Emlak piyasasında hızlı dalgalanmaları izlediğimiz bir dönemdeyiz. Kira artışlarıyla ilgili çok fazla soru alsak da konut-işyeri satışı halinde kiracıların tahliyesi de diğer bir gündem maddemiz.
Konut ve işyerleri insanlar açısından hayati fonksiyon taşımaları sebebiyle özel bir öneme sahip. Gerçekten de konut insanların barınmaları ve huzur içinde yaşamaları için gerekliyken; işyeri de insanların yaşamlarını idame ettirmeleri adına kazanç sağlamalarına ortam sağlıyor.
Birçok kiracıdan yaşadıkları veya işyeri olarak kullandıkları mülklerin satıldığını ve yeni mülk sahiplerinin tahliye talep ettiği yönünde duyum ve şikayetler alıyorum.
Gayrimenkülün satılması halinde gayrimenkülü sonradan alan kişinin mevcut kiracıyı tahliye ettirmesi mümkün mü? Evet.
Konut satışında “yeni malikin gereksinimi” başlıklı bir düzenlememiz var. Türk Borçlar Kanunu’nun 351. maddesi yeni mülk sahibine tahliye için imkan tanıyor. Bu imkanı kullanmak için belli şartlar var.
Öncelikle gayrimenkulü alan kişinin 2
Bir önceki yazım kiracıların ihtiyaç sebebiyle tahliyesiydi. Bu konuya dair mağduriyet yoğun olunca çok fazla dönüş aldım. Kira konusu gerçekten esaslı bir konu. İnsanların temel ihtiyaçlarından biri olan “barınma” ihtiyacı tehdit altında. Bana gelen soruların büyük bir kısmı kira bedelinin değiştirilmesi, uyarlanmasıyla ilgili olduğu için bu yazımda “uyarlama davaları”na değinmek istiyorum.
Konut ve çatılı işyeri (ev ve iş yeri) ile ilgili kira sözleşmelerinde kira artış oranında iki ihtimal karşımıza çıkıyor. Taraflar sözleşmede kira artışının ne kadar olacağını konuşmuş olabilir veya bu konuda herhangi bir anlaşma yapılmamış olabilir.
Taraflar arasında anlaşma varsa kararlaştırılan kira bedeli anlaşmadaki oran kadar artıyor (ticari olmayan kiralarda bu miktar TÜFE oranını geçemiyor).
Taraflar arasında anlaşma yoksa, artış TÜFE oranını geçmeyecek şekilde belirlenebiliyor.
Peki, TÜFE nedir? Tüfe, Tüketici Fiyat Endeksidir. TÜİK tarafından açıklanır ve bu açıklama doğrultusunda yasal kira artış oranı belirlenmiş
Son aylarda “ihtiyaç” meselesidir alıp başını yürüyor. Tüm kiraya verenlerin kiraladıkları dairelere, işyerlerine ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. İlginçtir ki tüm bu ihtiyaçlar kira bedellerinin yoğun bir şekilde arttığı son iki üç aylık döneme tekabül etti (?).
Aylık kirası normalde 2.000 TL olan bir konutun kirasının 4.000 TL gibi tutarlara çıktığı bir gerçek. Hal böyleyken mülk sahipleri bu artıştan yararlanmak istiyor. Peki kiracının hali ne olacak? Çevremde mülk sahibinin baskılarından yılan ve çok daha yüksek kira bedelleri ödeyip, yüklü taşınma masrafı yaparak konut değiştiren birçok kişi var.
Ticari olmayan kira sözleşmelerinde belirlenen aylık kira bedellerinin kira dönemi sonunda en fazla TÜFE oranında artabileceği kabul ediliyor. TÜFE’nin açılımı ise tüketici fiyat endeksi. Bu artışı istemeyen, az bulan, birçok kiraya veren “kendisinin, çocuğunun veya anne-babasının ihtiyacı” olduğunu ileri sürerek kiracılarına tahliye bildirimleri gönderiyor.
Öncel
İçinde bulunduğumuz 2021 yılı çok hızlı geçti ve yılın son günlerini yaşıyoruz. Genelde yıl biterken bir kritiğini yapar, bu yıl sınavımızın ne olduğunu, cebimizdekileri, geride bıraktıklarımızı düşünürüz.
Ben de geride bırakıp, sadeleştiklerimi düşünürken arkadaşlarım ve takipçilerimin neleri bırakmak istediğini merak ettim. Instagram'dan bir soru-cevap etkinliği başlattım. Bu yıl sona ererken neyi geride bırakmak istersiniz diye sordum.
Sizce en çok gelen cevap neydi?
Maske.
Cevap şaşırtmadı. İnsanlar pandemi ile yaşamaya, uzaktan çalışmaya, mesafe kurallarına alışsa da maske takmaya alışamadı. Her ne kadar benimseyemesek de Covid-19 grip kadar normalleşmediği sürece kullanmak zorundayız.
Alışılamayan ve geride bırakılmak istenen başka bir konuda kur krizi. İnsanlar ekonomik anlamda çok sıkı bir darboğazdan geçiyor. 2022’de kur krizini ve maskeleri geride bırakabileceğimizi sanmıyorum. Sağlık anlamında ve finansal anlamda tedbirleri elden bırakmamakta fayda var.
