Rodrigues girince

15 Ocak 2017

Galatasaray’a bir 45 dakika, bir oyuncu değişikliği, bir de kırmızı kart yeterli oldu... Sarı-kırmızılılar vasatın altında bir performans gösterdikleri maçta Konyaspor’un cömertliğini affetmeyip sezonun en kritik üç puanlarından birini aldı.

Riekerink, ondan beklenen bir 11 ve sistemle başladığı maçta ilk 45 dakika tüm Galatasaraylılar gibi ölüp ölüp dirilmiştir... Kanat beklerinin neredeyse her Konya atağında hata yaptığı, topun sadece Selçuk, De Jong ve Sneijder üçlüsünün ayağına deyip forvet hattına hiç gitmediği, Galatasaray adına o kara 45 dakikada Konyaspor tam 4 tane yüzde yüz pozisyondan yararlanamadı. Bu bölümde Eren Derdiyok topla sadece bir kez -ki aynı Eren maçın tamamında da topu 5 kere görebildi- buluştu. Selçuk’un hücuma katkısı yok denecek kadar azdı ama en önemlisi kanat bindirmeleri sıfırdı.

Konyaspor’un savunmasını çizgiye kadar çıkartıp, oyunu Galatasaray yarı sahasına yığması işte bu hiç olmayan kanat çıkışlarından kaynaklanıyordu. Aykut Kocaman’ın talebeleri kaçırdıkça kaçırdı, Galatasaray da moralinin üzerine yığınlar yapıp soyunma odasına gitti.

İkinci yarı Josue’nin yerine oyuna giren Rodrigues hem Galatasaray’ı gerçekten 11 kişi oynatmaya başladı (çünkü

Yazının Devamı

İyi ki bitti!

25 Aralık 2016

Şurası bir gerçek, sezonun ilk yarısının bitmesine en çok sevinen takım Beşiktaş... Şenol Güneş, açık açık söylemese de teknik ekibe, yakın çalışma arkadaşlarına hatta aynadan kendisine bile ‘oh çok az kayıpla ilk yarıyı bitirdik, şükürler olsun ki, devre arası geldi’ demiştir...

Çünkü; Beşiktaş yorgun, tedirgin ve tek kanadı üzerine uçmaya çalıştığı için de beceri kalitesinden bir hayli uzaklaşmış bir takım... Dünkü karşılaşmanın neredeyse tamamı Antep’in sahasında oynandı. Beşiktaş, meşin yuvarlağı Antep’e topu topu 15 dakika ya bırakmıştır ya da bırakmamıştır. Buna karşın pozisyon bulan, hem de dört tane birden Gaziantep oldu. Beşiktaş’ın attığı gol, tartışmalı penaltısı, bir de Cenk’in kaçırdığı var, hepsi o... Gerçekçi konuşmak lazım... Antep biraz daha diri ve asıl önemlisi Beşiktaş’tan daha az korkarak oynasa idi bu maçın sonucu çok daha farklı olabilirdi.

Babel tamam bu sezon Deportivo’daki performansı ile Beşiktaş’ın ilacı olabilir (aynı seviyede oynamak koşuluyla)... Ama dün bir daha göründü ki, siyah-beyazlıların öncelikli ihtiyacı bir kanat hücumcusundan çok bir stoper... Hem de Tosic, Rhodolfo ikilisinin kat be kat üstünde kalitelisi olmalı... Rhodolfo dün uzun

Yazının Devamı

Gemisini kurtaran kaptan

20 Aralık 2016

Futbol belkide dünyanın en güzel oyunu. Her an her türlü heyecanın, her türlü hüznün ve her türlü sevincin birarada olabileceği bir oyun çünkü.

Taraftar olarak oyuncularınızı kötü oynadığı için yuhalamaya başladığınız anda takımınızın gol attığını görebilirsiniz... Tıpkı dün olduğu gibi.

Kalenizde arka arkaya üç birbirinden tehlikeli gol pozisyonu yaşayabilir, bunlar kaptanınız tarafından kurtarılırken siz derin bir oh çekebilirsiniz... Tıpkı dün olduğu gibi...

Savunma bloğunuz ve özellikle onların önündeki aşılması zor gibi görünen Topal-Souza tandeminiz hata üzerine hata yaparken farklı galibiyete gidebilirsiniz... Tıpkı dün olduğu gibi...

Topu rakibe bırakıp oynamalarına izin vermeyi taktiğe çevirip bunun sonucunda maç kazanabilirsiniz... Tıpkı dün olduğu gibi...

