Tabanca Beşiktaş

27 Şubat 2015

Yazıya başladığım şu an saat 00:36 ve sabah 06:30’da uyanacağım ama bu maçın üzerine yazmasam olmazdı.

Nereden başlamak gerek bilmiyorum ama büyük olasılıkla siz de maçın altmışıncı dakikasından sonrasını Beşiktaş’ın kaybetmemesini dilemekle geçirdiniz. Aslında bu endişe sadece duygusallıktan kaynaklanıyordu zira sahada Cenk’i soğumamak için ısınma hareketleri yapmak zorunda bırakacak kadar rakip takımı kendi kalesinden uzakta tutan bir Beşiktaş vardı.

Beşiktaş ritmini bulduğu zaman adeta bir makineye dönüşen ve engel tanımayan bir ekip ve Biliç bu maç için futbolcularını nasıl motive etti bilmiyorum ama özellikle ikinci yarı Olcay’ı izlemekten, Opare’yi de alkışlamaktan yoruldum. Atiba’yı, Ersan’ı, Serdar’ı, Gökhan’ı görünce uzun zamandır bu kadar iyi oynayan futbolcuları birarada görmediğimi hatırladım. Hep birkaçı iyi oynarken arada bazıları idare ederdi çünkü ama Liverpool karşısındaki Beşiktaş için böyle bir durum söz konusu değil, Ba’nın ve sakat Sosa’nın tutukluğu dışında herkes dört dörtlüktü.

Hayır Tolgay’ı ununutmadım. Sadece ona ayrı bir paragraf açmak istedim. Tek cümleyle, top ayağına müthiş yakışıyor ve oyun stili olarak Beşiktaş için biçilmiş kaftan. Hele

Yazının Devamı

Biliç'in Kararı

23 Şubat 2015

STSL liderinin (geçen haftaya kadar) garip bir özelliği var zira zaman zaman ligin orta sınıf takımlarından biri gibi görünüyor. Hafta içinde Liverpool gibi sadece bizim takımlarımız için değil dünyadaki her takım için zor bir deplasmandan, skor olarak olmasa da oyun olarak başı dik dönen Beşiktaş’tan, Eskişehir’de kaybederken maçın en iyi adamı kalecisi olan Beşiktaş’ı çıkarınca Demba Ba ve Töre kalıyor.

Siyah beyazlılar iyi oynarlarsa ligin en iyi takımı. Bu cümle aslında olumlu gibi görünse de cümlede bir şart kipi olması Beşiktaş’ın her zaman ligin en iyi takımı olmadığını gösteriyor. Biliç’in öğrencileri kadar iyi tempo yapan, çabuk oynayan, uyumlu olan ve rakibi bunaltan bir takım yok Türkiye’de ve deplasman karnelerinin “pekiyi” olmasının nedenleri de bunlar fakat yapamadıkları iş bunları her zaman ve her on birle yapmak.

Doğrudan söylemek gerekirse Ba ile Pektemek arasında Senegal ile Türkiye kadar olmasa da İngiltere ile Türkiye arasındaki kadar mesafe var. Zaten bu sene Beşiktaş’ı zirvede tutan en önemli unsur, Senegalli’nin kendi kariyerinin en iyi performansını sergiliyor olması.

Oğuzhan’ın bir türlü açamamış gonca oluşu, Olcay’ın bir zamanların Tuncay

Yazının Devamı

Hakemler hakemler

9 Şubat 2015

Bir kulüp başkanının bir hakemi arayıp “maçı iyi yönet” demesinin, trafik polisine “trafiği iyi düzenle”, öğretmene “çocuğuma iyi öğret” veya doktora “beni iyi muayene et” demek kadar saçma olduğu konusunda hemen hemen herkes hemfikir fakat bence durum bundan biraz daha kötü.

Üniversitede bir hocam “bazıları adaletten pay isterken bazıları da adaletsizlikten pay ister” demişti. Bir başka deyişle haksızlık bazılarını rahatsız etmez hatta mutlu eder; bu haksızlık onların lehine olduğu sürece. Hacıosmanoğlu’nun Bülent Yıldırım’ı aramasındaki alt mesaj da şu: “haksızlık yapacağından eminim, bunu bizim lehimize yap.” Zira maçın hakeminin haksızlık yapacağına inanmayan birinin onu aramasına gerek yoktur.