Gelen cevaplardan çevresel faktörlerden etkilenmeyerek bireysel anlamda kolayca geride bırakabileceklerimiz
Kişisel Verileri Koruma Kurumu’nun (KVKK) 11.03.2021 tarihli ve 2021/238 sayılı kararına göre VERBİS kayıtları 31.12.2021 tarihine ertelenmişti. VERBİS kayıt zorunluluğunun başladığı 30.09.2019 tarihinden bu yana kayıt süreleri sürekli erteleniyor.
Şu an VERBİS kaydı için son tarih 31.12.2021 olsa da KVKK'nın erteleme geçmişi şirketler nezdinde güvenilirliği zedeledi. VERBİS kaydı yaptırması gereken birçok işletme var. Diğer yandan daha önceki ertelemeler sebebiyle piyasada “nasıl olsa yine ertelenecek” algısı hakim.
Eğer tekrar erteleme olmazsa 31.12.2021 tarihine kadar eczane, hastane, klinik gibi özel nitelikli kişisel veri işleyen veri sorumlularının ve/veya çalışan sayısı 50 ve üzerinde olan işletmelerin ve/veya cirosu 25 milyon TL’yi geçen işletmelerin VERBİS kaydını yaptırmaları gerekiyor.
KVKK’nın piyasadaki bu “nasıl olsa yine ertelenecek” algısına son vermek adına açıklama yapmasının yerinde olacağını, kayıtların tekrar ertelenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Veri madenciliğinin ve dijitalleşmenin arttığı, verilerin kötüye
Olmaz olmaz “bana bir şey olmaz” diyordum. Maske takıyordum, vitaminlerimi alıyordum, mesafe kurallarına dikkat ediyordum. Ve olan oldu. Geçtiğimiz hafta ilk defa PCR testi yaptırdım ve sonuç pozitif çıktı.
Covid yaklaşık 2 yıldır hayatımızın içinde… Ben yakın zamana kadar Covid’den yana hiç şüphe duymamış ve test dahi yaptırmamıştım. Hatta geçtiğimiz haftalarda da öyleydi. Üzerimde bir yorgunluk vardı. Hapşırıyordum ve başım ağrıyordu. Benim zaten kronik sinüzitim vardı, çok normaldi. Böyle düşünerek bir şekilde ayakta atlattım. Ertesi hafta bu durum tekrarladı. Birden çok büyük halsizlik çöktü üzerime. Kendimi eve zor attım ve on iki saat uyudum. Bir şekilde toparlandım. Nezle, grip her neyse geçmişti. Zaten eskiden de üşütmez miydik
Cuma sabah kalktım. Çok güzel bir enerji vardı üzerimde. O eski parıltılı, mutlu, enerjik halim gelmişti. O mutluluk hali ile duşumu aldım, sakallarımı kestim, bir güzel giyindim. Tam çıkarken parfüm de sıkayım dedim. Kapının yanındaki vestiyerde duran
Kişisel veri güvenliğiyle ilgili gelişmeleri hepimiz yakından takip ediyoruz. Gerçek kişilere ait her türlü veriyi kişisel veri olarak tanımlarken, bu veriler sıkça ihlale konu oluyor.
Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun (KVKK) son kararları genelde veri sızıntılarıyla ilgili… Veri sızıntılarında ve ihallelerinde veri sorumlusunun bu durumu derhal KVKK’ya bildirmesi gerekiyor. Derhalden kastımız ise en geç 72 saat olarak kabul ediliyor.
Bu belirlenen sürede bildirim yükümlülüğüne uyulmaması halinde ise cezalar gündeme geliyor.
Yakın zamanda, kişisel bakımdan sektöründe faaliyet gösteren bir şirket 210.000 TL, kurumsal yazılım sektöründe faaliyet gösteren bir şirket 125.000 TL, bir banka 450.000 TL idari para cezasına hükmedildi.
Sebebi ise siber güvenlik önlemleri konusunda gerekli tedbirleri almamış ve süresinde veri ihlalini KVKK’ya bildirmemiş olmaları…
Veri sorumlularının kişisel veri koruması için gerekli tedbirleri almak, bu tedbirleri güncellemek ve gelişen teknolojiye adapte etmek zorundalar.
Veri sorumlusu deyimini
Son günlerde aşı karşıtlarına yönelik büyük bir baskı görüyorum. Bu baskının beni rahatsız ettiği nokta ise fırsatçı işverenler…
Malum, insanlar aşıyı hem kendilerinin hem çevresindekilerin sağlığını düşünerek yaptırıyor. Şu an piyasada mevcut olan aşıların hiçbiri tam randımanlı koruma sağlamasa da, aşı virüsü yarattığı hastalığın nispeten kolay atlatılmasını sağlıyor.
Aslında herkesin aşı yaptırması gerektiği gibi bir noktaya gelmeyeceğim. Tam aksine aşı bir seçimdir ve insanların doğrudan veya dolaylı yollarla vücutlarına kimyasal içerik enjekte etmeye zorlamanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Çevremde bazı şirketlerin aşı olmayan çalışanlarını İş Kanunu’nun 25/II. maddesi uyarınca haklı fesihle çıkardıklarını duydum. Bu konuyla ilgili bazı haberler de gözüme çarpmaya başladı ve açıkçası dehşete düştüm.
Özellikle bazı işyerlerinde fiziki ekip çalışması gerekiyor. Bazı işyerlerinde sahada ekiple ve müşterilerle olmak veya müşteri ziyaretleri yapmak söz konusu olabiliyor. Bu