Görünen o ki sezon sonuna kadar Fenerbahçe taraftarı ölüp ölüp dirilecek. Umarım, kalp krizi geçiren, hastanelik olan çıkmaz. Daha Ankaragücü maçının heyecanı, son dakikada gelen üç puanın gerginliği bitmemişken, bu kez Başakşehir çıktı Fenerbahçe’nin karşısına...
İlk yarıda yine komaya girdi sarı-lacivertli takım, ikinci devrede yapılan değişiklikler, rakibin 10 kişi kalması, ‘Ya arkadaşlar lig bitiyor’ bağırış - çağırışları, elbette Başakşehir’in savunmaya çok gömülmesi ve bir kez daha uzatmada gelen üç puan.
Peki bu hep böyle mi gidecek... Benim yanıtım; büyük ihtimalle böyle olacak. Çünkü haftalardır Jorge Jesus’un yarattığı arabesk bir futbol izliyoruz. Sistem hiç değişmiyor. Jesus garip, bir o kadar da şaşırtıcı on birlerle başlıyor maça, koskoca ilk 45 dakika çöpe gidiyor. Fenerbahçe takımı bu süre içinde ne doğru dürüst futbol oynuyor, ne direnç gösteriyor, ne de büyük bir takım olduğunun sinyallerini
Crespo’nun golü gelmeden, cenaze evine benzeyen Kadıköy’de, açıkçası ben de dahil tüm kalemşörler kalemlerini bilemiş hedef tahtasının tam ortasına Ali Koç’u, yanına da Jesus’u koymuş, kritiklerimizi yazmak için bekliyorduk. Ama futbol, işte böyle acayip bir oyun...
Hakem kötü bir hakem de olsa, o düdüğünü çalmadan maç bitmiyor. İrfan Can’ın sadece 5 dakikalık kendine gelişi belki de sezonu kurtardı. O İrfan Can’ı hayata döndüren de yine ona büyük tepki gösteren Fenerbahçe taraftarıydı. Taraftar dün giden maçı, biten sezonu geri getiren en önemli aktördü. Ağır bir protestoya hazırlanmış, Jesus ve Ali Koç’u istifaya çağırma planları yaparken maçın bitiminde çubuklu içindeki oyuncularını avuçları patlayıncaya kadar alkışladılar.
Beş sezondur yeldeğirmenleri ile savaşan, güçlü yönetimler yerine “Evet efendimci” emir erlerini kullanan, küçük hesaplarla büyük transferleri altın tepside
Galiba Jorge Jesus’u gözümüzde biraz fazla büyütmüşüz. İyi bir hoca olduğu konusunda kimsenin itirazı yok. Oyuncularla ilişkileri, maç dışı yönetim biçimi, futbola bakışı çok da alışık olmadığımız ve açıkçası özlediğimiz bir tarz. Ama şöyle bir gerçek var; rakip takımı okuma, takıma göre taktik uygulama ve oyuna müdahale konusunda tecrübesiyle ters orantılı bir performası var...
Şimdi arşivlere bakalım; yanılmıyorsam Fenerbahçe sadece bir maçı dörtlü savunma yaparken kaybetti. Kalan diğer tüm mağlubiyetlerinde Jesus üçlü savunmayı tercih etmiş. Dün de üçlü savunmayla çıktı derbiye. Üç evlere şenlik (Bu maç genelinde) stoper. Üçünün toplamı bir Nelsson etmedi. Hata üstüne hata yaptılar, Galatasaray’ın iştahını artırmak için ne gerekiyorsa onu uyguladılar.
Jesus ikinci yarıya dörtlüye dönerek başladığında atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Zaten üçlü savunmanın önüne Crespo ve
Sonda söyleyeceğimi hemen başta söyleyeyim… TFF VAR kayıtlarını açıklamakla büyük bir yanlışın içine girdi. Dünyanın hiçbir liginde kayıtların kamuoyu ile paylaşılması söz konusu değil. Tek bir maç kaydını eğitim amaçlı açıklayan Hollanda dışındaki tüm ülkeler VAR kayıtlarını “Aile içi sır” olarak değerlendiriyor ve hakemlerini de korumuş oluyorlar… Ne yazık ki bizde artık tam tersi bir durum söz konusu…
Gerçi ülkemizde hakemlerin hiç de korunmaya ihtiyaçları yok, yönetimlerin üstünde olduklarını, bazılarının özerkliğini ilan ettiğini hepimiz biliyoruz, en çok da TFF yöneticileri biliyor ama üç maymunu oynamaya devam ediyorlar…
Ben bu satırları yazarken dün Galatasaray Başkanı Dursun Özbek ile yönetici Erden Timur çoktan Riva’ya üst kurmuşlardı bile. Eski Galatasaray başkan yardımcısı şimdinin TFF’deki tarafsız başkan vekili Yusuf Günay’ın davetiyle gittikleri iddiası var. Talepleri çok net; Antalyaspor-Fenerbahçe
Bir Avrupa Kupası maçından iki farklı galibiyetle dönmek gerçekten büyük bir başarı... Artık tur çantada, sıra gruplarda... Her ne kadar Fenerbahçe ile Wien arasında ciddi kalite farkı olsa da sarı-lacivetlilerin henüz ekipten takıma geçiş evresini tamamlamamış olması maç öncesi küçük de olsa tedirginlik yaratıyordu. Jesus’un şok eden 11 tercihi açıkçası bu tedirginliği en az üç kat daha artırdı. Mister’in üç stoper ki, ikisi sol ayaklı iki kanat beki ile beşli savunmayı tercih etmesi ve bu beşlinin hemen önünde alternatiflerine göre daha ağır olan İsmail ve Crespo ikilisine yer vermesi bize her şeyiyle kontrollü oyun, uzun top hücumunu işaret ediyordu ki, ikinci yarının 60. dakikasına kadar da böyle oldu.