Maç bitti bitmesine ama sonuçlar üzerinde uzlaşma sağlanamayacağı için bu arama sonrası olası sonuçları, adeta maç oynanmamış gibi tasavvur edelim.

Sonuç

Hacıosmanoğlu’nun Olası Tepkisi

Bülent Hoca FB lehine bariz hata yaptı.

Şimdi anladınız mı neden aradığımı?

Bülent Hocan TS lehine bariz hata yaptı.

Yazının Devamı

Beklenen ve beklenmeyen Fenerbahçe

24 Ocak 2015

Sezonun ikinci yarısı başlamışken Fenerbahçe ile ilgili hâlâ sezonun “en iyi oyunu” veya “en organize golü” gibi tanımların kullanılması iyi midir yoksa kötü mü bilemiyorum fakat ortada bir gerçek var ki Fenerbahçe, Kasımpaşa önündeki iyi oyunuyla zoru kolaya çevirdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse sarı lacivertlilerin Başakşehir karşılaşmasını izleyememiştim fakat bu maçtaki performansları ile ilgili, koyu Fenerbahçeli babamdan, objektifliğine çok inandığım bazı spor yazarlarına kadar herkesten İsmail Kartal’ın öğrencileri ile ilgili övgü dolu sözler duydum. Duyduklarım genel olarak sahayı iyi kullanmak, rakibe göz açtırmamak, attığından fazla kaçırırken rakibe neredeyse hiç gol şansı vermemek, özetle çok iyi oynamaktı ki Kasımpaşaspor karşısında gördüklerim (45-70 arası hariç) tam da bu duyduklarımın hayata geçmiş halleri oldu.

Fenerbahçe’nin bek şansını artık duymayan kalmadı. Gökhan ve Caner’in ileri çıkışları bir yandan takımlarına ekstra hücum gücü verirken diğer taraftan rakibin o bölgelerdeki oyuncularına ilave savunma görevi yükleyip onların olası ataklarına da engel oluyor. Fakat bu beklenen gücün yanında bugün hemen hemen herkesin gözünün üzerinde olduğu Diego da,

Yazının Devamı

Yeni Yabancı Kuralı Neden Olumlu

11 Ocak 2015

Yabancı sınırlaması her zaman tartışılıyordu, yine tartışılıyor ve tartışılacak. Dolayısıyla kararın ne olduğu ile tartışılma seviyesi arasında aslında hiçbir bağlantı yok.

Üç yabancı, dört yabancı, beş artı bir yabancı, altı eksi iki yabancı derken bir de baktık ki izin verilen yabancı oyuncu sayısı sahadakilerden bile fazla hale geldi. Bu kararın, Demirören’in televizyonda yabancı oyuncu sayısının artmayacağı şeklinde yorumlanan açıklamalarının üzerinden daha üç hafta geçmeden verilmiş olması zihinlerde “nasıl yani?” sorusunu uyandırdı fakat yürürlüğe koyulmasında yanlışlar olsa da genel anlamda bu karar olumludur.

Ukrayna ve Rusya arasındaki sorunları (ki doğrusunu söylemek gerekirse Ukrayna’nın doğusunda savaş var) takip edenler görmüştür ki 27 Aralık günü Ukrayna, şu anda Rusya’nın kontrolünde olan Kırım’a tüm otobüs ve tren seferlerini durdurma kararı aldı. Bu kararın doğru veya yanlışlığını tartışabilirsiniz ama kararın 26 Aralık’ta alınıp 27 Aralık’ta yürürlüğe girmesi, hızlı aksiyon almaktan ziyade bu iki bölge arasında sürekli gidip gelmek durumunda olan vatandaşlara eziyet anlamı taşıdı. Nitekim ailesi Kırım’da veya Ukrayna’da olan bir vatandaş 26 Aralık’ta bir

Yazının Devamı

Hamzaoğlu > Mancini

21 Aralık 2014

Hamza Hamzaoğlu’nun yaşı 44, teknik direktörlük yaşı ise 6. Hamza Hoca’nın CV’sinde Malatyaspor, Eyüpspor, Denizlispor, Akhisar Belediyespor ve Türk Milli Takımında yardımcı antrenörlük bilgileri yer alırken, onun kişisel müzesindeki tek kupa 1.Lig’e ait.

