Yaşadığı dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Anadolu gezileri sırasında ziyaret ettiği yerlerde adeta bir bayram havası yaşanırmış. O günleri yaşayanlardan dinledim. Herkes en güzel kıyafetlerini giyer ve sabah saatlerinden itibaren onu en güzel görebilecekleri noktalarda yer tutarlarmış. Okullarda, Atatürk’ün huzurunda kim şiir okuyacak, kim çiçek verecek büyük telaş yaşanırmış.
16-17 Eylül 1922, 12 Ekim 1925, 15 Ekim 1925, 18 Haziran 1926, 2 Mart 1930, 2 Şubat 1933, 11 Nisan 1934 ve 22 Haziran 1934 tarihlerinde olmak üzere Bornova bu bayramı tam sekiz kere yaşamış. Atatürk, Bornova’ya sekiz kez gelmiş ama bu gelişlerine dair elde sadece 5 fotoğraftan oluşan çok az sayıda görsel belge var.
Ama geçtiğimiz günlerde ortaya çıkarmanın bana nasip olduğu yepyeni bir belgeyle hem Atatürk’ün Bornova’yı ziyaret sayısı 9’a çıktı hem de Bornova’da görüntülendiği 5 görsele bir görsel daha eklendi. Üstelik bu 6. görsel 10 saniye kadar da olsa hareketli bir video. Bu videonun bir
Vefatının üzerinden on gün geçti.
Yazılacak ne kadar güzel şey varsa yazıldı Sancar Baba hakkında. Biliyorum, şimdi onun hakkında yazacaklarımla tekrara düşeceğim, ama lütfen anlayışla karşılayın. Çünkü tekrara düşsem bile, bu yazı benim sevgili Sancar Maruflu üstadımın ardından ona karşı görevim...
Yaşadığı şehre ve şehrin insanlarına sahip çıkan, vefa ehli bir insandı Sancar Maruflu. İzmir’i Sevenler Platformu, Ulusal Birlik Platformu ve Ege Kültür Platformu gibi başkanlık yaptığı çok sayıda dernek ve platform aracılığıyla kent kültürüne katkı koydu, kentlilik bilincinin oluşması için emek verdi. Yine başkanı olduğu İzmir Fakirlerine Yardım Derneği sayesinde on binlerce insanın hayatına dokundu. İzmir’e ve İzmir kent kültürüne katkı koymuş ve bu dünyadan göçmüş insanları hiç unutmadı ve ölüm yıldönümlerinde mezarlarının başında düzenlediği anma etkinlikleriyle onları unutturmadı. Sonunda kendi de çekilip gitti bu dünyadan Sancar Baba. Vefatının ardından onu uğurlamak için
Mübadele ile Bornova’ya gelen bir ailenin 3. neslidir sevgili dostum Hasan Arıcan. Yaşadığı şehre aşık insanlardan biridir o... Ömrü Bornova’nın sokaklarında geçmiş. Ama öyle bomboş geçirmemiş hayatını. Neredeyse 50 yıldan bu yana ilçenin her yerini fotoğraflamış. Efemera ve tarihi fotoğraflar toplamış. Bornovalı Levantenlerden 100-200 yıl önceki Bornova’yı dinlemiş, kayıt altına almış.
Bunca emek ve birikimin ardından nihayet 1999 yılında “Bornova Albümü”, 2003 yılında “Bornova Köşkleri, Gezginler ve Anılar” ve 2009 yılında da “Bornova Tarihinden Yapraklar” adlı kitapları yayınlanan Hasan Arıcan’ın geçtiğimiz günlerde “Bornova Albümü 2” adlı dördüncü kitabı yayınlandı.
Sunuş bölümünü kendisinin de Bornova ile ilgili çok kıymetli çalışmaları olan Prof. Dr. Vehbi Günay’ın kaleme aldığı kitap, harika bir çalışma olmuş. Tepekule Kitaplığı yayınlarından çıkan ve kalın kuşe kâğıda basılmış 310 sayfalık kitapta Bornova’nın 100-120 yıllık
Sporla alakam yoktur ama İzmir’de sportif başarı grafiğinin geçen 10-15 yıllık süreçte yükselen bir çizgi ortaya koyduğunu ben bile görebiliyorum. ‘İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu’ ilkesiyle yola çıkarak bir futbolcu fabrikası haline gelen Altınordu’dan yetişen çocukların Türkiye ve Avrupa’daki büyük başarıları, Göztepe’nin Süper Lig’e çıkışı ve istikrarlı gidişatı, Altay’ın tekrar Süper Lig’de mücadele edecek olması, İzmir’in spordaki başarı grafiğinin yükselişine katkı koyan önemli unsurlar.
Sadece futbolda değil, sporun diğer dallarında da gözle görülür bir hareketlenme var İzmir’de.
2020 Tokyo Olimpiyatları’nda Türkiye’yi temsil eden 108 sporcumuzdan 18’i İzmirli. Bence önemli bir başarı...
Bu başarı grafiği, doğal olarak bir sinerji de yaratıyor.