Rakibiniz Gençlerbirliği sahada basmadık yer bırakmamış olabilir. Fenerbahçe taraftarına kriz üstüne kriz geçirtebilir. Hatta maçın tamamında oyuna hükmedebilir. Ama skor tabelasında onların aleyhine 3-0’lık sonuç da yazabilir... Tıpkı dün olduğu gibi.

Dick Advocaat, uzun bir aradan bu yana ilk kez dün Saracoğlu’nda takımına sahip çıkma konusunda çaresiz kaldı. Çünkü; Ümit Özat öylesine mükemmel çözmüştü ki Fenerbahçe’yi ve

Yazının Devamı

Dağ fare doğurdu

4 Aralık 2016

El Clasico’nun olduğu gün Türkiye’de de bir derbi oynanıyor olması ülke futbolu adına büyük bir şanssızlık. Erken başlayan Barcelona-Real Madrid karşılaşmasının ilk 45 dakikası bile Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde kralın çıplak olduğunu bize gösterdi. İki şampiyon adayının maçında sıfır beceri, sıfır pozisyon, sıfır heyecan ama onlarca faul, bir o kadar da kalitesizlik vardı.

Hiç kuşku yok ki Fenerbahçe Feyenoord, Beşiktaş da Dinamo Kiev maçı öncesi yara aldılar. Bu yaranın karşısında yorgunluk yazıyor. Özellikle Şenol Güneş’in kaybetmeme üzerine kurduğu yapı siyah-beyazlıları bir hayli yordu. Ama gerçekçi de olmak lazım Güneş, Kadıköy’den istediğini alarak ayrıldı. Maç öncesi kendisine ‘4 puan farkla geldin. Oynama, 4 farkla geri dön’ deseler, mutlaka kabul ederdi.

İşin ilginç yanı sarı-lacivertliler de seyirci desteğine karşın pozisyon üretmekte çok zorlandı, her geçen dakikada gol atmaktan çok skoru koruma, daha doğrusu yenilmeme sevdasına kapıldı. Oysa kağıt üzerinde Advocaat’ın 11’i gole daha yakın, daha hücumu isteyen takım gibiydi. Ancak Beşiktaş’ın tıpkı rakibi gibi sert oyunu tercih etmesi, taktik faullere sıklıkla başvurması, Fenerbahçe’nin hücum gardını düşürdü. Böyle

Yazının Devamı

Emre'den önce, Emre'den sonra

27 Kasım 2016

İki yenilmez takımın maçından yine iki yenilmez takım çıktı. Her iki teknik adamın da nakış gibi işledikleri taktikleri; sakatlıklar, geciken hamleler ve bazı oyuncuların düşen performansları nedeniyle istedikleri noktaya ulaşmadı. Böyle olunca da bir kazanan çıkmadı.

İlk 40 dakika mükemmel bir Başakşehir izledik. Sürekli ilerde basan, dönen topları çok çabuk kazanan ve savunmasını da bu sezon hiç olmadığı kadar önde tutan Başakşehir, pozisyon üstüne pozisyon üretti. Tıpkı Benfica’nın yaptıklarını yaptı, Avcı’nın talebeleri... Belli ki o maç iyi izlenmiş, zaaflar iyi görülmüş.

Plan uygulamada tıkır tıkır işledi. Üç ciddi gol pozisyonu ve ardından da kontratakla gelen mükemmel bir gol, Başakşehir’i 30 bin Beşiktaşlı önünde sahanın hakimi yaptı. Taaa ki 40. dakikaya kadar... Emre Belözoğlu, müzmin sakatlığı tekrarlayıp zorunlu olarak kenara gelince, görüntü siyah ile beyaz kadar değişti. Sazı çalan da dinleyen de orkestrayı yöneten de artık hep Beşiktaş’tı.

Emre’nin yokluğu bu kadar büyük bir farklılık yaratabilir mi? Evet, dün çok net gördük, yaratıyor. Emre’nin olduğu o ilk 40 dakikada tam 120 isabetli pas yapmış Başakşehir... Belözoğlu’nun hiç top kaybı yok. Bakın istatistiklere

Yazının Devamı

Hollandalılar

21 Kasım 2016

Hollandalı’nın Hollandalı’ya yaptığına bakın. İki Hollandalı el ele verdi, öbür Hollandalı’yı perişan etti. Belki de bu perişanlık kaybeden Hollandalı’nın İstanbul’u terketmesine bile neden olabilir...

