Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antalya Diplomasi Forumu’ndaki konuşmasının Suriye başlığında söyledikleri dikkatinizi çekti mi?
Azerbaycan’da Türkiye-İsrail görüşmesi yapılmışken Erdoğan durduk yere vites yükseltmedi.
Başta Jerusalem Post gazetesi olmak üzere İsrail medyasına bilgi veren kaynaklar, son 10 gündür Türkiye’nin soğukkanlı tepkilerini tamamen yanlış okuduklarını gösteren çok sayıda isimsiz açıklama yaptılar.
Her açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan’ın kullandığı sakin dili, İsrail’in diplomatik etkisine bağladılar.
Bunun bir yanılsama olduğunun ilk işareti Oval Ofis’te verilmişti, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya’da çok sayıda katılımcının olduğu diplomatik bir toplantıda mesajı son derece net hale getirdi: “Soğukkanlılığımızı, sabrımızı, meseleleri diyalog yoluyla çözme tavrımızı kimse yanlış anlamamalı, yanlış yorumlamamalı. Sükûnetimiz birilerini çok hatalı heveslere sürüklememelidir.”
Dün sabah Jerusalem Post’a baktım, bilmiş kaynaklar
Bir Delinin Hatıra Defteri, Gogol tarafından 1842’de yazıldı.
5 ayrı hikâyeden oluşan roman daha sonra tiyatroya uyarlandı.
Güncelliğini hiç kaybetmeyen Bir Delinin Hatıra Defteri, Türkiye dahil dünyanın bir çok yerinde binlerce kez sahnelendi.
2025’te dünya bu oyunun bir başka versiyonunu izliyor, izlemekle kalmıyor bizzat içinde yaşıyor.
ABD Başkanı Trump’ın gözde adamlarından Elon Musk’ın defalarca dolandırıcılıkla suçladığı ve temiz işler yapmadığı bilinen USAID programlarını hatırladınız mı? Dondurulan bu programlardan 6’sı, Lübnan, Suriye, Somali, Ürdün, Irak ve Ekvador’da yeniden başlatıldı.
Başkan’ı kızdıran bir haber yaptığı için Beyaz Saray’dan çıkarılan Associated Press haber ajansı dün sessiz sedasız tekrar Beyaz Saray’a döndü.
Trump, 1 Şubat’ta Kanada ve Meksika’ya yüzde 25 gümrük vergisi koymuş, 3 Şubat’ta bu vergileri 30 gün ertelemişti.
Ardından “Kurtuluş Günü” diye dünyadaki tüm ülkelere hatta penguenle
Bir santimetre toprak ortalama 150 ile 350 yıl arasında oluşuyor.
Tarım yapmak için en az 60 santim toprak gerektiğini düşünecek olursak her tarla 20 bin yıllık bir birikim demek.
Türkiye’nin en önemli sektörü olan tarımda alarm zilleri çalıyor.
Bir süredir, yaşlanan çiftçi nüfusunu, küresel iklim değişikliğini, su sorununu, tarım girdilerindeki artışları konuşuyoruz.
Bunları konuşmak ya da alınan önlemler bizi açlıktan kurtarmayacak.
***
Eğer gıda arzı güvenliğini sağlamak istiyorsak ilk yapmamız gereken iş çiftçinin sosyal statüsünü geri vermek olmalı.
Manisa’da bir gencin, evlenebilmek için babasının sürüsünü bırakıp bir beyaz eşya fabrikasında asgari ücretle işe girdiğini yazmıştım.
■ Batı medyası, Türkiye ile ilgili bir kapak haberi hazırlayacağı zaman belli 2-3 ismin kapısını çalar. Bunlardan birisi Orhan Pamuk ise diğeri de Elif Şafak’tır. İlginç bir “tesadüf”, bu hafta Orhan Pamuk, The Guardian Weekly’e, Elif Şafak da, Financial Times gazetesine yazdı. “Türkiye’de olup biten sadece bizi ilgilendirir, Batı kendisine baksın” söylemini doğru bulmuyorum ama “Batı ne derse doğrudur” diyen yarım porsiyon aydıncıklara da aynı derecede uzağım diye başlamak en doğrusu olacak.
