Bol kanun değişikliği yaşanan, Resmi Gazete’nin yoğun okunduğu günlerden geçiyoruz.
İçinde bulunduğumuz ay içerisinde çıkarılan “Uzaktan Çalışma Yönetmeliği” bu yoğun gündem arasında ilgi görmeyi hak eden bir düzenleme… Bu sebeple Uzaktan Çalışma Yönetmeliği (Yönetmelik) ile ilgili beş bölümden oluşan bir yazı dizisine başlıyorum.
Yazı dizisinin ilk bölümü, yani bugünkü yazım, “uzaktan çalışma sözleşmesi” hakkında olacak.
Kendisiyle yeni tanışacağımız uzaktan çalışma sözleşmesinin geçerlilik şartları ve içermesi gereken hususları detaylıca incelemek gerekiyor.
10.03.2021 tarihi itibariyle yürürlüğe giren Yönetmelik uyarınca, sözleşmenin kesinlikle yazılı yapılması, işçi ve işverenin imzalarını taşıması gerekiyor. Bu imza ıslak imza olabileceği gibi elektronik imza da olabilir. Diğer yandan uygulamada çalışanlarda elektronik imza kullanımı yaygın olmadığı için ıslak imzalı sözleşmeleri daha sık göreceğimiz kanaatindeyim.
Yazılı yapılacak bu
KVKK kararlarını yakından takip ediyorum. Kişisel Verilerin Korunması Kurumu'nun (Kurum) internet sitesinde de yayımlanan kararlar, Kurum'a yapılan başvuruların Kişisel Verilerin Korunması Kurulu (Kurul) tarafından değerlendirilmesiyle oluşuyor ve Kurul ihlal halinde idari para cezalarına da hükmedebiliyor.
Kurul'un geçtiğimiz ay yayımlanan kararlarından biri "ses kaydı alan güvenlik kameralarının" görsel ve işitsel veri depolaması ve bunun kişisel veri ihlali olup olmadığı hakkında idi. 2020/212 numaralı bu kararı yazımda incelemek istiyorum.
Karara konu olan olay bir kamu kurumunda ses kayıt özelliği olan güvenlik kameralarının kullanılması ve bu konuyla ilgili Kurum'a gelen şikayetlerdi. Veri sorumlusu niteliğinde olan bu kamu kurumunun veri ihlali yapıp yapmadığı konusunda Kurul bir takım değerlendirmeler yaparak 12.03.2020 tarihli ilke karara imza attı.
Kurul, sesli kamera kaydının hukuka uygun bir kişisel veri işleme faaliyeti olarak değerlendirilebilmesi için Anayasa’da belirtilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında gözetilmesi gereken ilkelere uygun olması gerektiğini belirtti. Bu noktada amaca uygunluk
Kişisel verilerin önemine sık sık değiniyoruz. Bu anlamada yasal düzenlemeler ve Kişisel Verilerin Korunması Kurumu’nun faaliyetleri ve yaptırımları hız kazandığını görüyoruz.
Kişisel veri gerçek kişiye ait her türlü veri olarak tanımlarken, karşımıza bir de özel nitelikli kişisel veri kavramı çıkıyor.
Özel nitelikli veriler, öğrenilmesi halinde kişinin mağdur olmasına ve ayrımcılığa uğramasına yol açabilen veriler olup, üst düzey koruma ve denetim mekanizması gerektiriyor.
Sağlık verileri de özel nitelikli kişisel veriler arasında sayılıyor.
Eczaneler sağlık verilerini muhafaza eden, işleyen veri sorumluluları olup, Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemine (VERBİS) kaydolmak zorundalar.
VERBİS, veri sorumlularının veri işleme faaliyetleri ile ilgili bilgileri beyan ettikleri bir kayıt sistemi olarak karşımıza çıkıyor ve eczanelerin 31.03.2021 tarihine kadar VERBİS kayıtlarını tamamlamaları gerekiyor.
Eczanelerin işledikleri kişisel verilere ve özel nitelikli kişisel veriler nedir sorusu akla gelebilir. Eczaneler, hizmet sundukları hastaların isimlerini, adres, T.C. kimlik numaralarını,
Uzaktan çalışma sisteminin hayatımıza yerleşmesiyle birlikte şirket çalışanlarının da kafasını kurcaladığını düşündüğüm bazı konular vardı. Bunlardan biri de evden çalışma sürecinde çalışanca katlanılan masraflar ve bunlar için işverence ödenek oluşturulması gerekliliğiydi.
Gerçekten de çalışan evdeyken, kendi finanse ettiği elektrik, internet, not kağıdı, kalem, su ve benzeri ihtiyaçları kullanıyor. Bunlar başta kulağa küçük ve önemsiz gelse de hepsi toplandığında, uzun vadede kayda değer bir miktarı buluyor – ki miktar ne olursa olsun her halükarda çalışana bir ödenek verilmesi gerektiğine hemfikir olacağımıza eminim.
Ülkemizde bu konuyla ilgili yerleşmiş uygulamaların olmadığı açıkken (bazı şirketlerin kendi özelindeki uygulamaları hariç olmakla birlikte) yurtdışında durum nasıl diye bakmak, Hollanda, İspanya ve İsviçre özelindeki notlarımı aktarmak adına bu yazımı kaleme almak istedim.
Hollanda hükümetine bağlı aile finansmanı kurumu NIBUD, uzaktan-evden çalışmanın masraflarını hesaplayarak
Uzun zaman sonra köşeme geri döndüm ve bu ayın ilk yazısıyla sizlerle birlikteyim.
