Suda doğumun avantajları

21 Ekim 2017

Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan, Türkiye’deki doğumların yüzde 53’ünün sezaryenle yapıldığını açıkladıktan sonra bu durumun büyük bir sıkıntı olduğunu belirtip, normal doğum oranının yükseltilmesi için hastanelerde suda doğum merkezlerinin sayısını artıracaklarını ifade etti. Biz de bu açıklama üzerine suda doğumu araştırmaya başladık. Uzmanlar suda doğumun sezaryene alternatif olmadığını belirtti ancak suda doğumun ağrıyı azaltıyor olması anne adaylarını normal doğuma özendirecek gibi duruyor.

“İlaç dışı rahatlatıcı tekniklerin en önemlisi”

Uzman Psikolog Neşe Karabekir (İstanbul Doğum Akademisi Kurucusu, Doğum Psikoloğu)

Suda doğum aslında tamamen doğum anıyla ilgili bir karardır. Örneğin “Ben bebeğimin suya gelmesini istemiyorum, sadece suyun rahatlatıcı etkisinden yararlanacağım” diyen gebeler bazen suda o kadar iyi ve rahat hissediyor ki “Suda gelebilir bebeğim” diyor. Sudaki gevşemeyle doğum hormonu olan oksitosin daha çok salgılanıyor. Bu da hem anne hem de bebek açısından doğumun çok daha rahat ve huzurlu gerçekleşmesini sağlıyor. Doğumda nefes teknikleri gibi çok sayıda gevşetici teknik var. Ancak ilaç dışı rahatlatıcı teknikler açısından suyun kullanımı en önemlisi. Suda

Yazının Devamı

“Arkadaşım diyabet” sahada

14 Ekim 2017

Geçitğimiz günlerde Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği Turnuvası kapsamında diyabetli çocuklarla Tamer Oyguç, Kerem Tunçeri gibi ünlü basketbolcuların maçını izledik. Bu maçta amaç kazanmaktan çok diyabetli çocukların sesi olmaktı. Yaygın yanlış kanının aksine diyabetin spor yapmalarına engel olmadığını ve profesyonel sporcular olabileceklerini çocuklar sahada göstermek istiyorlardı.

“Arkadaşım Diyabet” basketbol maçına öncülük eden isimlerden biri olan ve profesyonel basketbol oynayan diyabetli tek Türk sporcu Alper Saruhan verilmek istenen mesajın sahadaki en somut örneğiydi.

Kaptanı olduğu basketbol takımı Avrupa Kupası ikinciliği kazanan Saruhan “Dokuz yıl önce Türkiye’de profesyonel spor yapan bir diyabetli örneği olmadığı için doktorlar sporu bırakmamı tavsiye ettiler. Ama ben basketbolu bırakmamayı kafaya koymuştum. Zamanla dünyada diyabetli sporcuların sayısı arttı ve görüldü ki diyabet doğru kontrol edildiği takdirde spor yapmaya engel değil. Hatta diyabeti sporla yönetmek çok daha kolay” sözleriyle hikayesini paylaştı.

Düzenli egzersiz

Etkinliğin düzenleyicileri arasında yer alan Diyabetli Çocuklar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun da durumu tıbbi açıdan açıkladı.

Yazının Devamı

“Artık biyolojik yaşı esas alıyoruz”

30 Eylül 2017

1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü nedeniyle yaşlılığı gündemimize aldık. Aslında dünyada bu konu gündemden hiç düşmüyor. Çünkü doğuşta beklenen yaşam süresinin hızla artmasıyla, toplumlarda yaşlı nüfus oranı tahminlerin çok üzerinde artıyor. Yaşlılık beraberinde getirdiği hastalıklarla ciddi bir sosyal ve ekonomik yüke sebep olduğu için politika geliştiriciler konuyu nasıl yönetecekleri üzerine stratejiler geliştiriyor. İleri yaşlarda daha sağlıklı, kaliteli ve mutlu yaşamın sırrı üzerine araştırmalar da hız kesmeden devam ediyor.

