11.10.2024 - 03:30 | Son Güncellenme:
DUYGU ERDOĞAN
DUYGU ERDOĞAN- Bilge Can, Atatürk’ün manevi kızı olan akrabası Zehra Aylin’den yadigâr işlemeli bir çift ayakkabıdan ilham alarak oluşturduğu markası AnatolianCraft ile sınırları aşmaya başladı.
İstanbul’da kurulan marka, kısa süre önce el yapımı koleksiyonlarıyla Viyana’nın tarihi Birinci Bölgesi’nde de butik açtı. Garanti BBVA’nın kadın girişimcileri desteklediği organizasyonunda 2024 Yılı Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi seçilen Bilge Can, Anadolu kültürel mirasını buluşturduğu el sanatlarını ve markasını Milliyet Executive’e anlattı...
*Markanızın gelişim hikayesini bizimle paylaşır mısınız?
AnatolianCraft’ın hikâyesi benim çocukluk yıllarıma uzanıyor. Evimizde büyükanneme ait ve benim adeta hazine olarak gördüğüm antika bir sandık vardı. Sandığın içinde kumaşlar, dantel broşlar, işlemeli yorganlar, yastık kılıfları, tığ işi perdeler, saten gecelikler, elle boyanmış porselen takımlar kısacası kocaman büyülü bir dünya vardı. Bütün bunların altında ise sandığın derinliklerinde gizlenmiş ve beni her şeyden çok etkileyen bir aile yadigarı vardı, onlar da işlemeli ayakkabılar... Atatürk’ün manevi kızı Zehra Aylin’e ait olan bu ayakkabıları gördüğüm ilk an vuruldum.
Büyükannem de büyüdüğümde bu ayakkabıların benim olacağını söylerdi. El işlemeli ayakkabıların zamansız şıklığının bir ömür boyu benimle kalacağını biliyordum ve markamız AnatolianCraft’ı yaratırken en büyük ilham kaynağım bu ayakkabılar oldu. Her biri el işçiliğiyle özenle yapılan ve bir sanat eserine dönüşen ayakkabıları herkesle paylaşmak istemem markamızın yolculuğunu başlattı.
*Giyilebilir sanat eseri gibi...
Sadece üretimi için üzerine saatler hatta günler harcanmış ürünler yapmak markamızın DNA’sını oluşturuyor. Tüm tasarımlar el yapımı olduğu için eşi benzeri yok, her detay ince bir zanaatkârlığın yansıması. AnatolianCraft’ı diğer markalardan ayıran en büyük özellik her ürünün tamamen Türk el üretimi olması ve tasarımların global bir dili olması. Anadolu ve Türk geleneksel mirasının hep hafifçe dokunduğu, İstanbul çıkışlı global bir markayız.
Bir kadının çok kıymet verdiği, kızına hatta belki torununa miras bırakabilecek kadar değer verdiği bir giyilebilir sanat eseri markası olarak var olmak ve ülkemizin benzersiz zanaat mirasının kültür elçiliğini yapabilmek bizim için bu yolculuktaki en önemli konular.
Markanızın yakın zamanda büyüme politikası nasıl olacak?
Eylül 2022’de İstanbul’un en yeşil semtlerinden Koşuyolu’nda açtığımız ilk mağazamızda misafirlerimizi ağırlamaya başladık. Tam iki yıl sonra, Eylül 2024’te, Avrupa’nın kalbi Viyana’da, özel bir bölge olan 1. Bölge’de, Landskrongasse sokağında ikinci mağazamızı açtık. Mağazamızın tasarımında, Türkiye’nin önde gelen çağdaş sanatçılarından Sergen Şehitoğlu’nun imzası bulunuyor.
Aile olarak yönettiğimiz AnatolianCraft’ı, İstanbul’dan doğan global bir yaşam tarzı markası haline getirmeyi hedefliyoruz. Bu yolda samimiyet, tevazu, detaycılık, sofistikasyon, kalite ve neşe, bize daima rehberlik ediyor. Her tasarımımızın kendine özgü bir melodisi var ve biz, bu süreçte hedeflerimize odaklanırken yolculuğun keyfini çıkarmaya özen gösteriyoruz.
Mevcut ürün gamınızda neler yer alıyor?
AnatolianCraft’ın DNA’sını yansıtan ana ürün grubumuz, el nakışıyla işlenmiş zarif terliklerimizden oluşuyor. Bu özel koleksiyonun yanı sıra, geleneksel bir kuyumculuk tekniği olan kazaziye ile süslenmiş ayakkabılarımız ve ince işçilikle el boyaması yapılmış çantalarımız da öne çıkan parçalarımız arasında. Ayrıca, el oyması ev aksesuarlarımızla yaşam alanlarına sanatsal dokunuşlar katıyoruz. Geleceğe dönük olarak, tasarım yolculuğumuzu farklı alanlara taşımayı hedefliyorum. İlk sırada ise mobilya yer alıyor; markamızın estetik anlayışını bu alanda da yansıtmayı arzuluyoruz.