Roberto Mancini ise 50 yaşında ve İtalyan Hoca’nın 14 yıllık teknik direktörlük kariyerindeki durakları Fiorentina, Lazio, Inter ve Mançestır Siti olmuş. Mancini’nin şahsi müzesinde ise 4 İtalya Kupası, 2 İtalya Süper Kupası, 1 FA Kupası, 1 FA CS Kupası, 3 Seri A ve 1 Premier Lig Kupası mevcut.

Fakat gelin görün ki bu iki isim teker teker Galatasaray ile birleşince ortaya Hamzaoğlu > Mancini gibi, tam da “ateistler bunu da açıklasın” türünden bir sonuç çıkıyor. Gerçekten Hamzaoğlu, Mancini’den daha iyi bir teknik direktör mü?

Sorunun cevabını sonda söyleyeceğim ama önce bu isimlerin Galatasaray ile birleşmelerinden ortaya çıkanlara bakmak gerek.

Mancini ve onun gibi onlarcası için Türk Futbolu ve Türk takımları sadece ismen var, ta ki bu kişiler bizim kulüplerin kapısından içeri girinceye kadar. Ancak bu aşamadan sonra kulüplerin geçmişi, hedefleri, vizyonu, gücü, futbolcuları gibi önemli konularda bilgi sahibi

Yazının Devamı

Yarım kalan hikâye Alex

15 Aralık 2014

Yer Fenerbahçe Stadı...

Hava ancak, annelerin dışarı çıkan çocuklarına, "üzerine bir şey al, üşüyeceksin" dediği kadar soğuk. Takvimlerde Ağustos’un kalan yaprak sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, günlerden haftanın en güzel günü; Cumartesi...

Tribünlerde yediden yetmişe on binler var ama Kadıköy’ün en son ne zaman bu kadar “bayram yeri” olduğunu hatırlayan kimse yok. Eski zamanlarda bilet almak için erken saatlerde stadın yolunu tutan taraftalar bu kez biletleri ceplerindeyken aynı işi yapmış, biletsizler ise bir mucize olmasını bekleyerek, en kötü ihtimalle “bu ortama ne kadar yakın olsam o kadar iyi” diyerek Saraçoğlu’nun kapılarına dayanmış. Neticede tribünlerde atılan iğne yere düşmezken stadın çevresi de bir o kadar kalabalık, Cadde’de her yer hınca hınç dolu.

Sahanın içi, dışına kıyasla oldukça “normal”. Bir grup sarı lacivertli futbolcu aralarına aldıkları iki arkadaşına topu kaptırmadan paslaşmaya çalışırken onlara kıyasla daha küçük bir grup, bir yandan kalecilerini ısıtırken diğer yandan şut tekniklerini geliştirmeye çalışıyor. Rakip takım futbolcularından, atmosferin elektriğine kendini kaptırmayıp ara ara tribünleri seyretmeyenler de sarı lacivertli

Yazının Devamı

Futbolcu takımı Fenerbahçe

1 Aralık 2014

Fenerbahçe’nin bugünkü dağınık, herhangi bir futbol bilincinden ve sisteminden uzak, dengesiz görüntüsü bizim Milli Takım’a benziyor. Önce kötü oyna ve zor duruma düş, sonra “ha gayret” toparlamaya çalış. Sadece dün değil bu sezon Kadıköy’de oynadığı beş maçın beşinde de ilk yarıyı önde tamamlayamadı Fenerbahçe; Eskişehirspor maçıyla bu sayı altı oldu. Geride kalan maçlarda şuursuz baskı genellikle sonuç getirdi ama dün araba direğe tosladı.

Bu durumu Fenerbahçeliler için daha da üzücü hale getiren ise aynı takımın geçen sezonu rekor bir zamanda ve herkesin takdirini kazanarak şampiyon tamamlamış olması. O zamanki Fenerbahçe ile bugünkü arasındaki fark zaman olarak 5 ay ama performans olarak dağlar kadar. Bu farkın nedenini anlamak için de dahi olmaya gerek yok; Ersun Yanal.

Sarı lacivertliler Aykut Kocaman ile “teknik direktör takımı” olmaya çalışırken bugün enikonu “futbolcu takımı” oldu. İşin kötüsü de Kayt’ın değil Volkan’ın takımı olmaları.

Fenerbahçe sezon başında yaptığı hatanın ceremesini çekiyor ve görünen o ki bir süre daha çekmeye devam edecek. Zira Fenerbahçe bu futbolcu takımı görüntüsüyle, aslında kazansa da kaybediyor.

****

Emre Belözoğlu

Yazının Devamı