Yazılarını ilgiyle takip ettiğim Mete Belovacıklı geçtiğimiz günlerde “Koronavirüs’ün Karanlık Yüzü”nü yazmıştı. Bu yazıya özellikle dikkat çekmek gerektiğini düşünüyorum.
Koronavirüsün pek çok varyasyonu karanlık ve bu karanlık durumlardan birisi de “artan aile içi şiddet vakaları”…
Alınan verilere göre koronavirüs döneminde suç işleme oranlarında büyük bir azalma varken, #evdekal politikası gereği evde kalan aile bireyleri arasında şiddet uygulamaları sıkça görülüyor. Aile içi şiddet ülkemizin en büyük sorunlarından... Ancak bu dönem sadece bizim değil dünyanın da temel sorunlarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Birleşmiş Milletler’in koronavirüs döneminde kadına yönelik şiddete yönelik hazırladığı raporun verileri de tüyler ürpertici. Rapora göre Fransa, Singapur, Arjantin ve Güney Kıbrıs’ta aile şiddetin %20-%33 oranlarında arttığı görülüyor. Farklı ülkelerde de durumların pek değişmediğini düşünüyorum.
Peki Türkiye’de durum nasıl?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Mart 2020 ve Nisan 2020 raporuna göre durum içler acısı: Mart ayında 29 kadın cinayeti; 20 şüpheli kadın ölümü, Nisan ayında 20 kadın cinayeti; 20 kadın şüpheli ölümü var.
Raporda da değinildiği üzere
İfşa kültürünün Türkiye’de bu derece yaygınlaşmasını ve normal kabul edilir olmasını şaşkınlıkla izliyorum.
Birçoğumuz instagram, youtube, twitter gibi sosyal medya mecralarını kullanıyoruz, ünlülerin paylaşımlarını yakından takip ediyoruz. Ünlü kişilerle bazen yorumlarımızla bazen mesajlarımızla iletişim kurmak istiyoruz. Kimi zaman bu iletişim talepleri karşılık bulabiliyor ve kurulan bu etkileşim ünlü kişi üzerinden popülerleşmek isteyen takipçilerce kötüye kullanılıyor.
Son dönemde instagram dm ifşa ekran görüntüleri sıkça karşıma çıkıyor. Sizin de dikkatinizi çekiyordur; bu görüntüler twitterda trend topic oluyor ve magazin programlarında günlerce konuşuluyor. Ünlü kişinin özel hayatı ve aile değerleri bir masa başında irdeleniyor ve hakkında “bilirkişilerce” (?) tespitlerde bulunuluyor.
Peki, ifşa olaylarında ünlü kişinin özel hayatı ve kurduğu iletişimin mahremiyeti ne derece önemli? Kişi ünlü olduğu zaman mahremiyeti kalmıyor mu, takipçileri ünlü
Uzaktan çalışma sistemiyle biz ülke olarak yeni yeni tanışmaya başladık. Bu tanışma Covid-19 süreciyle biraz zorunlu oldu. Ben uzaktan çalışma sistemine ilk 2016 yılında aşina olmuştum. O yıl Almanya Nürnberg'de düzenlenen bir hukuk konferansına gitmiştim, gitmişken orda yaşayan bir arkadaşımla görüşmüş, kahve içmiştim. Sohbet ederken bana evden çalıştığını ve şirkette çoğu çalışanın haftada sadece belirli günler işyerine gittiğini söylemişti. Bu durum beni çok şaşırtmıştı, Türkiye'de bu sistem asla işlemez diye düşünmüştüm. Gerçekten de Türkiye'de patronlar çalışanları bizzat ofis içerisinde görerek çalıştıklarından emin olmak istiyordu. Çalışanların da bu kültüre adapte olamayacağını düşünmüştüm. Ama hayat öyle bir şey ki bizi asla olmaz dediğimiz şeylerle sınıyor ve öyle veya böyle her şeye adapte oluyoruz.
Şimdi işyerleri uzaktan çalışmaya adapte oluyor. Aslında İş Kanunu'nda düzenlenen bu sistem pratikte yeni yeni işliyor, çalışanlar işyerinde işlerini