'İnsan elinin mahareti beni hipnotize ediyor'
*Tasarımlarınızı nasıl oluşturuyorsunuz? İnce işçilik çok dikkat çekici... Tamamen el işçiliği çalışmalar yurt içi ve yurt dışı müşterilerinizden nasıl karşılık alıyor?
Estetik olan, ruha ve kalbe dokunan her şeyden ilham almaya çalışıyorum. Bu ilham, bir gezi, bir kitap, tanıştığım bir zanaatkâr, bir sergi veya mimari bir eser olabilir. Tasarım süreci, hayatımın ve günümün doğal bir parçası; tasarımı düşünmek için özel bir zaman ayırmak veya masaya oturmak gibi bir durum benim için söz konusu değil. Memleketimizin zanaatkârlık mirasından gelen ilham ve malzemelerle, kişisel tasarım anlayışım birleşiyor ve süreç hızla hayata geçiyor. Bu akıcılığı ve rahatlığı sağladığım için kendimi şanslı hissediyorum. Zanaatkârlık ve el nakışı işçiliğini bir araya getirerek, insanları bu geleneksel sanatların zenginliğiyle buluşturmaya niyet ettiğimden beri, evrenin de bu yolda bana destek olduğunu hissediyorum. Her bir tasarımın benzersiz ve sadece bir kişiyle buluşuyor olması da bizim için büyük bir önem taşıyor. İnsan elinin mahareti beni hipnotize ediyor; el yapımı bir tığ işi, bir nakış işi veya el boyaması bir parçanın çekiciliğine kim hayır diyebilir ki?
*Gençlere ve kadınlara bir marka oluşturmanın her zaman mümkün olabileceğini gösteriyorsunuz; onlara önerileriniz neler olur?
Gençlere ve kadınlara en büyük tavsiyem, cesur olmaları ve özgünlüklerine güvenmeleri... Her zaman kendi hikâyenizi anlatın ve o hikâyeyi tutkuyla paylaşın.
İyi bir fikir ve azimle, sınırsız imkânlar yaratabilirsiniz. Zorluklar karşısında pes etmeyin, çünkü kendi yolunuzu açarken en büyük güç sizde saklı. Bana göre, her girişimcinin başarısı, öncesinde gelen birikimlerin üzerine bir şeyler inşa etmekten geçer. Ayrıca her şeyi ben yapabilirim havasında olmamak da çok önemlidir; zamanı geldiğinde işin parçalarını o işin uzmanlarına delege etmekten korkmayın. İş birliği, başarıyı büyüten bir güçtür.
*Bir zanaat olarak el sanatının değerinin bilinmesi ve gelişmesi adına çalışmalarınız, destekleriniz var mı?
AnatolianCraft olarak tamamen kadın zanaatkârlarla çalışmak bizim için büyük bir anlam taşıyor. Bu işbirliği, sadece el sanatlarının değerini korumakla kalmıyor, aynı zamanda işimizin sosyal etkisini de artırıyor. Kadın zanaatkârlarımızın yeteneklerini ve emeğini ön plana çıkarmak, kültürel mirasımızı yaşatmanın yanı sıra toplumsal eşitlik ve ekonomik bağımsızlık konusunda da önemli bir katkı sağlıyor. Geleneksel zanaatları modern bir bakış açısıyla günlük yaşantımıza entegre ederken, yüksek katma değerli ürünlerimizle hem yurt içinde hem de yurt dışında ilgi görmesini sağlıyoruz. Bu yaklaşımımız, el sanatlarının yaşatılmasının yanı sıra, kadın zanaatkârlarımızın toplumsal ve ekonomik konumlarını güçlendirmeyi de hedefliyor. İşimizin sosyal etkisi, bizler için bir gurur kaynağı ve bu süreçte toplumsal değişime katkıda bulunmak, önceliklerimizden biri.
*Sürdürülebilirlik sistemlerinin öneminin giderek arttığı bir dönemde yaklaşımınız nasıldır?
Sürdürülebilirlik, bizim için bir moda terimi değil; zanaatın özünden gelen bir değerler bütünü. Tasarım anlayışımızda yüksek kalite ve zarafeti ön planda tutarken, sosyal sorumluluğu da önemseyerek her detayda özen gösteriyoruz. Geleneksel zanaat tekniklerini modern estetikle birleştirerek, bu değerlerin gelecekte de sürdürülebilir olmasını sağlamayı amaçlıyoruz.
İster iğne oyası, tel kırma veya telkari işçiliği olsun, zanaatkârların emeklerini finansal bir karşılığa dönüştürebilmeleri, bu değerli zanaatların unutulmaması ve gelecek nesillere aktarılması için kritik öneme sahip. AnatolianCraft olarak, zanaatkarlık mirasını modern dünyaya taşıma görevini büyük bir titizlikle üstleniyoruz. Büyüme hedeflerimize ulaştıkça, etki alanımızdaki zanaatkar sayısının artması ve sosyal etkimizin genişlemesi bizi heyecanlandırıyor. Bu süreç, zanaatın estetik ve kültürel değerlerini yaşatırken, bize derin bir tatmin ve mutluluk veriyor.