyor bir şeyler. Mesela dönüp çocukluğunun, ilk gençlik yıllarının geçtiği evde zaman geçiriyorsan o sıralar, o çekmeceler, o dolaplar hala senin bir zamanlar olduğun kişiden izler taşıyorsa, sakladığın sinema biletleri, arkadaşlarına ya da kendine yazdığın notlar, anket defterleri çıkıyorsa kutulardan, adeta yeniden tanışıyorsan kendinle; daha doğrusu bir zamanlar olduğun kişiyle, o sırada bir platformda önüne çıkan “The Life List” (Hayat Listesi) gibi bir film, beklenmedik bir yolculuk yaptırabiliyor sana.

Haberin Devamı

Filmin Türkçe adı “Aşk Peşinde Bir Yıl” oluvermiş. Eskiden vardı böyle bir içinde ‘aşk’ geçen isimlerin daha çok ilgi çektiği iddiası, demek hala geçerli. İnsan neden yoksunsa onun peşine daha çok düşüyor diye açıklayabiliriz bunu galiba ama bence ‘hayat’ da o kadar ihtiyaç duyduğumuz bir şey günümüzde. Bir tane hayatın var, onunla ne yapmak istemiştin? Çoğumuzun bir ‘yapılacaklar listesi’ olmuştur uçabildiğimiz kadar uçtuğumuz o yaşlarda. Onların ne kadarını yapabildin? O seni uçuran kanatlarına ne oldu? Şu anda ne kadar yakınsın 13 yaşındayken hayal ettiğin kişiye, ne kadar ‘bir yabancı’ o düşlerindeki yetişkin? En önemlisi hala bir ‘hayat listen’ var mı önünde? Yoksa insanın büyümesi hayallerinin (ve aslında hayatın) yok olması mı demek sahiden?

Filmimizin kahramanı, annesinin kurduğu kozmetik firmasının CEO’su olarak çalışmakta. Başarılı bir iş kadını, parası pulu, ayaklarını yerden kesmese de kendisine yeten bir sevgilisi, makul bir hayatı var. Hani “daha ne olsun” denecek türden bir yetişkin hayatı.

Gelgelelim, annesinin nükseden kanseri onun da hayat planlarını alt üst ediyor. ‘Planlarını’ evet, hayalleri değil, planları var çünkü. Ama sevdiklerine hakkıyla veda etmeye hazırlanırken kızının 13 yaşında yaptığı ‘hayat listesini’ ele geçiren anne, ona mal mülk ya da devam ettireceğinden emin olduğu işi değil çocukluk hayallerini bırakıyor, miras olarak. İçinde neler var listenin; işte bildiğimiz gençlik halleri; dövme yaptır, dolunayda kamp kur, araba kullanmayı öğren, mutlaka stand-up yap çünkü komik birisin, harika bir öğretmen ol, şu parçayı çalmayı öğren, vesaire vesaire.

Haberin Devamı

“Bu liste özünde kim olduğunu o kadar iyi yansıtıyor ki” diyor anne kızına bıraktığı video kaydında. “Şimdiki değil 13 yaşındaki ben” diye düzeltmeye kalkıştığında da duymuş gibi söze giriyor gene. “Sonra bir daha hayal kurdun mu? Daha sonra bir listen oldu mu?”

Sonunda da “Sana rahat bir iş vererek kendinden kaçmanı sağlamışım gibi geliyor” diyor ve koyuyor önüne listeyi. Eğer ‘gerçek’ mirasa ulaşmak istiyorsa önce bunlardan başlayacak. Kendi hayallerinden. Ha, filmin adındaki gibi ‘aşk peşinde’ nereden çıkıyor? Çünkü listenin son maddesi “gerçek aşkı bul”.

Böyle bir şey gerçekten varsa ve günün birinde bulunursa ne mutlu, bulunmazsa da 13 yaşındaki kendisini bulması insanın, gerçek aşkın ta kendisi olabilir. Bunun bir “içindeki çocuğa sarıl” yazısı olması değil niyetim. “Çocukça hayaller işte” deyip küçümsenenlerin, hoş bir nostalji duygusuyla “hey gidi günler hey” denilip geçilenlerin belki de bize gerçekten yürümemiz gereken yolu gösteriyor olabileceğini hatırlatmak. Bahar yüzünü göstermeye başlamışken dallarda, belki biz de bir hayat listesi koyarız önümüze, neden olmasın…