Sosyal hayata karışmalı

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 65 yaşın üzerindeki herkes yaşlı olarak değerlendiriliyor. 65-74 arası yaşlılığın gençlik dönemi, 75-84 arasına yaşlılığın orta yaşlılık dönemi, 85’in üzeri ise ileri yaşlılık dönemi olarak sınıflandırılıyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Geriatri Bilim Dalı’ndan Prof.Dr. Mehmet Akif Karan “Şu anda Türkiye’de yaşlıların nüfustaki oranı yüzde 8’in üzerine çıktı. Bu rakam önemli çünkü bir toplumda yüzde 7’nin altında yaşlı varsa o topluma genç nüfusu var deniliyor. Türkiye genç nüfustan çıktı, orta yaşlı bir nüfusa geçti” diyor.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Geriatri Bilim Dalı’ndan Prof.

Yazının Devamı

İyileştiren bitkisel reçeteler

23 Eylül 2017

Fitoterapi (Bitkisel Tedaviler) uzmanı doktor ve eczacıların bir araya geldiği Fitovizyon’da hastaları iyileştiren ve hastalıklardan koruyan bitkisel reçeteler sunuldu.

Geçtiğimiz hafta Eczacılık ve İlaç Derneği (EİDER) tarafından düzenlenen Doğal Yaşam ve Sağlık Ürünleri & Fitoterapi, Aromaterapi ve Kozmetikte Yenilikler Kongresi’ne katıldım. Fitoterapi uzmanı doktorlar hazırladıkları bitkisel kürlerle hastalarını nasıl iyi ettiklerini, eczacılar fitoterapi ürünleriyle nelere şifa olduklarını anlattı. Ülkemiz için bu bir ilk belki ama sunumlardan anlaşılıyor ki kimyasal ilaç sanayinin devi konumundaki ülkelerde, insanlar ilaçta doğal olana çoktan yönelmiş bile...

Kongrede Sağlık Bakanlığı, Tıbbi İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Bitkisel ve Destek Ürünleri Daire Başkanı Dr. Ecz. Aslı Can Ağca, Almanya’da 2500 bitki türü, ülkemizde ise 12 bin bitki türü bulunduğunu anlatıp, Almanya’da bitkisel ilaçların çok daha fazla olduğuna değindi. Bunun için bakanlık olarak bitkisel ilaç geliştirilmesini teşvik ettiklerini de vurguladı. Bakanlığın bu destekleyici yaklaşımı kadar bitkisel ilaçlara doktorlar ve eczacılar tarafından sahip çıkılması da gerekiyor. Kongrede bu noktada da ciddi bir

Yazının Devamı

HER ZAMAN DİKEN ÜZERİNDE BİR HAYAT

16 Eylül 2017

Annenizin kibar kişiliğinden uzaklaşıp etrafa küfürler savurmaya başladığını bir düşünün. Ya da karşısında titrediğiniz otoriter babanızın, yaramaz bir çocuğa dönüştüğünü... “Anne”, “baba” dediğinizde size, sizi tanımayan gözlerle baktığında hissedeceğiniz acıyı hayal edin. Sürekli aynı hareketi yaptığını, defalarca aynı soruyu sorduğunu ve gün içinde yüzlerce kez aynı hikayeyi anlattığını...
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü nedeniyle gündemimize aldığımız Alzheimer hastalarının yakınlarının paylaştığı bilgiler bunlar.

Alzheimer hasta yakını ve Alzheimer & Demans Hasta ve Yakınları Facebook Grubu’nun Kurucusu olan Özen Yazıcı Alzheimer’ın hastadan daha çok yakınını sınırlandıran ve yıpratan bir hastalık olduğunu anlatıyor. Yazıcı “Annenizin babanızın sizi tanımaması çok üzüyor. Önceden otoriter olan bir baba figürü bir anda evin yaramaz çocuğuna dönüşebiliyor” diyor. Yazıcı hastaların bir anda başkalarının yanında küfür etmeye başlayabildiğini, evden kaçabildiğini de söylüyor. “Bizimki her zaman diken üstünde bir hayat. Her an her şey olabilir. Bir hasta yakını hastasının çay bahçesinde birden bire ‘bomba var’ diye bağırdığını anlattı. Etraftaki herkes kaçışmaya başlamış. Müthiş bir

Yazının Devamı

ÇOCUKLAR ZIRHLARINI KUŞANSIN

9 Eylül 2017

Soğuyan havalar hastalıklara karşı vücut direncimizi düşürüyor. Buna okulların açılmasıyla bir de kalabalık ortamlarda şifayı kapan çocukların diğerlerine de mikrop bulaştırması eklenecek.Çocukların okulda oynayacağı ilk oyunlar arasında mikroplarla köşe kapmaca olmasın. Aileler uzmanların önerilerini dikkate alarak, çocukların mikroplara karşı zırhlarını kuşanmasını sağlayabilir.

