Yüksek performans, yüksek verimlilik ve yüksek kalite üretim süreçlerinin olmazsa olmazları arasında yer alır.
Hele ki katma değeri yüksek ürünler söz konusu olduğunda!
Verimlilik, yüksek performans ve kalite, sadece imalat sanayinde değil, zaman kullanımında da aynı öneme sahip.
Şimdi bu çerçevede geriye dönüp bakalım.
Eğitim sistemimizde performansı, kaliteyi, verimliliği, zamanı en doğru şekilde kullanmayı yaşam biçimi haline getiren dersler ya da uygulamalar söz konusu mu? Bir ara performans ödevleri getirilmiş ve velilerin sırtına ağır bir yük binmişti. Önce kendileri yapmaya başladılar, altından kalkamayınca bir anda sayıları pıtrak gibi çoğalan performans ödevi yapan atölyelere yöneldiler. Sonuç tam bir hayâl kırıklığı oldu… Verimlilik ve kalite konusunda da ne söylediysek hep tersini yaptık. Üniversite sınavlarında 180 soruda 0.5 neti olanların puanını hesapladık, bununla da yetinmeyip üniversiteli yaptık. Sınıfta kalmayı kaldırıp 6,7 zayıfı olanları yıllarca bir üst sınıfa geçirdik. Hormonlu notlar ve herkese diplomayla da eğitilmiş insan gücüne duyulan saygıyı yerle bir ettik… Performansa bakış açısı çok önemli!
Eğer TÜİK gibi sayısal ya da oransal bir değerlendirmeye girerseniz kâğıt üzerinde her şey mükemmel gözükebilir. Dünden bugüne sayısal anlamda ne kadar büyük bir yol kat ettiğimiz uzun uzun anlatılır. Örneğin MEB’in yaptığı gibi.
“Peki o zaman böylesi inanılmaz bir performans gerçekleştirdiysek, sonuç neden memnuniyet verici değil?” sorusu akla gelir ki, asıl tartışmalar da ondan sonra başlıyor. Yüksek performans beraberinde verimliliği, kaliteyi, kârlılığı, liyakatı ve en önemlisi de tüm paydaşlara mutluluğu da getiriyorsa kabul edilebilir. Yok eğer taraflardan birini koruyor, diğerlerini kahrediyorsa, o performansı, pozitif anlamda değerlendirmek ne kadar doğru olur?..
Yüksek performans beklentisi her daim söz konusu olur ve bu yönde ne düzenlemelere gidilmesine gidilir de, ne kadar sürdürülebilir oluyor?
Örneğin futbolu ele alalım, ligde müthiş bir performans sergileyip şampiyon olan takımlar, bu şampiyonluk serisini en fazla kaç yıl sürdürebiliyor ya da ülke genelindeki başarısını Avrupa kupalarında da gösterebiliyor mu?
Yüksek performansın nedeni kulüp yöneticileri mi, teknik kadro mu, iyi futbolcular mı, rakiplerinin vasatlığı mı, taraftar mı ya da birkaç yıldız futbolcu mu?
Öylesine çok değişken söz konusu ki, yıldan yıla, takımdan takıma değişebiliyor. Biri için doğru olan diğeri için yanlışların en büyüğü haline gelebiliyor. Örneğin yıldız sporculara yapılan yatırımın, diğer futbolcuları demoralize etmesi gibi!..
İşte bu noktada moral ve motivasyonun önemi ortaya çıkıyor ki, göz ardı etmek mümkün değil!
Moral ve motivasyon olmadan ne bir başarı söz konusu olabilir ne de yüksek performans. Dayatmayla da elde edilemez mi? Elbette edilebilir, edildiği de oluyor. Asıl önemli olan ne kadar kalıcı olduğu!..
Nerede yanlış yapıyoruz?
Eğitim ve iş hayatında öğrencileri ve çalışanları yeterince ciddiye aldığımız söylenemez. Yanlışlarımız en büyüğü de zaten bu.
Öğrenci odaklı eğitim sisteminin dünya genelinde kabul görmesi ve gelişmiş ülkelerde çalışma koşullarının giderek iyileştirilmesine karşın bizim hâlâ “dayatmacı” yöntemlerle yol almaya çalışıyor olmamız en önemli zaaflarımızdan birisi.
Daha yüksek performans ve daha yüksek verimlilik için eğitim sistemimizde ve çalışma koşullarımızda sürekli sistem değişikliğine gidiyoruz ama arzuladığımız noktaya geldiğimiz söylenemez.
Keşke bu konularda daha bilimsel, objektif ve bağımsız araştırmalar söz konusu olabilse. Kurum içi olduğu kadar kurum dışı denetimlere de açık olabilsek…
Hemen her konuda olduğu gibi performans kriterleri de çok önemli.
Kriterler, mevcut sistemleri aklayacak şekilde değil de tümüyle sorgulayacak şekilde olursa doğru yol alınır ama nedense hep tersi oluyor.
“Şıracının şahidi bozacı” atasözü böylesi durumlar için türetilmiş bir kavram ve son zamanlarda sanki daha sık kullanılıyor oldu.
Özetin özeti: Her ne iş yaparsak yapalım en iyisini, en doğrusunu ve tüm tarafları en mutlu edenini yapalım ki sürdürülebilir olsun…
Özay Şendir
İnsanlık dediğin 12 kamyon kadar…
25 Aralık 2024
Dilara Koçak
Yeni yılda protein konusu
25 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Başak | İş hayatınız kökten değişiyor
25 Aralık 2024
Asu Maro
‘Kız neşesi’ne davet
25 Aralık 2024
Osman Gençer
Elektrikli araçta Ege merkez olur mu?
25 Aralık 2024