Galatasaray olur mu?

31 Ağustos 2017

Galatasaray’ın Östersunds’a sadece elenmekle kalmayıp iki maçta da zayıf rakibine karşı hiçbir varlık gösterememesinin üzerinden sadece bir ay gibi kısa bir süre geçti ve bugün sarı kırmızılılar “şampi…” ilan ediliyor.

Sanırım Roberto Karlos’un sözüydü: “futbolda işler düşman topraklarına kale yapmaya benzer; çok çabuk değişir”. Gerçekten de daha birkaç hafta önce sahada kaybolan sarı kırmızılıların bugün bir canavara dönüşmesi veya taraftarların var olan kombineleri yırtmaktan stadı hınca hınç doldurma aşamasına gelmesi bu işte rüzgârın yön değiştirme süresinin ne kadar kısa olduğunun kanıtları.

Östersunds faciası sonrasında yaptığı basın toplantısında Tudor -ki o basın toplantısı gazetecilerin birer taraftar edasıyla Hırvat teknik adamı sorularıyla adeta dövdükleri garip bir toplantıydı- “sahada olan benim takımım değil ve birkaç transfer daha gerçekleştikten sonra bu takım çok iyi olacak” dediğinde kendisine muhtemelen kimse itibar etmemiş hatta yönetim başka isimlerle görüşmekten dahi geri kalmamıştı. Fakat geçen haftalar Tudor’u haklı çıkardı.

Galatasaray ligin ilk üç haftasında, neredeyse son iki sezonun toplamından daha çok mutlu etti taraftarlarını. Sahadaki

Yazının Devamı

Fenerbahçe düşmanlığı

28 Ağustos 2017

Takımların antrenmanlarını takip eden muhabirler yapılan çalışma, sakat ve cezalı oyuncular veya varsa transferler ile ilgili bilgi verdikten sonra bir de genellikle "takımda moraller yüksek" der. Bu çoğu zaman sıradan bir bilgi gibi gelen cümlenin ne denli önemli olduğunu anlamak için bugünlerde Fenerbahçe'ye bakmak yeterli.

1990 yılında Aleks Ferguson'un Manchester'ı üst üste 8 maçtan galibiyet çıkaramadığında veya Liverpool 2012'de 7 haftada 6 kez yenildiğinde tek sorun kadroların yetersizliği değil takımların moral eksikliğiydi. Bunun aksine, Arsenal'in 2014'teki yenilgisiz şampiyonluğunda da takımın gücü kadar moral seviyesinin yüksekliğinin payı vardı.

Aykut Kocaman'ın, Fenerbahçe'ye tekrar teknik direktör olma arifesindeki "önce takımdaki düşük morali yükseltmek gerek" tespiti son derece doğruydu. Fakat kendisinin yanlış tercihlerinin zemin hazırladığı kötü sonuçlar, takımın manevi gücünü olduğundan da geriye götürdü; hem futbolcuların hem de takımın özgüveni kayboldu, kazanma inancı yerini her maçı kaybetme endişesine bıraktı ve bugünkü durum ortaya çıktı.

Bu koşullar altında Fenerbahçe'den iyi oyun beklemek olanaksız, dün kazanılan üç puan ise başarı. Zira sarı lacivertliler

Yazının Devamı

Kocaman hayal kırıklığı

25 Ağustos 2017

Futbolu az çok takip eden, bu oyunun vasat bir meraklısının dahi Fenerbahçe ile ilgili ilk yorumu birkaç senedir aynı: takım gol pozisyonu üretemiyor. Burada aklımın almadığı şey, böylesine gün gibi ortada olan durumun Aykut Kocaman gibi hayatını futbola adamış biri tarafından görülememesi.

Fenerbahçe'nin son üç yıldır bir gol planı yok ve taraftarın Kocaman'dan en büyük beklentisi bu derde bir derman bulunmasıydı. Kocaman'ın gelir gelmez takıma neşter vurmaması bir nebze anlaşılabilir fakat bir dolu hazırlık maçında, ligde ve ilk Vardar maçındaki musibetlere rağmen hâlâ nasihat almamanın anlaşılabilir veya kabul edilebilir bir tarafı yok.