El yıkamak önemli

Okulların açılmasıyla çocuklar arasında hastalıkların hızla yayıldığına değinen Memorial Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Soysal “Hastaysak boğazımızdaki mikrop, öksürme veya hapşırmayla 1.5 metre yakınımızdaki herkese bulaşabilir. Dokunduğumuz kapı kolu, masa, sandalyeden bulaşabilen mikroplar da var. Bunlardan korunmak için çocuklar ellerini mutlaka yıkamalılar. Sınıflarda kapı kolları ve çocukların oturdukları yerler günde en az bir defa silinmeli. Öksürürken, hapşırırken çocuklara kollarıyla ağızlarını kapatma ve mendil kullanım alışkanlığını kazandırılmalı” diyor.

D vitamini eksikliği

Soysal D vitamininin enfeksiyonlara karşı koruyucu olduğunu da vurguluyor. Yani test yaptırıp eksiklik varsa D vitamini takviyesi almak bile hastalıklara karşı başlı başına koruyucu

Yazının Devamı

Cerrahlar ellerini mouse gibi kullanabilecek

2 Eylül 2017

Geçtiğimiz hafta Türkiye’de düzenlenen Dünya Beyin ve Sinir Cerrahisi Kongresi’nde üç Türk girişimcinin ekipleriyle geliştirdiği medikal bir cihaz olan DORA Motion görücüye çıktı. Harekete duyarlı sensörleriyle cerrahların elini mouse gibi kullanmasına olanak sağlayan bu cihazı, oyun severler Wii’nin ameliyathanedeki hali gibi düşünebilir. Yani ameliyat esnasında düşünün ki cerrah bir noktaya müdahale edecek ama önce bir şeyden emin olmak istiyor. Bunun için karşısında, hastanın tüm radyolojik görüntülerinin içinde olduğu bu ekran var. Elini mouse gibi kullanıp çeşitli komutlar vererek istediği görüntüye bakabiliyor. Üstelik bunu ameliyatı kesintiye uğratmadan yapabiliyor. Cihazı geliştiren girişimcilerden Alper Görür ve Özgür Reyhanoğlu ile bu cihazı konuştuk.

Ameliyatlar esnasında kullanılabilecek bir cihaz geliştirdiniz. Önemli bir kongrede de tanıttınız. Nasıl tepkiler aldınız?

Alper Görür: DORA Motion’ı tanıttığımız tüm doktorlar büyük bir ilgiyle yaklaştılar. Hatta biz, genç doktorların teknolojiye ilgisi daha yüksek olduklarından, cihaza daha olumlu yaklaşabileceklerini düşünüyorduk ama ileri yaşlardaki doktorlar bile cihazı kullanmak istedi.

Özgür Reyhanoğlu: Sadece

Yazının Devamı

“Bayramınız zehir olmasın”

27 Ağustos 2017

Doç. Dr. Hande Sipahi: “Hijyenik kesim, doğru pişirme ve uygun saklama koşullarına dikkat edilmediği takdirde keyifle geçmesini umduğumuz bayramımız zehre dönüşebilir”

Kurban Bayramı birçoğumuz için et tüketim miktarlarının arttığı bir dönem olacak. “Uzmanlar et yemeli mi, yememeli mi diye tartışa dursun, biz et seven taraftayız” diyorsanız bu öneriler tam size göre. Et tüketiminden kaynaklanan sağlık risklerini en aza indirmenin püf noktalarını Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hande Sipahi’den öğrendik.

Ne kadar saklamalı?

- Et yüksek miktarda protein ile B12 ve demir gibi vitamin ve mineralleri içerdiğinden sağlığımız açısından oldukça faydalı bir besindir. Ancak hijyenik kesim, doğru pişirme ve uygun saklama koşullarına dikkat edilmediği takdirde keyifle geçmesini umduğumuz bayramımız zehre dönüşebilir.

- Sağlıksız koşullar, ette hızla salmonella gibi bakterilerin üremesine; besin zehirlenmesi sonucunda ishal, mide krampları, bulantı ve kusma gibi rahatsızlıklara yol açar. Bu belirtiler bakteri bulaşmış et tüketimini takiben üç gün içinde ortaya çıkar. Bu sağlık risklerinden korunmak için öncelikle kurbanlık hayvanın özel

Yazının Devamı