Popüler müzik yapmadan popüler olmak günümüzde mümkün mü? “Büyük” olmaya giden yolda kendine ana akıma paralel, alternatif bir kanal açmaya çalışan Oscar Anton bu haftaki konuğum.
Fransız şarkıcı ve söz yazarı Oscar Anton bir süre önce İstanbul’daydı. Nilipek ile birlikte Anton’un Postcards adlı projesi için bir araya geldiler. Duymuşsunuzdur, bir şarkı kaydettiler ve yayınladılar. “Castles”ı birlikte söylüyor ikili, İngilizce ve Türkçe olarak.
Postcards, Anton’un kendisinin de belirttiği üzere gezmek tozmak yeni yerler ve insanlar tanımak için ürettiği bir proje. Özellikle pandemi yüzünden eve kapandıktan sonra gezmek eskisinden daha değerli, daha önemli galiba. Anton da bunun farkında olanlardan. Gezip gördüğü şehirlerde tanıştığı sanatçılarla kaydettiği şarkıları bir bir yayınlıyor. Daha önce Madrid, Berlin, İstanbul yayınlandı. Bu hafta Amsterdam’dan gelen müzikli kartla karşılaştık. “Best Day Ever” adlı şarkıyı Blanks ile seslendiriyor Anton.
Yeni yüzler yeni melodiler. Her şarkının o şehirden bir şeyler yansıttığını söylüyor Anton. Ben de kafamı kurcalayan bir konuyu sorarak başlamak istiyorum. Günümüzde bütün şehirler birbirine benzemeye başlamadı mı? Sohbetten notları aktarıyorum.
Şehirlerin birbirine benzediği doğru. Farklı şehirlerin benzer mahallelerine gidince aynı tip yerlerde oturuyor, aynı kahveyi içiyorsun. Benzerlikler çok var ama bu görünüşün altında insanların zihinleri, düşünce yapıları çok farklı. Seninle iletişim kurma biçimleri, senden bekledikleri gibi müzik de, her ne kadar benzer gibi dursa da her yerde kendine özgü. Sanatçıların çalışma biçimleri, etkilendikleri konular ve meseleler için de aynısı söylenebilir.
İstanbul’da gördüğüm kadarıyla iki farklı müzik var. Bir tanesi büyük pahalı prodüksiyonların olduğu bir ana akım pop sahnesi. Radyolarda çalanlar. Diğeri de Nilipek’in de içinde olduğu bir alternatif müzik sahnesi. Bu sahne çok çeşitli fikirler içeriyor. Farklı şekillerde kendini dışa vuruyor. Akustik, elektronik olabiliyor. Çok zengin bir alan. Bunu heyecan verici buldum.
Konser için İstanbul’daydım. Menajerim Nil’in bilgilerini gönderip onunla tanışmam gerektiğini söyleyince birlikte çalışmaya başladık. Birlikte İstanbul’da dolaştık. Sonunda kendimizi bir piyanonun başında bulduk ve şarkı böyle ortaya çıktı. Çok fazla yedim İstanbul’da. Sokakta ne satılıyorsa alıp yedim. En çok midye dolmayı beğendim.
Pandeminin faydası, insanlara evde kısıtlı şartlarda da müzik yapılabileceğini hatırlatması oldu. Stüdyoya, prodüktöre ihtiyaç olmadan da iyi işler çıkabilir. Bunu anladık. Bu bir aydınlanma bence. Endüstri zaten değişiyor. Bağımsız sanatçıların sesi daha fazla çıkıyor. Herkes basit bir gitar ve piyanoyla müzik yapabilir.
Ben müzik okulunda okusam da yine her şeyi kendim öğrenmek zorunda kaldım. Bilgisayarda çalışmak, programları öğrenmek başka bir şey. Bunu kendi kendine yapıyorsun. Müzik teknikle değil duygularla ilgili. Sende bu duygu varsa şarkı yapabilirsin. Ben buna inanıyorum. Şarkı yapmak için mükemmel olmaya ihtiyacınız yok.
Fransız müzik geleneğinin neresindesin, diye sordun. Güzel bir soru ama yanıtım hiçbir yerinde. Kendimi bir yere ait hissetmiyorum. Ben çocukken de Fransız şarkıları falan dinlemedim ki. Robbie Williams, Coldplay dinleyerek büyüdüm. Fransız müziğini sonradan öğrendim. Bana kimse dinletmedi. Bugün zaten Fransa’da hiçbir radyo beni çalmıyor. Dinleyicim biraz Paris’te ama çokça başka yerlerde. Fransızım, burada yaşıyorum ama Fransa benim için bir sürü ülkeden biri. Umarım beni bir gün çalmaya başlarlar. Türk radyoları beni daha fazla çalıyor.
Streaming bizim için çok önemli. Bu bizim dünyaya açılan kapımız. Playlist’ler çok önemli. Bir gün bir şarkın çok dinlenen bir playlist’e konduğunda inanılmaz bir kitleye bir anda ulaşabiliyorsun. Ve bu eğer doğru kitleyse senin dinleyicin olarak kalıyor. Playlist editörleri bugünün A&R’ları bence. Ben bu sayede tanındım. Spotify bir gün bir şarkımı bir listeye koydu ve bir sürü insan beni takip etmeye başladı.
Biz küçük ama genç bir ekip olarak çalışıyoruz. Çeşitli şehirlerde konser verebiliyoruz müziğimiz bu seviyeye geldi. Ama buradan öteye geçmek popüler olmak, büyük isim olmak çok zorlayıcı. Oraya gidemeden bu seviyede uzun süre kalabiliyorsun. Çünkü gerçekten büyük bir isim olmak için para harcayan iyi bir firmaya ihtiyacın var. Yoğun marketing gerekiyor.
Her şeyi kendim yapmak isteyen biriyim. Bunuysa nasıl yapacağımı henüz bilmiyorum. Şu an en büyük meselem bu galiba. Bir yolunu bulacağım. Sisteme dahil olmadan büyük sanatçı olma seviyesine geçmek. Umarım bir yol bulabilirim ve bu da benim gibi insanlara esin kaynağı olur.