Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı, Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, Milliyet’e konuştu: ‘Müttefiklerimiz zor anladı ama sonunda Türkiye’nin güvenlik kaygılarını kabul etti. “Türkiye’nin güvenlik kaygıları gözetilmeden bir şey yapılamaz. HTŞ, Suriye halkına doğru mesajlar veriyor.Suriye’nin istikrarını bozacak hiçbir müdahaleye müsamahamız yok’
Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı, Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, HTŞ’nin merkezinde olduğu muhaliflerin verdiği mesajların öncelikle Suriyelilere yönelik olduğunu, uluslararası toplumun beklentileriyle örtüştüğü zaman da doğru olarak algılandığını söyledi. Büyükelçi Kılıç, “Suriye’nin şu andaki gidişatını, istikrarını bozacak, olumlu yönde ilerleyen süreci olumsuza çevirecek hiçbir müdahaleye müsamahamız yok. Sadece bizim değil, dünyanın yok. Çünkü burada sönen bir ateşten bahsediyoruz” dedi. Suriye’nin istikrara kavuşması için destek vermek isteyenlerin Türkiye ile temas kurmak istemesinin normal olduğunu belirten Kılıç, “Türkiye’nin pozitif temasları ve ilişkilerinin varlığından haberdarlar” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı, Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Didem Özel Tümer ve Cumhurbaşkanlığı muhabiri Aslıhan Altay Karataş’ın sorularını yanıtladı.
BASKIYA KARŞI DURAN İNSANLAR: Muhaliflerin Şam’a girişine kadar ilk soru şuydu. ‘HTŞ kim? HTŞ’nin ileriye dönük yapılanması nedir? Üzerinde en çok durulan ise DAEŞ’la ilgili ilişkilendirilmeler oldu. Bunlar DAEŞ mi, ilişkileri var mı? Nedir?’ gibi sorular. Muhaliflerin, çeşitli gruplardan oluşan 60 küsür yıllık BAAS parti rejimi, 50 küsür yıllık Esed rejiminde mezalime uğramış insanlar olduğunu ve baskıya karşı durduklarından bahsettik. Muhataplarımıza; Dışişleri Bakanlığımızın, istihbarat teşkilatımızın çalışmaları ve Sayın Cumhurbaşkanımızın çizmiş olduğu uluslararası siyaset çerçevesinde görüşlerimizi ilettik.
GADDARLIĞIN AÇIKLANABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL: 13 yıldır süren bir iç savaştan bahsediyoruz. Ortaya çıkan hapishane görüntülerini bütün dünya gördü. Bu insanlık değil, bu başka bir şey. Böyle bir mezalimin, gaddarlığın açıklanabilmesi mümkün değil. Bazı müttefiklerimizin maalesef zor anladığı, yavaş anladığı ama artık geldiğimiz noktada kabul ettiği Türkiye’nin güvenlik kaygıları var. Bunlar gözetilmeksizin herhangi bir şey yapılamaz. Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarının dikkate alınarak hareket edileceğini sadece biz değil, artık müttefiklerimiz de söylüyor. Şu anda ABD, İngiltere, BM ve AB, HTŞ’nin merkezinde olduğu muhalifler ile temas kurmuş durumda. Almanya, Birleşik Krallık temas ettiğini açıkladı. Fransa özel temsilcisi de Suriye’deki yeni yönetimle temas halinde. Biz elçiliğimizi açtık. Belki bakarsınız başka noktalardaki temsilciliklerimizin de hayata geçmesi söz konusu olabilir. HTŞ’nin kimyasal silahlar, kapsayıcılık konusundaki söylemleri doğru söylemler. Farklı grupların bir arada yaşaması gerektiği, Suriye’nin toprak bütünlüğü, hiçbir bölgesinde PKK / YPG / PYD gibi terör örgütlerinin otorite sahibi olamayacağı, Suriye’nin yönetiminin Suriyelilerin elinde olduğu, merkezi hükümet yapısıyla yansıtılması gerektiği, hukukun hayata geçmesi, insanların güven hissederek ülkelerine dönmelerinin sağlanması gibi doğru ve beklenen açıklamalar. Bunlar iç savaşın bitmesi için gerekli unsurlar.
KENDİ HALKI İÇİN MESAJ VERİYOR: Sadece dış dünyaya dönük mesajlar değil. Ülkenin geleceği için, kendi halkı için mesaj veriyor. Ama uluslararası toplumun zaten beklediği mesajlarla örtüştüğü zaman doğru olarak algılanıyor.
TÜM UNSURLARI TEMSİL EDEN YAPI: (Suriyelilere yapılan ülkeye dönüş çağırısı) Onu sağlayacaktır tabi ve bunlara ihtiyaçları da var. Yeniden yapılanmanın içinde altyapının, üst yapının yeniden inşa edilmesi var. Gelen görüntüleri görüyorsunuz. Halep gibi tarihi derinliği olan bir şehrin bugünkü hali hakikaten hepimizin içini sızlatıyor. Şam’daki, Hama’daki, Humus’taki, Deyrizor’daki, Ayn el Arab’taki durum hepimizi üzen şeyler. Uluslararası toplumun farklı unsurlarıyla destek olması gerekiyor. AB’ye düşen görevler, Türkiye olarak bizim yapacaklarımız var. Bölge ülkelerinin tabi ki var. Buradaki amaç tüm unsurları temsil edilen bir yönetimin olması, bir arada huzur içerisinde yaşamaları, komşularını da tehdit etmeyecek şekilde, istikrarlı bir ülke yönetiminin kurulması. Bu hepimizin ama en başta Suriye’deki yaşayan insanların amacı.
DURDUĞUMUZ YER NET, BAKIŞ AÇIMIZ BERRAK: (ABD’nin PYD/YPG ile iş birliği) Bizim durduğumuz nokta çok net. Bakış açımız çok berrak. Yaklaşımımızı bilmeyen, anlamayan zannediyorum hiçbir uluslararası muhatabımız yok. ABD, AB de dahil. ‘Ne PKK ve onun uzantıları ne DAEŞ varlığını kabul etmiyoruz’ dedik. Yeni gerçekliğin oturmaya başlamasıyla en temel soru DAEŞ’in ve onun hapis altında olan yabancı terör savaşçılarının ne olacağı? DAEŞ terör örgütüdür, nokta. Bunun müzakeresi de yok. PKK ve onun uzantıları da terör örgütüdür. Bunların da orada yeri yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun ordusu, terör örgütü DAEŞ, PKK ve uzantılarıyla göğüs göğüse çarpışmış tek NATO ordusudur. Bunu herkesin net şekilde görmesi lazım. Ama burada bir soru daha var. Yabancı terörist savaşçılar bugünün meselesi değil. Bakarsanız AB Konseyi raporlarında da var. Bunlar içerisinde AB, Amerikan vatandaşları var, başka ülke vatandaşları var. Ne olacak bunlar? Orada yeri yok. Bu YPG, PYD ve PKK için de geçerli. Bunlar uluslararası toplumun cevap bulması gereken sorular. Cumhurbaşkanımız bunların kendi ülkelerine dönmeleri gerektiğini dile getirdi. Şu anda Suriye’de yönetimdeki yapı da DAEŞ ve PKK’nın Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığını söylüyor. Pentagon’dan gelen açıklamalarda da ‘Türkiye’nin görüşlerini biliyoruz, anlıyoruz, çalışıyoruz’ diyorlar.
‘Yeni gerçeklik ortada’
Büyükelçi Kılıç, “Rusya ve İran yeni gerçekliği kabullenmeye hazır mı?” sorusu üzerine de şunları ifade etti:
“Yeni gerçeklik ortada. Hangi ülkenin, ne şekilde adapte olacağı veyahut bunu gerçeklikle nasıl bir ilişki içerisine gireceği o ülkenin kendi kararıdır. Buna biz bir şey diyemeyiz. Ama şu bir gerçek ki, temel unsur Suriyelilerin güvenliğini, huzurunu sağlamak. Herkesin üstüne düşen görevler var. Herkes salim kafayla önüne bakıp bunları değerlendirecektir. Uluslararası ilişkilerin bir bölümü de adaptasyon kabiliyetidir.”
‘Diplomasinin temel kuralı, temas kurabilmek’
Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, şöyle konuştu: “Bizim şöyle bir katkımız mevzubahis. Sayın Cumhurbaşkanımıza en yoğun eleştiriler yapıldığında, seçim dönemlerinde ırkçı söylemlerle karşımıza geçildiğinde, Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği cevap netti. Talimatları doğrultusunda kurumlarımız da milli güvenliğimizi ilgilendiren konularda çalışmalarını yaptılar. Bunun doğal sonucu nedir? Tabii ki ülkesini mezalimden kurtarmaya çalışan insanlarla ilişki kuruyorsunuz. Farklı grupların ne düşündüğü ne yapmak istedikleri, kimin kim olduğuyla alakalı bir bilgimiz var. Diplomasinin en temel kuralı, mümkün olduğu kadar fazla temas kurabilmek, farklı açıları alabilmek. Bunu yaptığınız için orada birtakım iletişimleri kolay kurabiliyoruz. Bizden yardım, destek isteyen olduğu zaman da yardımcı oluyoruz. Artık bütün dünya bir temas noktası ararken, Suriye halkının geleceği için fayda sağlayacağını düşündüğümüz noktalarda temaslarımızı devreye sokuyoruz.”
‘Karşılık beklemedik’
“Suriye’den kaçmak durumunda kalan, hayatını tehlikeye atmak durumunda kalan insanların, çocukların, kadınların, yaşlıların, bu ızdırabı çekenlerin yanında bütün varlığıyla, gücüyle duran kim vardı?” diyen Büyükelçi Kılıç, “Biz bir karşılık da beklemedik. Sayın Cumhurbaşkanımız hiçbir zaman ‘Biz bunu şunun için yapıyoruz’ da demedi. Bunun doğal sonucu olarak oradaki insanların Türkiye’yle aralarında bir bağ hissetmeleri, bu millete bir yakınlık duymaları kadar doğal bir şey olabilir mi? Suriye’nin istikrarı bölgenin istikrarıdır. Bu konuda da üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi.
‘Pozitif temaslardan haberdarlar’
Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Kılıç, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ziyaretiyle ilgili de şunları dedi:
“Suriye’nin şu andaki gidişatını, istikrarını bozacak, olumlu yönde ilerleyen süreci olumsuza çevirecek hiçbir müdahaleye müsamahamız yok. Sadece bizim değil, dünyanın yok. Çünkü burada sönen bir ateşten bahsediyoruz. Bunun tekrar alevlenmesi gibi bir durumu kimse düşünmek istemiyor. Herkes şu anda burayı nasıl daha iyi, hızlı bir şekilde toparlayabiliriz noktasında çaba sarf etmek istiyor. AB de bu anlamda önemli aktörlerden birisi. AB’nin ciddi ekonomik imkânı söz konusu. Suriye’nin yeniden istikrara kavuşması, oradaki insanların huzurlu, güvenli bir şekilde yaşayabilmesi için destek vermek istiyorlar. 911 kilometre sınırı olan, AB üyeliğine aday olan Türkiye üzerinden ve Türkiye’yle yapmayı istemek doğal bir şey. Türkiye’nin pozitif temasları ve ilişkilerinin varlığından haberdarlar.”