ABD ekonomisinin en güçlü eyaleti Kaliforniya’dır.
Kaliforniya ayrı bir ülke olsa, 3,9 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasılasıyla dünyanın en büyük 5. ekonomisine sahip ülke haline gelir.
Uzun zamandır ABD’den ayrılmak isteyen eyaletler arasında adı geçen Kaliforniya şimdi sert bir adım daha attı.
Demokratların önemli isimlerinden Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, eyalette üretilen ürünlerin tarifelerden muaf tutulmasını talep eden bir plan duyurdu.
Siyasi birlikten ayrılmanın ilk adımı ekonomik birlikten ayrılmaksa Kaliforniya bu adımı attı.
Trump dönemi sadece ABD’nin birlikteliğini değil dünyadaki birçok birlikteliği sarsacak gibi.
Wall Street’in bankacılık devi JP Morgan, küresel ekonominin yıl sonuna kadar resesyona girme ihtimalini yüzde 40’tan 60’a çıkardı.
Küresel ekonominin resesyona girmesi demek üye ülkelerin NATO katkılarına ve AB’nin savunma stratejisine büyük zarar verir.
Olmaz demeyin, Trump’ın tarifeleri açıklamasından bu yana küresel borsaların piyasa değeri 4,9 trilyon dolar azaldı.
Bu pozisyon devam ederse Trump’ın attığı adımın siyasi sonuçları ekonomik sonuçların önüne geçebilir.
Mesela AB içerisindeki ekonomik sıkıntı aşırı sağın yükselişini hızlandırır, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı daha da artar.
Petrol fiyatları son 2 işlem gününde yüzde 13,59’luk bir düşüş yaşadı, Brent petrolü varil fiyatı 64,35 dolar oldu.
Bu sadece Rusya’yı zor durumda bırakmaz, Trump’ın ilk yurtdışı seyahatini sattığı Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez sermayesini ve sermayeyle gelen Batı’ya açılma çabalarını geriletir. Diğer yandan hedef ülke konumundaki Çin’in enerji maliyetini ucuzlatır.
Yani Trump’ın kuyuya attığı taşın dünyayı sadece ekonomik olarak değil siyasi olarak da değiştireceği bir döneme girdik.
Durum ne kadar kötü derseniz, 1929 buhranını başlatan çöküşten ya da 1987’deki Kara Pazartesi’den uzaktayız şu an.
Kayıplarına rağmen Wall Street bir yıl öncesinden hâlâ yüzde 5 daha yüksek durumda,
Global ekonomi çöker ya da çökmez ama dünyanın bir başka eksene kaydığı kesin, o yüzden hoşça kal eski dünya.
“İngilizden çok Rum öldürdü”
Perşembe öğleden sonra Lefkoşa, Büyük Han’da bir masaya oturdum.
Masada oturan, gazeteci, yazar grubu arasında 1990’ların başından beri tanıdığım insanlar vardı.
Yeni tanıştıklarım da isimlerini bildiğim, Kıbrıs’ta her zaman federatif çözümü savunmuş, resmî ideolojisiyle kavgalı olan insanlardı.
Laf lafı açtı, konu, EOKA’nın 70. kuruluş yıldönümünde sınır hattında yaşanan saldırıya geldi.
Güney Kıbrıs’ın Komünist Partisi olan AKEL’in de bir bildiriyle EOKA’yı selamladığını, Yunanistan’da da EOKA’nın kuruluş yıldönümünün artık okullarda kutlanmaya başladığını hatırlattım.
Masanın en keskin isimlerinden birisi, “EOKA, İngilizlere karşı kurulduğunu söyler ama İngiliz’den çok komünist, barış yanlısı Rum öldürdü” dedi.
Bir diğeri, Enosis fikri için geçerli olmayan referandum yapılması için çağrıda bulunanlar arasında AKEL’in olduğunu söyledi.
Seçim yılında, halen federasyon tezini destekleyen partiye oy vereceğini söyleyen insanların bu tepkisi oldukça önemli.
1980’lerde AKEL ne derse Kuzey Kıbrıs’ta aynısını söyleyen bir muhalefet anlayışı vardı, görünen o ki, bu tahakküm bitmiş.
Kimi kaynaklar, ana muhalefet partisi durumundaki Cumhuriyetçi Türk Partisi Yönetimi’nin New York’taki Sosyalist Enternasyonal öncesinde 1974 Barış Harekâtı için “işgal” tanımlamasını kullanmaması için AKEL’e haber yolladığını ve Güney Lefkoşa’nın bu ricayı görmezden geldiğini söylüyor.
Aşırı sağcı ELAM’ın Güney’e geçen Türk gençlere saldırdığı, Güney’de EOKA ile aynı dili kullanan ve silahlı mücadeleyi öngören devrimci örgütlerin kurulduğu, EOKA’nın kuruluş yıldönümünde Kuzey’de sınır hattındaki bir parkta oturan insanlara taşlarla saldırıldığı bir dönemdeyiz.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Güney Kıbrıs’taki yönetimden pek de mutlu olmadığını biliyorum ama konu siyaseti geçmiş durumda.
Atina’da kapatılan ırkçı Altın Şafak’ın Güney Kıbrıs uzantısı ELAM, geçtim bir anlaşma ihtimalini, Kıbrıs’taki mevcut durumun devamını bile zora sokuyor.
Atina’da, Deniz Astsubay Okulu öğrencilerinin Türkiye’ye küfrettiği geçit töreninin kılcal damarları Güney Kıbrıs ve ELAM’a uzanıyor mu acaba?
Bu üzerinde düşünülmesi ve kafa yorulması gereken bir soru…
Her gün 100 çocuk…
UNRWA rakamlarına göre İsrail’in 18 Mart’ta ateşkesi bozmasından bu yana Gazze’de her gün en az 100 Filistinli çocuk ya ölüyor ya da yaralanıyor.
Dünyanın görmezden geldiği tam bir soykırım rakamı.
2.Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi soykırımından daha kötü olan şey şu:
Naziler Yahudilere soykırım uygularken dünya Hitler’e karşı beraber savaşıyordu.
Bugün İsrail’e ve Netanyahu’ya karşı savaşan yok, bu soykırıma sessizlik desteği veren çok.
Yapay zekâ gelişmesini bırakıp yapay vicdana geçmemiz gerekiyor demek ki...