Geçenlerde Folkart’ın ‘İzmir’in Renkleri Tek Yürek’ adını verdiği projeyle Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) bağlı liglerde mücadele veren 7 İzmir
Yaşadıklarımız, gördüklerimiz, okuduklarımız ve öğrendiklerimiz bizi biz yapar. Geri kalanımız et ve kemiktir sadece. Bu donanım sayesinde sevmeyi de öğreniriz.
Kendimizi severiz, insanları severiz, yaşadığımız toprakları severiz.
Cengiz Aytmatov’un unutulmaz eserinden filme alınan Selvi Boylum Al Yazmalım’ın en bilinen repliğidir “sevgi emek ister”.
İzmir’e Dair TV geçtiğimiz ay tam da böyle bir ruhla yola çıktı. İzmir’in güzel Dev Adamı’nı sevgili Erhan Gölbey kardeşimin önderliğinde bir araya gelen bir grup İzmir sevdalısı yaşadıkları topraklar için emeklerini birleştirmeye karar verdi.
İzmir’e Dair TV şemsiyesi altında kısa sürede büyük bir ekip oluştu. Mesela Uşşakizade (Latife Hanım) Köşkü’nün kurucuları arasında yer alan ve uzun yıllar köşkün müdürlüğünü yapan sevgili dostum Ahmet Gürel size Atatürk’ü anlatacak. İzmir’in en yeni kültür ve sanat haberlerini yılların gazetecisi Esat Erçetingöz’den öğreneceksiniz. Türkiye’nin en
Milliyet’teki ilk yazılarımdan birinde, size Kemalpaşa tarihi ile ilgili araştırmalar yapan değerli dostum Rahim Sağ’ın yazdığı ‘Nif’ten Kemalpaşa’ya’ adlı kitabı anlatmıştım.
400 sayfalık dopdolu bir kitaptır. Bir dönem Kemalpaşa ve bir dönem de Bornova Kaymakamı olarak görev yapan Reşat Bey’in, Yahya Kemal Beyatlı’nın kardeşi olduğunu ve babaları Nişli İbrahim Bey’in mezarının Kemalpaşa’da olduğunu o kitaptan öğrenmiştim.
Eflak Beyi 2. Vlad Dragulios’un koltuğunu kaybetmemek için ve beyliği süresince herhangi bir taşkınlık yapmayacağının teminatı olarak Osmanlı’ya rehin olarak bıraktığı büyük oğlu 3. Vlad Dragulios’un, yani bütün dünyanın ‘Kont Drakula’ olarak tanıdığı Kazıklı Voyvoda’nın, çocukluğunda bir dönem Kemalpaşa’da yaşadığı da bu kitap sayesinde ortaya çıktı.
Kısacası bu kitap, Kemalpaşa kent tarihi için bir hazine...
Ama işin ilginç olan tarafı ne, biliyor musunuz? Kemalpaşa tarihi için yayımlanmış en önemli belge durumundaki o kitaba, o dönemde hiç kimse
Son iki yazımızda Bornova Steinbuchell Köşkü’nde açılacak olan Halı müzesi ve yine Bornova’da Tristram Köşkü’nde açılacak olan İzmir Edebiyat Müze Kütüphanesi’nin müjdelerini vermiştik. Bugün de önceki yazımızda, “Tristram Köşkü İzmir Edebiyat Müze Kütüphanesi olacak ama girişte soldaki iki oda başka amaçla kullanılacak. Orada da bir güzel haber var. O müjde de önümüzdeki yazıya kalsın” sözleriyle bahsettiğimiz üçüncü güzel haberimizi vereceğiz ama önce Tristram Köşkünden, Tristram ailesinden ve köşkün içinde bulunduğu Bornova Zirai Mücadele Enstitüsü’nün tarihinden kısa notlar verelim.
İzmir’deki Levanten mimari örneklerinin en güzellerinden biri olan Tristram Köşkü, 1904 yılında İnşa edilmiş. Binanın kayıtlarda görülen ilk sahibi İngiliz Tristram Ailesidir. Tristram Ailesinin Osmanlı Devleti’ne gelen ilk ferdi Uvadele Barrington Tristram’dır. Onun aynı isimdeki oğlu genç
Önceki yazımızda “İzmir’e güzel haberler” başlığıyla, Bornova’da İzmirli iş insanı Lucien Arkas tarafından satın alınıp restore ettirilmekte olan Steinbuchell Köşkü’nün, Sayın Arkas’ın muhteşem halı koleksiyonun sergileneceği bir ziyaret merkezine dönüştürüleceği müjdesini vermiştik.
Geldik ikinci müjdeye...
Bornova’da Büyükpark’ın kemerli kapısının karşısındaki Zirai Mücadele Enstitüsü’nün bahçesinde yer alan Tristram Köşkü’nü bilirsiniz. İşte o köşk, edebiyat ve kitap müzesi oluyor. 6-7 yıl öncesine kadar harap durumda bulunan Tristram Köşkü, Kültür Bakanlığı tarafından devralındıktan sonra restore edilerek kullanıma hazır hale getirildi ve yaklaşık 2 yıl kadar önce başlayan müze çalışmalarında son aşamaya gelindi. İzmir Edebiyat Müze Kütüphanesi, çok yakında kapılarını açmaya hazırlanıyor.
İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri Cengiz Keskiner ve Faden Suzan Kudsioğlu tarafından