Taraftarlığımız

17 Aralık 2013

Geçenlerde bir eposta aldım. Yazan kişi “gizli” bir Galatasaraylı olduğumu iddia ediyordu. Yazan kişiye bunun ne anlama geldiğini veya Galatasaraylı olsam bundan ne çıkacağını sorduğumda aldığım yanıt özetle şu şekilde oldu: “hangi takımlı olduğunuzu bilelim de ona göre okuyalım.”

Elbette kimse gördüklerini algılamada veya aktarmada bir fotograf makinesi kadar başarılı değil. Herkesin baktığı ile gördüğü arasında farklar var. Fakat her söyleneni söyleyene göre, her yazıyı yazara göre okumak asla anlayamayacağım bir tutum.

Değilim ama pekâlâ Galatasaraylı da olabilirdim veya başka bir takım taratarı. Zaten hangimiz gönül verdiğimiz takımı aklımız başımıza geldikten sonra, isteyerek seçtik ki? Ya babamızın elimizden tutup götürdüğü bir maçtan sonra, ya sırf kardeşinize gıcıklık olsun diye ya da eniştemizin bize doğum günümüzde aldığı bir forma nedeniyle taraftarı olmadık mı şimdi dünya kopsa değiştirmeyeceğimizi söylediğimiz o takımın? Bu, şu demek: aslında siz de şu an o tiksindiğiniz takımın taraftarı olabilirdiniz.

Buradan bakınca bana bir taraftarın diğerine veya toplu olarak bir takımın ötekine üstün düşünülmesi çok büyük bir yanılgı geliyor. Elbette herkes için

Yazının Devamı

Taraftarlığımız...

15 Aralık 2013

Geçenlerde bir eposta aldım. Yazan kişi “gizli” bir Galatasaraylı olduğumu iddia ediyordu. Yazan kişiye bunun ne anlama geldiğini veya Galatasaraylı olsam bundan ne çıkacağını sorduğumda aldığım yanıt özetle şu şekilde oldu: “hangi takımlı olduğunuzu bilelim de ona göre okuyalım.”

Elbette kimse gördüklerini algılamada veya aktarmada bir fotograf makinesi kadar başarılı değil. Herkesin baktığı ile gördüğü arasında farklar var. Fakat her söyleneni söyleyene göre, her yazıyı yazara göre okumak asla anlayamayacağım bir tutum.

Değilim ama pekâlâ Galatasaraylı da olabilirdim veya başka bir takım taratarı. Zaten hangimiz gönül verdiğimiz takımı aklımız başımıza geldikten sonra, isteyerek seçtik ki? Ya babamızın elimizden tutup götürdüğü bir maçtan sonra, ya sırf kardeşinize gıcıklık olsun diye ya da eniştemizin bize doğum günümüzde aldığı bir forma nedeniyle taraftarı olmadık mı şimdi dünya kopsa değiştirmeyeceğimizi söylediğimiz o takımın? Bu, şu demek: aslında siz de şu an o tiksindiğiniz takımın taraftarı olabilirdiniz.

Buradan bakınca bana bir taraftarın diğerine veya toplu olarak bir takımın ötekine üstün düşünülmesi çok büyük bir yanılgı geliyor. Elbette herkes için

Yazının Devamı

FB-BJK Bölüm:334

1 Aralık 2013

Futbol tanrılarının Fenerbahçe - Beşiktaş maçları için bir miktar daha özendikleri dün gece bir kez daha kanıtlandı. Bu karşılaşmalarda heyecan ve kalite öyle yüksek oluyor, maçlardan öyle öyküler çıkıyor ki adeta bir futbol gösterisi haline gelen bu doksan dakikalar sadece bizde değil dünya futbolunda da ayrı bir parantezi hak ediyor.

Bu gösterinin Kadıköy sahnesindeki dünkü seansında, yine izleyenlerin çoğu kez soluksuz kaldığı bir oyun sergilendi. Bazı oyuncular perde kapandığında ayakta alkışı hak ederken bazıları görece vasat kaldı fakat final sahnesi merakla beklenen oyun, tüm sahneleri dikkate alındığında, hem oynayanları, hem rejiyi hem de seyircileri memnun eden bir sonla bitti.

Ev sahibinden başlamak gerekirse, Fenerbahçe an itibariyle ligin en iyi takımı. Güçlü ve uyumlu bir kadroya sahip, belirli ve iyi bir oyun planı var, fizik gücü üst seviyede ve motivasyonu yüksek. Sarı lacivertlilerin bu durumu ile ilgili geride kalan haftalar fikir veriyordu ancak Ersun Yananl’ın öğrencilerinin dün geceki derbide özellikle on kişi ile gösterdiği performans söz konusu özelliklerin iyice görünür olmasını sağladı.

Tabi ki tüm bunlar Fenerbahçe’nin maç kaybetmeyeceği veya

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin finansal durumu

22 Kasım 2013

Dört büyüklerin finansal röntgenlerinde sırada Fenerbahçe var.

Her zamanki gibi kâr-zarar tablolarından başlamak gerekirse, son üç yıldaki sarı lacivert gelir tablosu şu şekilde:

Tablo 1

Mayıs 2013

Değişim

Mayıs 2012

Değişim

Yazının Devamı

Galatasaray'ın Finansal Durumu

17 Kasım 2013

Futbolun amatörlükten profesyonelliğe doğru on yıllardır devam eden macerasında, kimilerimizi oldukça rahatsız etse de artık bugün stadyumların fabrika, taraftarların müşteri ve kulüplerin de şirketleştiğini görmezden gelmek imkânsız.

