Bugün bayram olmasaydı Cumhurbaşkanı başdanışmanı Mehmet Uçum’un sosyal medya açıklamaları üzerine yazmak istiyordum. Bayram sonrasına kaldı. Zira Uçum’un paylaşımlarında haber değerinden fazlası, felsefi derinlik var.
Felsefi tartışmalar, toplum sağlığı için su gibi gereklidir. Farklı görüşler birbirleriyle karşılaşınca birbirlerini de beslerler. Karşılaşmalar güzeldir.
Bayramlar insanlar arasındaki karşılaşmalara fırsatlar verir. Son yıllarda bayramların tadının kalmadığını konuşmak bu fırsatların yokluğuyla ilişkili. Bayramlar tatil fırsatı anlamına gelmeye başladı. Hafta sonunu bayram tatiliyle birleştirme kararları da tatile teşvik gibi oluyor.
İnsanlar kentlerden kaçınca kentlere dair sorunlardan da kaçtığını sanıyor. Bayramların kaçmak üzerine değil, bir araya gelmek üzerine olduğu unutuluyor.
20. Yüzyılda toplum birbirine benzerler üzerinden örülürken, 21. Yüzyılda birbirine benzemezlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Neoliberalizmin “Kendini düşün, başkasının başına ne gelirse gelsin” vurgusu, ortak bir gelecek tasarımını tüm yönetenler için gittikçe zorlaştırıyor. Yeni toplumu bir arada tutmanın yollarını bulmak gerek.
Bu gereklilik, emperyalizmin yöntem değiştirmesinin sonucu. 20. Yüzyılın emperyalistleri, iktidarlarını zayıf ülkeleri sömürmek üzerine kuruyordu. 21. Yüzyılda taktik değiştirdiler. Yağmalamak yerine parçalamak, kaosa sürüklemek ve son kertede kaosu bitirmek için çalışıyor görünerek iktidarlarını güçlendirmek yolunu seçtiler.
Farklılık vurgusuyla insanları ayrıştırarak kaosu kolaylaştıran dünya düzeninde, benzerlikler üzerinden “toplum”u bir arada tutabilmek için milli ve dini bayramlar, ülkemizi birçok ülkeden ayrıcalıklı yapıyor. Bu konuya yeterince kafa yormuyoruz. Yeniden 19 Mayıs’ları stadyumlara taşımak, 23 Nisan’larda şenlikler yapmak, Ramazan Bayramı’nda komşu ziyaretlerini özendirmek, Kurban Bayramı’nda bölüşmek gibi birliktelik inşa edici fırsatlar oluşturmak, savunma sanayii yatırımları kadar önemlidir.
Unuttuğumuz güzellikleri yeniden hayata geçirdiğimiz, sadece kendini sevenlerin, yurdunu sevmeden kendini sevemeyeceğini fark ettiği nice bayramlara…
Kavgadan çıkarılacak dersler
Trump ve Musk kavgası, daha başlarda “bu ilişki uzun sürmez” notunu düşen biri olarak beni şaşırtmadı, kimse de şaşırmadı. Bu ilişkiden çıkarılacak dersler var;
Bir, güvenilirliği test edilmemiş kişileri çok yakınınıza sokmayın.
İki, iktidarınızı geçici olarak bile paylaşmayın.
Üç, sizin kadar tanınmış biriyle asla ortaklık kurmayın.
Dört, karakter çizgisi oynaksa size de oynayacağını bilin.
Beş, duygularını abartılı yaşayan birinden sağlıklı ilişki beklemeyin.
Altı, kontrol edemeyeceğiniz birine yetki vermeyin.
CHP’de bitmeyen kaos
“Mahkeme CHP yönetimini geçersiz sayarsa ne olacak” tartışmaları almış başını gidiyor. Bence;
Bir: Huzur, CHP için “uzak şehir.” Nedenler değişir, karmaşa sürer.
İki: Hem Özel hem de Kılıçdaroğlu mahkeme kararı sonrasını düşünen bir iletişim yönetimi yerine günü kurtarmaya bakıyorlar.
Üç: Kılıçdaroğlu parti emekçilerini kişisel ikbâline kurban ederek milletvekili listesi yapan, Özel ise Kılıçdaroğlu’nun adayı İmamoğlu’na kendini adayıp siyaset üretemeyen kişidir.
Dört: Mevcut yönetimi geçersiz saymaya
AKLIMDA KALAN
Osimhen’in transferi: Nijeryalı futbolcunun transferi sadece Galatasaray taraftarlarının değil, futbolsever herkesin odak noktası. Transfer ücretinin akıl dışılığı bile konu olmuyor, parayı bulmak için neredeyse seferberlik ilan edildi. “Osimhen tutulması” yaşanıyor. Neden? Sadece başarısıyla açıklanabilir mi? Hayır. Osimhen’in de bizi seviyor olması hem başarılı hem alçakgönüllü olmanın mümkünlüğünü göstermesiyle kalplerdeki maçı da kazanıyor. neden olacak fiiller, ceza almaları sonucunu doğurmayacak mı?