Portekizli teknik adamı anlayabilmek için uzun bir zamana ihtiyacımız olduğu kesin... Başkan Ali Koç bile dünkü başlangıç 11’ini görünce, hele Lemos ismini listede okuyunca tıpkı tüm Fenerbahçe taraftarı gibi şok geçirmiştir. Ama o hemen hemen hepimizin
Kadıköy’deki ilk maç, skoruyla dünkü karşılaşmayı rövanştan çok bir hazırlık sınavına çevirmişti; böyle olunca da Jesus hem sistem hem de oyuncu denediği sevimsiz bir karşılaşma oynadı. Doksan dakika son derece keyifsiz, temposuz, Fenerbahçe camiasını tedirgin edecek mücadele seyrettik. Bruma, Lemos, Arda Güler, Crespo ve Serdar Dursun, Jesus’un ilginç 11’indeki sürpriz tercihleriydi.
Sonuca bakmadan oyuncular üzerinden durum tespiti yapalım. Yenilen golde önce Lemos’un sonra da Peres’in çok ciddi ve net hataları vardı. Lemos, Fenerbahçe’ye geldiğinden beri çalıştığı tüm hocalara gösterdiği gibi dün de Jesus’a asla bu takımın oyuncusu olmadığını gösterdi. Peres ise erken gördüğü sarı karttan sonra oyundan düştü ve Serdar Dursun ile birlikte düzeni en çok bozan ikinci oyuncu oldu. Peres dün, sol bekten daha çok yedek stoper görüntüsü sergiledi. Marsilya’daki performansını ve devamlılığını bilmesek, ‘nereden çıktı bu
Yepyeni Fenerbahçe’nin ilk sınavı bir hayli soru işareti ile dolu. Deplasmandan gol yemeden dönmek elbette önemli. Çok koşan rakibe az pozisyon vermek, etkili savunma yapmak da önemli ama asıl önemlisi üretmek!... O ne yazık ki yoktu Fenerbahçe’de...
Yeni hoca, yeni oyuncular, yeni bir sistem, değişen alışkanlıklar ve yeniden büyük bir hedef doğal olarak Fenerbahçe’nin ayarını bozmuş... Biten sezonun tıkır tıkır işleyen çarkları sanki paslanmış... Ciddi bir revizyona ihtiyacı olduğu bir gerçek...
Kumaşının iyi olduğunu net bir şekilde gördüğümüz Arao stoperlerin ortasında, onun önünde ise ilginç bir şekilde İsmail Yüksek oynuyor. Dünün Fenerbahçe açısından en yeni yapılanması buydu. Ne var ki bu yapılanma en çok sırıtan yerdi. Belki çok hata yapmadılar ama oyunun temposunun düşmesine neden oldular. Arao ne kadar tek topu seri oynasa da İsmail’in durağanlığı hem set oyununun başlangıcını, hem tempoyu hem de hızlı çıkışları ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
Önde baskıda çok fazla bir
Uzun zamandır düşünüyorum; Galatasaray camiası Burak Elmas’a ne kadar büyük bir haksızlık yaptığının farkına bakalım ne zaman varacak?
İbrasızlıkla sonuçlanan Mali Genel Kurul biteli 2 hafta oluyor... Son derece organize biçimde kongrede toplanan 801 delege, Elmas yönetimine adeta darbe yaptı...
Burak Elmas’ın 9 aylık görev süresi içinde çok hatası oldu, bunda hemfikiriz... Hepsini teker teker saymaya da gerek yok.. Zaten olaylı kongrede herkes bunları uzun uzun dile getirdi...
Bana en tuhaf gelen şey ise şu anda yaşanıyor...
Galatasaray camiasının bütün kanaat önderleri, eski başkanları, başkan adayları, kongre mikserleri, kuyruk acısı olanlar ibrasızlık için gizli/açık mücadele verdiler...
Peki, Elmas’ı devirmek için güçbirliği yapanlar neden Elmas’tan sonrası için başkanlığa aday olmadılar?
Galatasaray’ın 2022 bütçesini bile kabul etmeyecek kadar gözünü kan bürümüşler, güçlerini toparlayıp bir başkan adayı çıkaramadı mı?