Prandelli kalsın

23 Kasım 2014

Ali Sami Yen’e kadar Galatasaray’ın tüm teknik direktörlerine gidecek değilim ama 2000 yılında Fatih Terim’in yerine Luçesku’nun getirilmesi yanlıştı; sonra onun gönderilip Fatih Terim’in getirilmesi de.

Bu gelme gitme işi 2000 yılından itibaren 15 kez yaşandı ve aradaki Haci, Feldkamp ve Bülent Korkmaz’ı saymazsak, her teknik direktör değişikliği Galatasaray’a zarar verdi.

Bu zincirin son halkası de Prandelli. İtalyan hocaya gelmeden önce aynı düşüncelerle kaseti biraz başa sararsak ortaya çıkan durum şu: Fatih Terim’in gönderilip Mancini’nin getirilmesi yanlıştı; sonra onun gönderilip Prandelli’nin getirilmesi de.

Buradan bakınca bugün Prandelli’nin gönderilmesi de yanlış görünüyor; ki öyle.

Ülkemizde teknik direktörler sihirli değnekleri olan büyücüler olarak görülüyor. Mesela Mancini’den memnun olmayan Galatasaray yönetimi arabanın anahtarını Prandelli’ye vererek ondan tüm derlerine derman olmasını bekledi. Allah aşkına, Mancini’nin yapamadığı neyi yapabilir Prandelli?

Konu Galatasaray olduğu için diğer takımlardan örnek vermiyorum ama durum hepsinde aynı. Tüm takımlar (onca kötü tecrübelerine rağmen) her seferinde yeni teknik adamın geldiği gün seri

Yazının Devamı

Şaşırtıcı milli takım

17 Kasım 2014

Türk Futbolu ile ilgili söylenecek ilk şu: kötü veya saçma olan hiçbir şeye şaşırmamak gerek cümle (ki aslında bu cümle bizim memleketin her mevzusu için geçerli). Zira şaşırmak bizim için şımarıklık veya kendini bilmezlikle aynı anlama geliyor. Şaşırmak, her işi düzgün giderken arada bir sürprizle karşılaşanların hakkıyken bizim şaşırmaya hakkımız yok; çünkü deve misali hiçbir yanımız doğru değil.

Dolayısıyla Volkan’a yapılan da, Volkan’ın yaptığı da bize göre “beklendik olaylar” olarak değerlendirilmeli. Pek tabi olayın beklendik olması gerekli yatırımların yapılması gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor ama zaten ortamı tam bir keşmekeşe çeviren unsur, bu yaptırımların hiçbir zaman düzgün uygulanmaması.

Volkan eldivenini çıkarmakta haklı. Hiç kimse, bir nevi “milli görev” olan bir maçta tribünden kendisine küfür edilmesine katlanmak zorunda değil. Zorunluluk milli takım taraftarı olarak o stada gelmiş kişilerin, kulüp takımları nedeniyle futbolculara küfretmemeleri için söz konusu.

Fakat bu olay öyle derin ve çok boyutlu ki, sadece Volkan-taraftar tartışmasına bakıp, işin diğer boyutlarını düşünmemek resmen körlük olur.

Tribünde o kişileri Volkan’a küfrettiren ve

Yazının Devamı

Yöneticileri dinlemeyin

3 Kasım 2014

Beşiktaş bir kez daha rüştünü ispat edemedi.

Biliç hâlâ derbi, takımı da bu sene İstanbul’da hâlâ maç kazanamadı.

Savunmanın sağ kanadı dün gece buz dağının görünen, diğer mevkiler ise görünmeyen kısmıydı.

Fenerbahçe ise yine harikalar yaratmasa da sakin ve sistemliydi. Rahat kazandı.

Bu maç Fenerbahçe’den çok Beşiktaş için önemliydi. Zira Beşiktaş’ın bazen çok iyi bazen de çok kötü performans gösteren genç teknik direktörü ve genç futbolcularının eksik olan “özgüveni” kazanmaları için Fenerbahçe maçından daha iyi bir fırsat olamazdı. Nitekim Biliç bu durumun bilincinde, maça iyi hazırlandıklarını, hafta içinde Avrupa maçı oynamadıklarını ve derbi de ellerinden geleni yapacaklarını söyledi maçtan önce. Fakat kaybettiler, hem de kötü oynayarak kaybettiler. Üstüne üstlük Olimpiyat Stadı’nın zemini de gayet güzeldi.

