Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Sol bir sendika, siyasi yelpazenin solunda yer alan, iktidarda değil muhalefette olan bir partiye karşı grev yapar mı?” 

Son günlerde sık sık gördüğüm bu cümle aklıma Lenin’in “Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar” kitabını getirdi. 

Bu kitap Sovyet devriminden 24 yıl önce yazıldı. 

Kitabın yazılma nedeni de Lenin’in bireysel terörü başlıca amaç haline getirmiş Narodnikler’in Marksizm’e ihanet ettiği düşüncesidir. 

Tarihte başka teorik tartışmalar da var ama siyasi yelpazenin solu tek bir küme değildir, bir sürü kompartman, amaç, yorum farklılıkları vardır. 

Haberin Devamı

Teoride ve tarihte daha bir sürü tartışma var ama kafamızı daha berrak hale getirmemiz lazım. 

Bir örnekle durumu netleştireyim, DEM söyleminde devrimci jargonu kullanır ama sınıf mücadelesi vermez, etnik bir grubun mücadelesini verir. 

İzmir grevi, solun renkleri…

CHP, en azından sosyal medyada devrimci solun da tarihine sahip çıkar ama gerçekte o tarihi bilmezler. 

Mesela Kılıçdaroğlu döneminin Gençlik Kolları, mesela bugün ekranlarda DİSK grevi savunuculuğu yapan eski CHP milletvekili, Mustafa Kemal Atatürk’e karşı en ağır eleştirileri getiren TKP/ML’nin kurucu lideri İbrahim Kaypakkaya’yı ölüm yıldönümünde anan mesajlar paylaşmışlardı. 

Dolayısıyla İzmir’de sol bir sendika sol bir partiye karşı grev yapar mı sorusu son derece yanlış bir sorudur. 

***

Gelelim grevle ilgili diğer tartışmalara. 

Bir sendikanın üyeleri için en fazla ücret artışını istemesi, bunu alamadığı zaman grev kararı alması, 24 Temmuz 1963’ten beri yasal bir hak. 

Bülent Ecevit’in Çalışma Bakanı olduğu dönemde çıkarılan bu kanundan kaynaklanan grev hakkının amacına uygun ya da amacı dışında kullanıldığına dair yüzlerce örnek gördük. 

Şimdi soruyu başa alalım: 

Bir sendikanın tek görevi çalışanları için en fazla ücret artışını istemek değildir. 

Sendikanın aynı zamanda üyelerinin bu ücreti uzun süre alabilmesinin de hesabını yapması gerekir. 

İşvereni batıracak bir toplu sözleşme imzalamak bir sendika için başarı değil başarısızlıktır. 

Tıpkı aynı iş kolundaki diğer işverenleri, kadrolu, sendikalı işçi çalıştırmaktansa, taşeron çalıştırmaya iten bir toplu sözleşme imzalamak da başarı değil başarısızlıktır. 

Haberin Devamı

Bu cümlelerimden dolayı muhtemelen haksızlık ettiğimi düşünen DİSK yöneticileri ve üyeleri olacaktır.

Halen duruyorsa, Rıdvan Budak’ın DİSK Başkanı olduğu dönemde eğitim materyali olan Gölge Oyunu belgeselini izlemelerini tavsiye ederim. 

Bu cümleleri kuran kişi aynı zamanda Sedat Simavi Ödülü kazanmış o belgeselin metin yazarlığını yapan kişi. 

Emeğin tarihi ve mücadelesi konusunda çok çalışmış biri olmakla kalmadım, aynı zamanda hak arama mücadelelerinde açlık grevi dahil barışçıl her tür eylemin içerisinde bulundum.

İzmir grevi, solun renkleri…

Türkiye’de 1980 öncesinde sol sapma olarak çeşitli tartışmalar yaratan haliyle değil ama Fransızca kökenindeki “Aşırı solculuk” tanımlamasından yola çıkarsak goşistlik yapmanın da kimseye bir faydası yok. 

***

İzmir Büyükşehir Belediyesi geçmişte toplu sözleşmelerde Çav Bella eşliğinde halay çeken fotoğraflar paylaşırdı. 

Bu toplu sözleşme döneminde sendikanın istediği rakamları paylaşıyorlar. 

Haberin Devamı

Şu an kamuoyu desteği İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden yana ama bunu sürdürebilmek de önemli. 

Mesela siyasi ya da başka sebeplerle de olsa kadrolu işçi sayısı olması gerekenden fazla hale gelmiş mi?.. 

Eğer öyleyse bu yanlış istihdam politikasının faturasını işçinin ödemesini beklemek hata olur, en azından kamuoyuna karşı şeffaflığı sadece rakamda değil özeleştiride de korumak gerekir. 

***

Türkiye’de sendikaların itibarının yerinde olmadığı bir gerçek. 

Durduk yere yaşanmadı bu itibar kaybı, Ankara’ya gittiğim zamanlarda kaldığım otelin yakınında meşhur bir kebapçı var. 

Önünden yürüdüğüm zamanlarda çeşitli konfederasyonlara ait, lüksün zirvesinde tanımlanan marka ve modelden makam araçlarına çok rastladım. 

Lüks arabayla işçi hakkı daha rahat aranıyorsa, eyvallah bir şey demeyeceğim ama o arabaların önüne kocaman sendika kartları yapıştırmak biraz görgüsüzlük, biraz da bal tutan parmağını yalıyor duygusuna, sonuçta sendikal mücadele duygusuna zarar veriyor. 

Arabalardan vazgeçemiyorsanız, bari önündeki kocaman kartları kaldırın da insanların öfkesine neden olmayın tavsiyesinde bulunabilirim. 

Bu sıralar tartışma DİSK üzerinden gittiği için yazayım, gördüğüm makam araçları DİSK’e bağlı sendikaların araçları değildi. 

Buna karşın lüks makam aracı kullanmıyor olmak, kamuoyu desteğini sağlamaya yetmiyor işte. 

***

İzmir’de devam eden grev sürecinde DİSK’i iktidara yarasın diye grev yapmakla itham edenler de haksızlık ediyor, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı emek düşmanı ilan edenler de ayıp ediyorlar. 

Varılacak uzlaşı noktasının Türkiye’de taşeronlaştırmayı özendirmemesi gerekiyor, o noktadan uzakta bulunmak, şu an süren grevin en büyük zararı.