■ The Guardian Weekly’nin kapağında yer alan “Türkiye’de demokrasinin sonu mu?” sorusuyla başlayayım. Bu sorunun sorulma sebebi, seçimi kazanma ihtimali olduğu düşünülen muhalif bir siyasinin tutuklanması ve seçimlere girememe ihtimali mi? Fransa’da cumhurbaşkanı seçimini kazanacağına kesin gözüyle bakılan Marine Le Pen, 2027’de Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne katılamayacak. Romanya’da Rusya yanlısı aşırı sağcı Calin Georgescu’nun kazandığı ilk tur seçim iptal edildi, sonra da
ABD ekonomisinin en güçlü eyaleti Kaliforniya’dır.
Kaliforniya ayrı bir ülke olsa, 3,9 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasılasıyla dünyanın en büyük 5. ekonomisine sahip ülke haline gelir.
Uzun zamandır ABD’den ayrılmak isteyen eyaletler arasında adı geçen Kaliforniya şimdi sert bir adım daha attı.
Demokratların önemli isimlerinden Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, eyalette üretilen ürünlerin tarifelerden muaf tutulmasını talep eden bir plan duyurdu.
Siyasi birlikten ayrılmanın ilk adımı ekonomik birlikten ayrılmaksa Kaliforniya bu adımı attı.
Trump dönemi sadece ABD’nin birlikteliğini değil dünyadaki birçok birlikteliği sarsacak gibi.
Wall Street’in bankacılık devi JP Morgan, küresel ekonominin yıl sonuna kadar resesyona girme ihtimalini yüzde 40’tan 60’a çıkardı.
Küresel ekonominin resesyona girmesi demek üye ülkelerin NATO katkılarına ve AB’nin savunma stratejisine büyük zarar verir.
“Türkiye İran gibi değil. Türkiye bir NATO üyesi. Güçlü bir ekonomisi ve Rusya ve Batı ile nispeten iyi bağları var. Ayrıca İran ile çalışıyor. Ankara’nın güçlü bir askeri savunma sektörü var. İran’ın aksine güçlü bir konvansiyonel ordusu var ve güvenilir askeri teçhizat üretiyor. Buna karşın İran, insansız hava araçları, balistik füzeleri ve nükleer programı olmasına rağmen çok daha zayıf.”
Tırnak içerisindeki satırları Jerusalem Post’un dün yayımlanan başyazısından aldım.
Bu son paragrafa bakıp yazının Türkiye övgüsü yazısı olduğunu zannetmesin kimse.
Yazının içerisinde İsrail Ordusu’nun durumu da özetleniyor:
“İsrail, hali hazırda Gazze’de birkaç IDF tümeninin parçalarını gerektiren bir savaşa saplanmış durumda. IDF ayrıca Lübnan’da birkaç noktayı elinde tutuyor ve Hizbullah’a saldırmaya devam ediyor. Batı Şeria geçmişe göre daha sessiz, ancak işler değişebilir. Bölgede başka sorunlar da var. Husiler balistik
Kemal Kılıçdaroğlu, 6 Nisan’daki CHP Kurultayı’nda belli ki Özgür Özel’in karşına çıkmak, Genel Başkan koltuğunu geri almak istiyor.
Kılıçdaroğlu’nun daha dün “Ben ilk genel başkanlıktan beri hiçbir zaman çıkıp “Genel başkan adayıyım” demedim sözlerine kanmayın siz.
Kemal Bey, daha önce de “Benim hiçbir yerde Cumhurbaşkanı Adayı olacağım diye bir açıklamam olmadı. Altılı Masa’da oy birliğiyle aday gösterildim” demişti.
Bitti mi derseniz bitmedi.
Kılıçdaroğlu kaybettiği Kurultay öncesinde de “Ben aday olmayacağım. Daha önce de hiç aday olmadım. Hiç dilekçe vermedim. Örgüt aday gösterdi. Yapılacak kurultayda da ben aday olmak için başvurmam, dilekçe vermem. Örgüt aday gösterirse aday olurum” demişti.
Bunlar yetmediyse devamı da var:
Koltuğu gittikten sonra alternatif Genel Merkez gibi çalışan bir ofis açan Kılıçdaroğlu, KRT’de çok tartışılan programda ne demişti:
Çocuk işçiliğine karşı mısınız?
Peki ya tarımda bilinçsiz ilaç kullanımına?...
Dünyada giderek daha zor bulunan suyun doğru kullanımı sizin için önemli mi?
Elektrik üretimi kadar tüketiminin de dengelenmesi gerektiğine inanıyor musunuz?
Sanayi atıklarının azaltılması için yapılan bir çalışmaya destek verir misiniz?
Dün Maltepe’deki miting alanında toplanan insanlar yukarıdaki sorulara evet diye cevap verirler.
Bu sorulara bir soru daha ekleyeyim: