Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kendine has belli kuralları olan ve içindeyken – hatta içinde kalabilmek için - mümkün mertebe bunları fazla da sorgulamadığın, kabul edip yoluna devam ettiğin iki kurum; aile ve askerlik. İkisinin de temelinde koşulsuz sadakat var, itaat var, görev duygusu var. Tamam, ailedeki sevgi bağını göz ardı ederek konuşuyoruz tabii şu anda.

Görev mi esas, aile mi

Hal böyle iken iki subay kardeş karşı saflara düşerse, birine (üstüne itaatsizlik eden ve askeriyeden kaçan) abisini kelepçeleyip askeri mahkemeye teslim etme görevi verilirse o görev nasıl yerine getirilir, o zorunlu yolculuk nasıl geçer?

Haberin Devamı

Yönetmen Türker Süer’in dünya prömiyerini Venedik Orizzonti Extra’da yapan ilk uzun metraj filmi “Gecenin Kıyısı”, general olan babalarının yargılanma sürecinde ters düşüp onun hapishanedeki trajik ölümünden sonra da uzun süre birbiriyle görüşmemiş iki kardeşin; Kenan ve Sinan’ın bu zor gecede verdikleri – ya da veremedikleri – sınavı anlatıyor.

Aynı anne babanın yetiştirdiği, zıt yapılardaki iki genç adam; biri için emre itaat esas, diğeri için hangi emre itaat edeceğini / ya da etmeyeceğini ayırt etmek şart. Öyle de bir şey geliyor ki başlarına, yola çıktıkları gece Türkiye darbe girişimiyle sarsılıyor. Kıyısında yol aldıkları gece daha da karanlık, kim dost kim düşman karışık, ‘biz’ kimiz, ‘onlar’ kim, bilinmez hale geliyor. Ve o alacakaranlıkta hala ortalarında aynı soru duruyor: Ailene mi sadık olacaksın, görevine mi? Yoksa kendine mi?

İnsana ilk andan itibaren sık sık “Peki ben olsam ne yapardım?” diye sorduran, bir an çok kolaymış gibi görünen cevabı son anda sorgulatan, kendiyle çelişkiye düşüren sarsıcı bir film, “Gecenin Kıyısı”. Filmin temasını (Milliyet Sanat için Defne Akman’a verdiği röportajda) “görev, vicdan, sadakat” diye özetleyen yönetmen Türker Süer, bu kritik soruya dair “Benim de bir cevabım yok,” diyor: “Keşke olsa ama yok”. Ama filmin başarısı da en çok bu soru sorduran ama cevap dayatmayan, taraf tutmayan tavrında gizli zaten. İki kardeşin dünyasını, inançlarını, doğru bildiklerini alt üst etmek amacıyla arka plana seçtiği 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Sinan ile Kenan’ın içine düştükleri girdabı daha da derinleştirirken film siyasi iklimin tekinsizliğini, toplumsal kutuplaşmadaki keskinliği ve kolayca hortlayıveren ‘linç ruhunu’ başarıyla çiziyor.

Haberin Devamı

Oyunculuklara ayrı bir parantez değil paragraf açarsak, filmin ana karakterleri iki usta aktöre emanet: İtaatsiz abi Kenan’da Berk Hakman’ı, görevine sadık kardeşi Sinan’da Ahmet Rıfat Şungar’ı izliyoruz. Daha önce “Hatırla Sevgili’ ve “ES-ES” gibi yapımlarda gene birlikte çalışan Hakman ile Şungar’ın yetenekleri bir yana aralarındaki uyum filme büyük bir inandırıcılık katıyor. İkisinin hiç anlaşamayan (ama derinde birbirini seven) iki kardeş olduklarına sonuna kadar inanıyor, onları bir kez daha karşı kutuplara koyan görevin yakıcılığını, o çaresizliği kalpten hissediyorsunuz.

Görüntü yönetimiyle, ses tasarımıyla, müziğiyle, nefis kurulmuş bir atmosfer, çok iyi oynanan bir film; Türkiye’de ilk kez Adana Altın Koza Film Festivali’inde seyirciyle buluşan ve Yılmaz Güney Jüri Özel Ödülü’nü alan “Gecenin Kıyısı” şu anda sinemalarda.

Haberin Devamı

Gecenin Kıyısı

Yönetmen - Senarist: Türker Süer Görüntü Yönetmeni: Matteo Cocco Sanat Yönetmeni: Meral Efe Yurtseven, Yunus Emre Yurtseven / Kurgu: Rainer Nigrelli Müzik: Ozan Tekin Ses Tasarımı: Jan Petzold / Oyuncular: Ahmet Rıfat Şungar, Berk Hakman, Mert Tümer, Serkan Ilgaz, Yılmaz Gökgöz, Eda Akalın, Baran Akbulut, Şencan Güleryüz, Ahmet Kaynak Yapımcı: Nadir Öperli