Hâl böyle olunca kulüplerin finansal durumları, onların bugünü ve yarınları üzerinde oldukça belirleyici bir unsur haline geldi.

Önümüzdeki birkaç gün boyunca dört büyüklerin son yıllardaki finansal performaslarını incelemeye çalışacağım ve ilk kulüp son zamanlarda olaylı sermaye artışları ve sermaye artışı girişimleri ile gündeme gelen Galatasaray.

Sarı kırmızılıların finansal performansını değerlendirmek için Ünal Aysal’ın rekor oyla başkan seçildiği Mayıs 2011 baz alındığında ortaya çıkan tablo aşağıdaki şekilde:

Tablo:1

May.13

Değişim

Yazının Devamı

Galatasaray kaybetti

10 Kasım 2013

Derbinin en güzel yanı Avrupai bir şekilde dostça başlayıp bitmesi oldu. Sahada zaman zaman sinirler gerilse de son düdük çaldığında herkesin geride kalanın bir futbol maçı olduğunun farkında olması sahalarda görmek istenen hareketlerin başında geliyor.

Maçı tek cümleyle özetlemek gerekirse Fenerbahçe, değil derbi sıradan bir lig maçını dahi kazanmasına yeterli olmayacak bir oyunla Galatasaray’ı rahat yendi.

Bu açıdan bakıldığında derbinin sonucunu kazanandan çok kaybeden belirledi desek yanlış olmaz. Zira Galatasaray pas bağlantılarını yapamadı, oyuna hiç hükmedemedi ve korner dahi kazanamayacak şekilde gol pozisyonlarından uzak kaldı.

Bu durumun hem somut hem de soyut nedenleri var.

Somut nedenlerin başında Burak’a ceza sahası içinde değil de kanatta görev verilmesi geliyor ki o Burak Fenerbahçe’de bu mevkide futbola küsmüş, Trabzonspor’da santrafor olarak ise Türkiye’nin bir numarası olmuştu.

Ayrıca Galatasaray’ın son iki şampiyonluğunda çok önemli bir paya sahip olan Selçuk’un özellikle Sneijder’in gelişinden sonra mevki değişikliğine bağlı olarak yaşadığı kayboluş ve savunmada her maç tekrarlanan bireysel hatalar sarı kırmızılıların artık makûs diye tabir

Yazının Devamı

Beşiktaş'a ne oldu?

4 Kasım 2013

Beşiktaş ile ilgili herkesin kafasında aynı soru var: ilk dört haftada on iki puan alan takıma ne oldu? Puan hesabını bir kenara bırakırsak görüntü itibariyle de Beşiktaş'ın ilk dört haftası ile son altı haftası arasında, forma renkleri gibi bir fark söz konusu. Peki neden?

Sanırım bu sorunun yanıtını vermek için önce Beşiktaş’ın ilk haftalardaki başarısının gerçek nedenini tespit etmek gerekiyor.

Eğer Beşiktaş’ın ilk haftalardaki iyi oyununun nedeni kadro kalitesi olsaydı, bu düşüş yaşanmazdı zira kadro değişmedi.

Eğer bu aracın yakıtı fizik üstünlüğü olsaydı yine bu bariz fark ortaya çıkmamalıydı çünkü Bilic’in ilk dört haftadan sonra antrenman stilini değiştirdiğini veya antrenmanları temelli kaldırdığını hiç sanmıyorum.

Ortada dizilişe dayalı veya sistemsel bir fark da olmadığına göre, neden bu da olamaz.

Sorunu bu şekilde somut nedenlerle açıklayamadığımız durumlarda imdadımıza içinde soyut nedenler barındıran bir bilim dalı yetişiyor: psikoloji!

Kadro aynı kadro, teknik direktör aynı teknik direktör, Önder Hoca aynı Önder Hoca ve başkan aynı başkanken Beşiktaş’ın karbondioksiti eksik kola gibi tat vermesinin yegâne nedeni oyuncuların ilk haftalardaki moral,

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de seçim krizi

28 Ekim 2013

Bazı detaylar tarihin seyrini değiştirebiliyor.

Mesela Gavrilo Princip ismini hiç duydunuz mu? Bu adam, henüz yirmi yaşında bile değilken Avusturya Macaristan Arşidük’ü Franz Ferdinand’ı Saraybosna’da boynundan vurarak öldüren, bu nedenle Avusturya Macaristan’ın Sırbistan’ı işgal etmesineve kısaca 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Sırp milliyetçisi.

Tabi ki bu büyük savaş, Almanya ve İtalya’nın hem ekonomik hem de siyasi alanda geri kalması nedeniyle belki de kaçınılmazdı ama bugün tarih kitapları fitilin ateşleyicisi olarak Princip’i yazıyor.

Şubat 1998’deki Fenerbahçe kongresinde de muhtemelen hiç kimse, bir oyluk farkın sarı lacivertli kulübün en azından takip eden on beş yıldaki kaderini belirleyeceğini düşünmüyordu. Fakat o gün Vefa Küçük yerine Aziz Yıldırım diyen 1.469 kişinin her biri için pekâlâ bir Princip etksinden bahsedilebilir.

Bugün Aziz Yıldırım, on dört yılını geçirdiği başkanlık görevi için bir kez daha aday fakat son üç yılda yaşananlar bu seçimi geçmişteki tek adaylı seçimlerden çok farklı bir boyuta taşıdı.

Yıldırım’ın adaylığını canı gönülden destekleyenler var ama ben bunu istemiyorum.

Bu düşüncemin nedenlerini eskiden detaylıca

Yazının Devamı