Bu aralar takip ettiğim bazı dosyalar sebebiyle çalışanların işyerinde çalışırken ortaya çıkardıkları eserler ve bu eserlerin sahipliği konusuna biraz kafa yordum ve yazımda bu konuya değinmek istiyorum. Zira, birçok şirket çalışanı fikri haklara (telif) konu üretimler yapıyor. Örneğin; grafik tasarım, yazılım, fotoğraf, metin yazarlığı vb. Ama gelin görün ki uygulamada işverenin de çalışanın da bu eserlerin sahibinin kim olduğu ve bu eserler üzerindeki hakları kimin kullanabileceği konusunda tereddütleri var.
Bu konuyu hem İş Kanunu hem de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) kapsamında ele almak gerekiyor. İş Kanunu bilindiği üzere işçi ve işveren arasındaki ilişkiyi düzenlerken FSEK’te işveren nezdinde yaratılan eserlerin durumu özellikle açıklanıyor.
FSEK madde 18’de eserin mali haklarını kullanma yetkisinin eseri ortaya çıkartan kişiye ait olduğu belirtiliyor. Ancak bu maddede çalışanların işlerini görürken meydana getirdikleri eserler istisnai
Hayatımız tamamen dijitalleşmişken dijital varlıklarımızı düşünmenin de vakti geldi diyor ve bu yazıda dijital varlıkları miras bakımından ele alalım istiyorum.
Bu konuda beni motive eden iki önemli kaynak var: ilki bir yargı kararı; ikincisi ise yargı kararında alıntı yapılan öğretim görevlisi Yasemin Maraşlı Dinç'in makalesi.
Bu yargı kararı çok önemli; ülkemizde dijital varlıkların miras yoluyla bırakılması konusunda yasal bir düzenleme yokken mahkeme yorum metoduyla önemli bir karar verdi. Kararı bu yazımda özetlemek istiyorum.
Öncelikle miras kalan malları kısaca özetlemek gerekir. Kişinin malvarlığında aktif ve pasif varlıklar vardır. Kişi vefat ettiği zaman mirasçılarına hem aktifler (gayrimenkuller, taşınır varlıklar, para, alacaklar vb.) hem de pasifler (ödemeler, borçlar vb.) intikal eder. Peki tamamen dijitalleştiğimiz bu süreçte bize miras kalan değerler sadece alışılagelen varlık, değerler, borçlar mı? Hayır.
Düne kadar mülkiyet kavramı menkul ve gayrimenkul mülkiyeti ile bir kısım sınırlı ayni haklar etrafında şekillenirken, son dönemde
Bu yazımda hayatımızı kabusa çeviren bir konudan bahsedeceğim: Kampanya mesajları ve mailleri.
E-ticaret olsun olmasın yaptığımız birçok alışverişte iletişim bilgilerimizi alan hizmet sağlayıcılar sürekli olarak bize bilgilendirme mesajları ve mailleri gönderiyor ve hatta ısrarlı ve taciz niteliğinde süreklilik taşıyan aramalara maruz kalıyoruz.
Bu konuda hukuki düzenlemeler ve sınırlamalar yapılmasına ve cezalar öngörülmesine rağmen hizmet sağlayıcıların ileti gönderimleri hızla devam ediyor.
İleti gönderimine ilişkin hizmet sağlayıcılara verdiğimiz herhangi bir izin yoksa iletişim bilgilerimizin hukuka aykırı olarak elde edilmesine ve yaratılan rahatsızlık üzerine idari, hukuki ve cezai şikayet haklarımızı kullanabiliyoruz.
Ben bu yazıda şikayet süreçlerinden ziyade, bu konuda yapılan başka bir düzenlemeden bahsetmek istiyorum: İYS.
İYS, “ileti yönetim sistemi”nin kısaltması, Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik’te düzenleniyor.
Ticari ileti göndermek isteyen hizmet sağlayıcıların belli şartlar dahilinde İYS sistemine kaydolması şartı
İTÜ Çekirdek’i duymuşsunuzdur. İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren, girişimcilere birçok alanda destek sağlayan bu kuluçka merkezi, şimdiye kadar 2.991 girişime ve 6.544 girişimciye destek oldu. Toplamda 147 girişim 196 milyon TL’yi aşkın yatırım aldı ve değerlemeleri 1.8 milyar TL’ye ulaştı. Oldukça etkileyici değil mi?
En etkileyici olan ise dünya sıralamasında şu an üçüncü kuluçka merkezi olan İTÜ Çekirdek’in dünya birinciliğine doğru emin adımlarla ilerliyor olması…
Peki bu kuluçka merkezi neler yapıyor? Girişimcilere açık ofis desteği sağlıyor, girişimcilerin alanlarında uzman birçok iş insanı tarafından mentörlük desteği almasına imkan yaratıyor, üyelerine eğitim destekleri sağlıyor ve yatırımcılarla görüşme olanakları yaratıyor.
İTÜ Çekirdek’in destekçi mentörlerinden biri olarak, birçok girişimciye mentörlük yapmak ve bu girişim atmosferine katkı sağlamak beni çok memnun ediyor. Gerçekten de Kültür Üniversitesi’nde girişimcilik bölümüne verdiğim start-up derslerinin pratiğini bu platformda ticari hayatta gözlemlemek ve gençlere katkı sağlamak kadar mutluluk verici bir şey yok.
Bu yazımda size özellikle bahsetmek istediğim çok heyecan verici