Maçta Beşiktaş’ın on kişi kalması hatta en formda oyuncusunu kaybetmiş olması elbette önemli bir eksiklik ve bu durumda Beşiktaş’ı mangalda kül bırakmazcasına eleştirmek mümkün ve doğru değil. Fakat geride kalan haftalara bakıldığında şunu söylemek mümkün ki Beşiktaş futbolcu ve teknik adam performansı olarak hâlâ alıp götürecek seviyede değil.

***

Biz

Yazının Devamı

Snayder uyandırma servisi

19 Ekim 2014

Derbi beklendiği gibi tatsız, pozisyonsuz ve tam da ülkenin futbol görüntüsüne uygun gidiyordu. Öyle ki sahadaki performans, milli takım, ligin futbol kalitesi, çalışmayan skorbord ve oyuncu değişikliği tabelaları, yanlış yerde durarak pozisyonları kesen hakem, Passolig saçmalığı, boş tribünler, teknik direktörlerin yetersizliği, kısaca her şey sorunlu ama birbirleriyle tutarlıydı. Tam da herkes bu biraz kader çokça beceriksizlik kaynaklı kötü ortamı kanıksayarak maçın başladığı gibi bitmesini bekliyordu ki sahneye bu toprakların dışından gelen, kaderinin kalemini elinde tutmaya çalışan ve bizim zaaflarımızın hiçbirini taşımayan bir adam çıktı… Vesli Snayder, bizim futbolcuların senede ancak bir kere atabildiği zorlukta ve güzellikle bir golü üç dakika arayla ve iki ayrı köşeye atarken adeta şöyle bağırıyordu: Uyanın Artık!

Snayder bu golleriyle sadece kendi açıkladığı gibi Volkan’ı değil, takım arkadaşlarına ihanet eden Alves’i, performanslarını yükseltmek için en ufak bir çaba sarf etmeyen futbolcuları, teknik, taktik ve motivasyon açılarından yetersiz olan İsmail Kartal’ı, yıllardır kendi kaprisleri uğruna yüz yıllık kulübü her yıl geriye götüren Aziz Yıldırım’ı ve bu

Yazının Devamı

Milli? Takım

11 Ekim 2014

Önce teknik konular ile ilgili bir iki kelam edeyim sonra başka bir şey söyleyeceğim.

Hemen hemen son bir yıldır ligin en formsuz oyuncusu kim diye sorsalar yanıt büyük olasılıkla Selçuk İnan olur. Fakat ne gariptir ki Selçuk ne İzlanda maçında formasından mahrum kaldı ne de Çek Cumhuriyeti karşılaşmasında. Evet, onu kazanmaya çalışmak güzel ama aynı çabanın maçlar için de gösterilmesi gerekmez miydi?

Başka bir konu: Arda. Arda’nın kulübünün kırmızı beyaz formasıyla harikalar yaratırken milli takımının aynı renkteki forması içinde hiçbir varlık gösterememesi kabul edilebilir bir durum değil ve bu konuda tüm oklar hem teknik hem de motivasyon anlamında Fatih Terim’i gösteriyor.

Fatih Terim demişken “imparator”un, ve sadece A Milli Takım’ın teknik direktörü değil, Türkiye Futbol Direktörü (sanırım bu sıfata herhangi bir açıklama yapmaya gerek yok) olan ve kendisine her türlü olanak sağlanan imparatorun bırakın milli takımı kısa sürede ileri taşımayı geçen seneleri dahi aratan bir şekle sokmuş olması çok büyük bir hayal kırıklığı.

