ABD ile Ukrayna arasında kritik mineral antlaşması imzalandı.
Dünyada kritik mineral rezervlerinin yüzde 5’ini elinde bulunduran Ukrayna, madenlerini ABD’nin kullanımına açtı...
Ukrayna Batı’nın vaatlerine kanıp... ABD ve NATO adına Rusya ile savaşa tutuşmuştu. Pek çok gencini ve tesisini savaşta kaybetti.
ABD Ukrayna’ya görünüşte muazzam silah yardımları yaptı!
Derken yardımı kesmekle tehdit ederek Ukrayna’nın madenlerine çöktü.
Ukrayna Rusya’ya yenilmedi.
Uğruna savaştığı ve sözde yardım aldığı ABD’ye yenildi.
Yeraltı zenginlikleri ABD sömürüsüne açıldı.
Tarihi bir oyunun mağduru oldu.
Geçmiş olsun...
***
Bu durum dünyaya ders olsun diyeceğiz ama...
Olmuyor...
Önceleri de nice devletler ABD dostluğunu sahici sanıp altında kaldılar.
Ders olmadı.
Olmuyor.
Bağımsızlığın değerini unutanları tarih fena cezalandırıyor.
KÖYLÜM
Atatürk anıları yaz yaz bitmez...
Bu da Çetin Yetkin’in, “Ben de Bir İnsanım” adlı kitabından...
Yıl 1933; mevsim kış...
Yer, Ankara tren istasyonu.
Akşam üstü. Gazi, yurt gezisine çıkacak Gar onu uğurlamaya gelenlerle dolup taşıyor.
Gazi trene bineceği sırada bir köylü kalabalığı yararak koşa koşa yanına ulaşmayı başarıyor.
Ayaklarına kapanıyor.
Yaverleri, ilgililer köylüyü çekip götürmek istiyorlar.
- Bırakın!...
Kendisi eğilip kaldırıyor köylüyü.
- Nasılsın yurttaşım?
- İyiyim Paşam, iyiyim...
- Senin iyiliğine memnun oldum. Benden ne istiyorsun?
- Hayır Paşam, bir şey istemiyorum.
- Niçin geldin öyleyse?
- Seni gördüm, kendimi tutamadım, ayaklarına kapanmak istedim.
- Yok, sen benden bir şey istiyorsun, söyle bana yapacağım.
- Sağlığından başka bir isteğim yok Paşam.
- Ben biliyorum senin istediğini, sen benimle kucaklaşmak istiyorsun.
Köylü yoksul, üstü başı dökülüyor, üstelik giysileri kirli.
Gazi, sarılıyor köylüye, kucaklıyor onu, bağrına basıyor, yanaklarından öpüyor.
O sırada kalabalık arasında bulunan Feridun Cemal Erkin diyecektir ki:
“Etrafıma baktım, herkes mendili çıkarmış ağlıyordu.”
ADALAR GÜVENLİ
Depremde hangi ilçelerin daha güvenli olduğu tartışılıyor.
Bize en güvenli ilçe hangisidir, diye sorarsanız...
Cevabımız: Adalar, olur...
Yani Büyükada, Heybeli, Burgaz ve Kınalı...
Fay hattı adaların tam altından geçiyor orası en tehlikeli yer, diyenlere kulak asmayın...
Neden Adalar, derseniz...
Depremde ev başınıza yıkılacaksa Ada ve Moda zaten fark etmez...
Ancak deprem sonrasında adalar çok avantajlı.
Çünkü Adalarda apartmanlar arasına sıkışmadan barınacağız yerler çok.
Açık alan çok fazla.
Şehir içinde bir depremde yollar enkazla kapanacağı için uzun süre yardım gelmez.
Günlerce beklersiniz.
18 milyonluk İstanbul’da halkın denizden tahliyesi için topu topu 6 iskele bulunduğunu yazmıştık.
Adalara denizden kolayca yardım geleceği gibi...
Oradaki vatandaşın bir gün içinde tahliye edilerek uzaklara taşınması da mümkün olacaktır.
Adalarda yaşayanlar rahat olsunlar...
FENER
Ligde son haftalara giriyoruz, heyecan dorukta. Fenerbahçe’de moraller biraz kırık. Çünkü 10 yıldır şampiyonluk göremedikleri gibi bu yıl da kupa hayli uzakta.
Taraftar bu yüzden kâh yönetimi, kâh antrenörü, kâh futbolcuları suçluyor...
Peki acaba bu sonuçta taraftarın da kabahati var mıdır?
Bizce vardır...
Fenerbahçe taraftarının özellikleri ilginçtir.
Paralı başkan isterler. Flaş transfer yapılsın isterler. Sezon başında iyi sonuçlar alınınca çok çabuk zafer havasına girerler. Derken ilk puan kaybında hemen moralleri bozulur. Birkaç puan daha kaybedince yönetimi topa tutarlar. Çabuk sevinir çabuk üzülürler.
Bir süre sabretseler çok şey düzelir. Bu yıl şampiyonluk olmazsa bir dahaki yıl olur. Ama her yıl takımı yeniden kurar yeniden bozarsanız bir yere varamazsınız. Taraftarın en büyük eksiği budur: Sabır...
KIRMIZI
Çoluk çocuk karşıdan karşıya kırmızı ışıkta geçen yayaları görünce...
Uzun süre Türkiye’de yaşayan bir Alman dostumuzun sözleri aklımıza geldi:
- Biz de Türkiye’de alıştık, gelen giden araç yoksa çoğu zaman kırmızıda geçiyoruz, demişti...
Ama, diye ekledi... Eğer yanımızda çocuk varsa geçmiyoruz...
Çünkü onlar malum bizden ne görürlerse onu yapıyorlar...
***
Biz böyleyiz... Çocuklara evde ve okulda kırmızı ışıkta beklemelerini tembih ediyoruz.
Ama onların gözü önünde kuralı çiğniyoruz.
Onlara kötü örnek oluyoruz...
Buna hakkımız var mı?