Sarı lacivertlilerin Vardar karşısındaki ilk on biri belli olduğunda gerçekçi taraftarların çoğu karamsarlığa kapıldı. Kadıköy'ü, herkesten önce Aykut Kocaman için dolduran on binler de böylesine zayıf (Vardar Fenerbahçe'nin Avrupa kupalarında karşılaştığı en güçsüz takım olabilir) bir takım karşısında ve özellikle ilk maçı iki farklı kaybetmişken sahaya inatla "aynı" oyuncular ve formasyonla çıkılmasını beğenmedi ama yine de, belki de inanmaya inanmaya, takımlarını desteklemeye, gitmeyen arabayı itmeye devam ettiler; ta ki o araba olduğu yere

Yazının Devamı

Son yirmi dakika

21 Ağustos 2017

Aykut Kocaman’ın maçtan önce “çok düşündüm ama yeniler yerine birbirleriyle oynamaya alışık oyuncularla başlamaya karar verdim” açıklaması, eğer ki o birbirleriyle oynamaya alışık adamlar en azından vasat bir performansa sahip olsa anlaşılabilirdi. Fakat Topal, DeSouza, Alper üçgeni sadece Göztepe ve Vardar maçlarında değil neredeyse iki senedir hiçbir varlık gösteremedi ve Robin Van Persi uzun zamandır kontağı kapatmış vaziyette. Üstüne üstlük son doksan dakikada DeSouza kariyerinin en kötü performanslarından birini sergileyip bir de kırmızı kart gördüğü, Topal da maçın olumsuz anlamda kahramanı olduğu için ekstra moralsizdi. Bu koşullar altında sahaya sürülen on bir sürekli aynı şeyi yapıp farklı bir sonuç beklemekten farksız olup sadece futbola değil akla, mantığa ve hatta pozitif bilime aykırıydı.
Nitekim ceza, daha beşinci dakikada kesildi ve onda sonra da galibiyete yakın olan taraf hep bordo mavililer oldu; ta ki Fenerbahçe’de bir farklılık olana, Juliano ve Soldado oyuna girene kadar. Bu ikili oyuna girdikten sonra bir anda pasların hem sayısı, hem yüzdesi hem de hızı arttı. Fenerbahçe rakip yarı alana daha hızlı ve etkili gitmeye, daha çok gol pozisyonu bulmaya başladı.

Yazının Devamı

Başakşehir

17 Ağustos 2017

Başakşehir’in geçtiğimiz sezonu ikinci sırada tamamlaması bir tesadüf değil sahip oldukları iyi takım ve sahaya yansıttıkları iyi futbolun karşılığıydı. Hatta bu iki unsur taraftar ve camia desteği ile birleşebilse turuncu lacivertlilerin ligi zirvede tamamlamaları işten bile olmazdı. Hemen hemen her ligde “küçük” takımlarının kâh sezon içinde kâh belirli sezonlarda istisnai başarılarına şahit oluyoruz fakat Başakşehir’e dikkatli bakıldığında, bu sezon kaybolmak yerine hem oyun hem de ekonomik olarak daha başarılı olmak için çaba harcayan bir takım görünüyor.

Dünkü skor Başakşehir için moral bozucu oldu ama kabul etmek gerekir ki Seviya ligimizdeki her takımı deplasmanda yenebilecek güce sahip. Tıpkı geçen sezon Şahtar karşısındaki başarısız sonuçların nedeni olduğu gibi dün de Avcı’nın öğrencilerinin en büyük eksikliği tecrübeydi. Topu biraz daha ayaklarında tutmayı başarıp savunmada biraz daha dikkatli olabilseler bugün çok farklı bir düşünce olabilirdik çünkü Başakşehir’in iyi bir kadrosu var.

