Midlake’in solisti Eric Pulido yeni albümleri “For the Sake of Bethel Woods”u anlattı.
Midlake’in “For the Sake of The Bethel Woods” adlı yeni albümünü ne zamandır bekliyordum. Yıllar önce İstanbul’da Salon’da izlediğimde konserin etkisinden uzun süre çıkamamıştım. Hem şarkılarındaki derinlik, hem vokallerin zenginliği hem bütün müziğe yayılan adı konmamış bir hüzün, hem de grup elemanlarının samimi, mütevazi hâli herkesi etkilemişti. Öncekinden sekiz yıl sonra çıkan yeni albümü bu yüzden çok merak ediyordum. Eric anlattı, ben dinledim. Soru cevap formatında aktarmaktansa daha fazla yer açmak için sözlerini aşağıda madde madde özetlemeye çalışacağım.
Bethel Woods, Woodstock festivalinin yapıldığı yerin adı. Aynı adlı şarkı o büyülü zamana yazılmış bir aşk mektubu gibi düşünülebilir. Albümün adının da bu şekilde olmasına karar verdik. Hem dikkat çekici olduğunu düşünüyorum hem de albümün ruhunu en iyi anlatan başlık olduğuna inanıyorum.
Pandemiyi bir kenara bırakarak söylüyorum, fiziksel olarak bir araya gelmek “antika” bir şeye dönüştü artık bugün. Teknolojinin bunda payı büyük elbette. Ekran başında ya da mesajlaşarak görüşebiliyorsak birbirimizi ille de fiziksel olarak görmenin ne anlamı var diye düşünüyoruz çoğu zaman. Albümün açılış şarkısı “Commune” bununla ilgili biraz. Birbirimiz kucaklamanın değerini anlatan bir şarkı. Birlikte olmayı kutsayan bir şarkı. Kucaklaşmak, fiziksel temas, kaybetmememiz gereken, değerini bilmemiz gereken bir şey. Kovid sonrası dönemde umarım bu daha iyi anlaşılır. Çünkü bu durum sürdürülebilir bir şey değil.
Son albümden bu yana iki çocuğum oldu. Diğer elemanlar da çoluk çocuğa karıştı. Bu bizim için büyük bir değişim. Dünyayı ve kendini farklı görmene yol açan türden bir değişiklik bu. Bütün bunlar şarkılarımızı etkiledi mi? Evet bir ölçüde. Daha geniş bir dünya görüşüne ve hayata bakışa sahip olduğumu düşünüyorum çocuklardan sonra. Kendime dair görüşüm de farklılaştı elbette. Ama şarkılarım hâlâ kişisel, dürüst ve şeffaf. Metaforik anlatımı eskiden beri seviyorum, bu şekilde insanların şarkılarla daha kolay bağ kurduğunu düşünüyorum. Bunda da çok değişen bir şey yok.
Müzik endüstrisindeki yeni kuralların albümümüzü etkilemesine izin vermemeye çalışıyoruz. Her hafta yeni bir şarkı çıkarma mecburiyeti, albüm formatının giderek çağ dışı hâle gelmesi gibi şeylerden söz ediyorum. Ancak yıldan yıla artış gösteren plak satışları beni umutlandırıyor. Hâlâ bir albümü bütünlük içinde anlamak ve dinlemek isteyen insanların olduğunu gösteriyor bana bu. A yüzü şarkısı, B yüzü şarkısı gibi kavramlar unutlmuşken plağın geri dönmesiyle yeniden bu tip bir anlayış da canlandı. Bunlara dikkat ederek albümü tasarlamak hoşuma gidiyor. Yeni kuşak anlamaz, falan gibi düşünceleri çok benimsemiyorum. Umuyorum ki albümümüzü dinleyip beğenirler, müziğimizi anlarlar.
Canlı müzik bugün yerine başka bir şey koyamayacağınız tek şey. Stüdyoda kaydedilen bir albümü sahneye nasıl taşıyacağın hâlâ önemli ve anlamlı bir mesele. Sosyal medyanın ve algoritmanın gücünü yadsımıyorum ama bugün hâlâ bir grup bütün bunların dışında da varlığını sürdürebilir. Müzik dinleme kültürü çok hızlı değişiyor ve insanların her hafta yeni şarkıları çiğneyip tükürme alışkanlığı var. Ama ben temelde gene de bizim gibi grupların yaklaşımını anlayıp benimseyecek bir kitle olduğuna inancımı sürdürüyorum.
Bu albüm öncekilerden birkaç açıdan farklı. En önemli fark bir prodüktörle gerçek anlamda çalışmış olmamız. Daha önce de prodüktörümüz oldu ama biz her şeyi bildiğimiz gibi yaptık. John Congleton prodüktör olarak albüme ağırlığını koydu. Bu yeniydi. Kovid döneminde her şeyi uzaktan yapmaya çalıştığımız zamanlardı. Evimdeki stüyoda küçük gruplar hâlinde buluşup çalışmaya çalışıyorduk. Şarkılar hakkında yüz yüze uzun uzadıya tartışma şansımız pek olmadı. Her şarkıya dair havada uçuşan fikirlerimizi John çok iyi toparladı ve hayata geçirdi. Biz odaya girip sadece çaldık. Sadece buna odaklandık. Çok büyük bir rahatlıktı. Önceki albümlerde yaşadığımız süreçlere geri dönmek istemem.
Turne için elbete eski şarkıların da yer aldığı bir program hazırladık. Ortak ve temiz bir sound oluşturmak için şarkıları belli bir filtreden geçirmemiz gerekti. Ama aşağı yukarı albümdeki gibi duyulacaklar. Şimdiden bir iki konser verdik ısınma turları olarak (röportajı 17 Ocak’ta yapmıştık) her şey iyi görünüyor, yeni şarkılar eskilere uyum sağladı.
Son 20 yılda müziğimle dünyayı dolaşma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Başka türlü göremeyeceğimiz yerler gördük, tanışamayacağımız insanlar ve kültürler tanıdık. Bu durum bana farklı olanı anlamayı, takdir etmeyi ve kabul etmeyi öğretti her şeyden önce. Turnedeyken sadece müziğini değil kendini de paylaşıyorsun. Değişiyorsun. Keşke herkes gezip görebilse ve bu duyguyu yaşayabilse. Yeniden yola çıkacağımız için çok memnunum.