Daha önemli konuya gelecek olursak; bir milli takımın takımlığı tartışılır ama milliliği tartışılmaz. Bugün Türk Milli Takımı birçok

Yazının Devamı

Fenerbahçe'ye sabotaj

29 Eylül 2014

Normalde bir taraftar, takımı kaybedince üzülür. Eğer üzülmüyorsa orada bir sorun var demektir; ya taraftarın kendisinde ya da takımında. Bugün çoğu Fenerbahçeli, kendilerinden hem maddi hem de manevi olarak defalarca kat daha geride olan Akhisar Belediyespor’a yenilmekten dolayı üzgün değil. Hatta iyi oynayanın kazandığı için adeta memnun. Bunca insan aynı anda yanılmadığına göre sorun onlarda değil, takımlarında.

Fenerbahçe geçen sene çok iyi bir sezon geçirdi. Herkesin takdirini alarak ve sezonun bitmesine haftalar kala şampiyon oldu. Zira o sene şampiyonluk yolundaki rakiplerinden Galatasaray iyi bir kadroya sahip olmasına karşın takım içi sorunlar yaşıyor, Beşiktaş ise takım içi uyumu üst seviyede olmasına karşın kalite eksikliği hissediyorken sarı lacivertliler hem kadrosu hem de takım içi uyumuyla rakiplerini kolayca geride bırakmıştı.

Geçen sezon Fenerbahçe’de 10 numara eksikliği hissediliyordu, bu sezon öncesi Diego Ribas alındı. Fenerbahçe’ye gönül veren herkes işlerin bu kadar yolunda gitmesinden işkilleniyordu ki bu evham yerini haklı bir endişeye bıraktı zira geçen seneki şampiyonluğun mimarı teknik direktör kaşla göz arasında ve mantıklı bir sebep olmadan

Yazının Devamı

Süper Passo Lig

16 Eylül 2014

Warner Bros çizgi filmlerini izleyenler bilir, herhangi bir bölümde bir karakter “bundan daha kötü ne olabilir ki” dediğinde ya kafasına bir şey düşer ya da üzerinden bir tır geçer ama mutlaka daha kötü bir şey olur. Bizim ülkemizde de durum biraz öyle. Bir garipliğe şaşırıp “bu da mı oldu?” demenin üzerinden birkaç gün dahi geçmeden onun daha acayibi vuku buluyor. Son örnek Passolig Kartı.

Sezon başladı, iyi kötü (genellikle kötü) maçlar da oynanıyor ama eminim birçok kişi bu sezonu etkisi altına alan Passolig’in ne menem bir şey olduğunu tam bilmiyordur.

Kısaca söylemek gerekirse Passolig Kartı, bu sezon tribünde maç seyretmek için almak zorunda olduğunuz, alırken birçok kişisel bilginizi paylaştığınız, yıllık bir ücreti olan ve sizi otomatikman Aktif Bank müşterisi yapan bir kart.

Bu uygulamanın resmi tanıtımı ise; “Türk futbolunun uluslararası rekabette daha üst sıralara gelebilmesi, ülkemizin Avrupa ve dünyada daha başarılı olabilmesi için futbola daha fazla yatırım yapılması, kulüpler için taraftara ilave külfet getirmeyen yeni gelir modellerinin geliştirilmesi” adına uygulamaya koyulmuş bir proje.

Tanımlardan hangisi size daha yakın gelir bilemem fakat bana

Yazının Devamı

Hazır değiliz, hiç birimiz

26 Ağustos 2014

Orta hakem hazır değil; maçı iyi yönetemedi.

Yardımcı hakem hazır değil; bacağına kramp girdi.

Fenerbahçe hazır değil, Galatasaray hiç hazır değil; oynayamadılar.

Tribünler zaten hiçbir zaman hazır olmadı ve bu gidişle asla olmayacak.

Hani bir söz var, yerli yersiz kullanılan: “Türkiye buna hazır değil” diye.

Aslında Türkiye futbola hazır değil. Fakat ısrarla zorlamaya devam ediyoruz.

“Ne münasebet canım” derseniz bu maçın Soma yararına olduğunu hatırlatırım. Ve tribünde hayat arkadaşlarını toprağa vermiş kadınların olduğunu. Pankartlardaki Metin Oktay’ı gösteririm veya maça çıkarken giyilen tişörtlerdeki Süleyman Seba’yı.

Sonra da tribünlerin sahayla, futbolcuların da birbirleriyle kavgasını söylerim.

Yazının Devamı