Başakşehir’in genel ve geleceğe dair umut veren başarısında transferlerin önemli payı var. Sadece takıma güç katan Klişi, Elia, Mevlüt, Gökhan İnler, Da Kosta, Çikaleşi veya Rotman

Yazının Devamı

Beşiktaş Fenerbahçe Juliano

14 Ağustos 2017

Beşiktaş

Tıpkı Süper Kupa finalinde olduğu gibi yeni sezonun ilk haftasında da Beşiktaş geçen senenin gerisinde göründü. Özellikle orta sahadaki düşüş takımın hızını kesmiş görünüyor. Anlaşılan o ki Atiba bu sezon geçen senenin son haftalarında olduğu gibi vasat bir grafik çizecek. Oğuzhan’ın milli takımda olduğu gibi saha içinde kaybolması ve Talişka'nın da takım oyunundan ziyade bireysel boyuttaki katkısı siyah-beyazlıların "gümbür gümbür" olmasını engelliyor. Yeni transfer Madal'ın Atiba'yı yedeklemesi beklense de bu oyuncunun özellikle Avrupa maçlarında Pepe'nin eşi olması Beşiktaş'a daha fazla fayda sağlar. Zira Tosiçli savunma Türkiye’de çok sırıtmasa da Şampiyonlar Ligi’nde zor durumda kalabilir. Kuarezma’nın vasatı aşamadığı maçta Lens’in forma şansı bulamaması Hollandalının bu seneyi genellikle kulübede geçireceği izlenimini verdi. Pepe ve Fabri maçın yıldızlarıydı.

Fenerbahçe

Fenerbahçe geçen seneye göre sadece biraz daha iyi. Fakat geçen seneki kötü performanstan sonra iddialı olabilmek için önceki sezona kıyasla biraz değil çok daha iyi olunması gerek. Bu anlamda en büyük umut, son transfer Juliano. Mevcut durumda Valbuena, tıpkı geçen sezondaki Lens gibi,

Yazının Devamı

Finansal tabloların gösterdikleri

10 Ağustos 2017

Dört büyüklerin beklenen 1 Haziran 2016 – 31 Mayıs 2017 dönemine ait finansal tabloları açıklandı ve Beşiktaş geçtiğimiz sezon sportif alanda gösterdiği başarıyı rakamların dünyasında da ilan etmiş oldu.

Kâr/Zarar

Dört büyük kulübün yıllık kâr/zarar rakamları en iyiden en kötüye aşağıdaki gibi:

Takım

2016-2017

Önceki Dönem

Değişim

Yazının Devamı

Kelebek

7 Ağustos 2017

Süper Kupa finali güzel bir Anadolu kentinde oynandı, tribünler doluydu ve küçük takım büyük takımı yendi. Tüm bunları düşününce maçın ülke futbolu için ne kadar güzel ve umut verici olduğunu düşünebilirdik; fakat yine düşünemedik. Hatta yaşanan taraftar olayları bırakın ümitvar olmayı büsbütün karamsarlığa itti bizi.

Biraz düşününce eski maçlarda yaşanan hangi “istenmeyen” olaydan ders çıkarıldı ve hangisine önlem alındı ki Samsun’da yaşananlar olmasın? Sahaya atlayanları gidip karakoldan alarak “kardeşimizi sağ salim evine teslim ettik” diye sosyal medya şovu yapan yöneticiler mi bu olayları önleyecek, tel örgüleri aşarak rakip takım futbolcularına ulaşanlara dişe dokunur bir ceza vermeyen kanunlar mı, yoksa tüm bu olanlara alkış tutan düşüncesiz kalabalıklar mı? Sahi bu yaşananlar söylendiğini gibi istenmeyen olaylar mı?

Maçlar tarafsız sahada olunca taraftarlar sanırım burada her şey serbest gibi bir düşünceye sahip oluyor. Daha birkaç ay önce Göztepe-Eskişehirspor maçında yaşananlar ile dün akşamki görüntüler birbirine çok benzer; tabi geçen sürede bir seviye atlanıp işin kelebek aşamasına geçtiğimiz gözden kaçmadı. Görünen o ki o eskiden beri söylenen “iyi de sahaya

Yazının Devamı