Ama kaybeden Hollandalı yani Bay Riekerink, gerçekten dünkü sonucu haketti. Öyle bir kadro ve sistemle çıktı ki Advocaat’ın ekmeğine yağ sürdü. Aslında Advocaat da biraz tedirgin, biraz ürkmüş olacak ki hücum yönü ağar basan bir kadroyu sahaya sürmesine karşın, “önce kontrol, hep kontrol” deyip rakibe göre oynadı. Hem de meslektaşının De Jonglu, Serdar Azizli, Sinan Gümüşlü kadrosuna rağmen.

Riekerink’in yan pas, geri pas, sıklıkla Muslera’ya pas, kanatlara ise hiç pas taktiği aslında ilk 45 dakika işe yaradı. Daha doğrusu 44 dakika. O ana kadar, sanki top Galatasaraylılarındı ve hiç Fenerbahçe’ye vermeye niyetleri yokmuş gibi oynadılar. Ama 45’teki o mükemmel Alper başlangıcı, Şener asisti ve müthiş van Persie dokunuşu Galatasaray’ın sonunu ilk yarı biterken getirdi. Onca topa sahip olmak böylece hiçbir işe yaramadı.

Fenerbahçe golle girdiği soyunma odasından 4-3-3, Galatasaray ise kargaşayla döndü. Sarı-kırmızılılar ikinci yarının ilk 10 dakikası ne oynadığını, ne yapması gerektiğini

Yazının Devamı

Önce kazanmak

7 Kasım 2016

Sezona kötü başlayan ve şampiyonluk yolunda tüm kredilerini bir mirasyedi gibi harcayan Fenerbahçe’nin sadece Akhisar değil, sezon sonuna kadarki lig maçlarında kazanmaktan başka çaresi yok... Olası bir beraberlik bile bırakın şampiyonluğu, sarı-lacivertli ekibi ilk üçün dışına itecek gibi görünüyor... Hem Advocaat hem de oyuncular tehlikenin farkında... O nedenledir ki, kazanmak için gereken ne ise yapıyorlar... Dünkü maçta da kazanmak için öncelikle sakin olmak sonra Man’U yorgunu savunmayı dinlendirmek için düşük tempo ile oynamak ardından da kontra ile gol bulmak planlanmıştı. Plan tıkır tıkır işledi. Bütün oyuncular Advocaat’ın isteklerini yerine getirdi. Sonuçta Fenerbahçe istediği üç puanı bol golle süsleyerek hanesine yazdırdı.

Akhisar, Tolunay Kafkas ile birlikte ciddi bir değişim geçiriyor... Daha fazla Türk oyuncu oynuyor... Kaprisli ve sorunlu yabancılar kadroda zor yer buluyorlar... Bu tür geçiş dönemleri çoğunlukla sancılı olur... Fenerbahçe maçı da böyle bir döneme denk geldiği için Akhisar’ın dün çok fazla çaresiz kaldığı an oldu. Ama şu da bir gerçek, Fenerbahçe’yi zorladığı, tedirgin ettiği, hatta pozisyon ürettiği anlar da hiç az değil... Yani dünkü yenilgi

Yazının Devamı

Advocaat'ın otobüsü!

4 Kasım 2016

Olağanüstü bir Fenerbahçe izledik... Bakmayın siz topun neredeyse maçın tamamında Manchester’ın kontrolünde olmasına... Advocaat’ın istediği de buydu... Tıpkı Manchester’da oynanan ilk 30 dakika gibi... Orada beklenmeyen penaltılardı, burada beklenmeyen ise Emenike’nin vurdumduymazlığı... Ne var ki, bu müthiş başarıda Emenike’nin o kaçırdıkları için nazar boncuğu deyip geçebiliriz... Ama lütfen bundan sonra böylesi vurdumduymazlık yapmasın, çünkü Fenerbahçe taraftarının yakasına takacağı başka nazar boncuğu yok...

Dick Advocaat gerçekten çok tecrübeli ve bir o kadar da iyi bir teknik direktör olduğunu dün kanıtladı... Dünyanın en iyisi gösterilen Jose Mourinho’yu “Mourinho taktiği” ile alaşağı etti. Advocaat, OTOBÜS’ü çekti Fener kalesinin önüne ardından da istediğini tabelaya yazdırdı.

Hollandalı’nın planlarında elbette kontradan gol bulmak, sonrasında rakibin kendi sahasında oynamasına izin vermek birici sıradaydı ama Sow’un muhteşem golünün bu kadar erken gelebileceğini herhalde düşünmemişti... Erken gol planları çok önce sahaya yansıtmayı gerektirince bu Fenerbahçe’yi çabuk yordu... Ancak öylesine iyi yardımlaşarak savunma yaptı ki Fenerbahçe bu yorgunluk finallerde sıkıntı

Yazının Devamı