‘Dünyada yüzlerce festival var. Biliyorum çünkü neredeyse hepsinde çaldım. İşin komiği, dünyada adını hak eden sadece bir festival var.
Glastonbory Noel’den daha önemlidir. Glastonbury yeni yıl kutlamasından daha eğlencelidir. Glastonbury zor olabilir. Glastonbury sihirli de olabilir. Hava? Hava kimin umurunda? Tanıdığım kimsenin değil.
Müzik? Müzik kimin umurunda? Tanıdığım kimsenin değil. Festivalde kimler çalıyor? Kimin umurunda? Kimsenin.
Konu hippiler, liberaller, barış, sevgi ya da politika değil. Bunların hepsi zaman zaman festivali ele geçirmeye çalışır o ayrı. Glastonbury sen ne olmasını istersen odur. Glastonbury hayatını değiştirir. Eğer değiştirmiyorsa sana tavsiyem, git kendine bir hayat bul.’
İmza Noel Gallagher. Şu ana kadar rast geldiğim en iyi festival tanımı bu. Hafta sonu 200 bin kişi Glastonbury’deydi. Nedir, nasıldır, ne yapıyorlar diye soranlar, merak edenler işte Noel reisin bu satırlarından belki bir anlam çıkarabilir. Kimler mi vardı bu yıl? Kimin umurunda ki?
Bir sürü festivale gittim ama Glastonbury’ye hâlâ gidemedim. Her sene bir bahane uydurdum. Bu yıl Londra’da tanıdığım birçok arkadaş, dost çocuklarını önceden ayarladıkları bakıcılara teslim ederek arkalarına bakmadan hafta sonu ortadan yok oldular. Konu Glasto olunca kimse onları tutamadı. Seneye bu can bu bedende olursa ordayım.
Woody Allen ne diyecek?
Bugün Alec Baldwin’in Instagram hesabını takip ederseniz enteresan bir röportaja tanık olabilirsiniz. Baldwin, Alice (1990), To Rome With Love (2012), Blue Jasmin (2013) gibi filmlerinde de yer aldığı Woody Allen ile bir söyleşi yapacağını açıkladı. Konu son döem HBO’da yayınlanan Allen v Farrow adlı mini dizi. Mia Farrow ve evlatlık çocukları Dylan Farrow tarafından Allen’a yöneltilen cinsel taciz suçlamalarıyla ilgili. Bu konu yıllardır bir muamma Allen hep reddetti. Bir “cancel” uygulaması kendisine uygulanmaya girişilse de tam olarak da adı sanı piyasadan silinemiyor. Allen film çekmeye devam ediyor ve Hollywood yıldızlarını da ikiye bölüyor. Mesela Scarlett Johansson, Jude Law, Larry David, Diane Keaton, Javier Bardem gibi çeşitli dönemlerde birlikte çalıştığı oyuncular Allen’ın yanında yer aldılar. Ama yine filmlerinde oynayan Kate Winslett, Rebecca Hall, Colin Firth, Timothee Chalamet pişman olduklarını söylemişlerdi. Allen’ın HBO ile yapdığı dört filmlik anlaşma iptal oldu. Ancak Allen’ın adının sinemadan silmeyi kimse başaramıyor.
Açıkçası, mesele tam olarak bir sanat yapıtıyla onu yaratan üreten kişi arasındaki farkı anlayabilmekte. Ancak bunu becerebilmek hayli zor. Baldwin’in Allen ile ne konuşacağını ben de merak ediyorum.
Dünyayı kurtarmak
Leyla’ya okul ödevinde yardım ediyorum. Konu “Dünyayı nasıl kurtarabiliriz?” Leyla daha az kâğıt harcamamız lazım diyor. Ağaçlar kesilmesin. Aynı sayfaya hem resim yapıyor, hem yazı yazıyor. Paragraf başı bile yapmıyor yazılar sığsın diye. Dünyayı, kendisine ev ödevi olarak verilen ev yapımı kitabı tek sayfaya sığdırarak kurtaracak.
“Suyu ziyan etme baba” diyor. Ellerimi yıkarken suyu kapatıyor, sabunlu sabunlu kalıyorum. “Bisiklete bineceğiz, yürüyeceğiz” diyor. “Arabalara binmeyeceğiz.” Araba kapının önünde kalakaldı.
Hepsini tek sayfaya sığdırıyor. “Okyanuslar plastik dolu, deniz canlılarının yüzde 78’i plastikler yüzünden tehlikede” diyor. Üzgün bir balina çizdi. Onun sırtına yazıyor bunları. Ah Leyla’cım ah, sen bunları dert ederken siyanürler nehirlere akıyor, dere tepe orman her yer dümdüz oldu. Bir sürü ülke mangalda kül bırakmaz çevre diye ama karbonları salıyorlar atmosfere, betonları döküyorlar acımadan her yere. Plastikleri de denize. Biz bu dünyayı nasıl kurtaracağız?
“Geri dönüşüm torbasına attığımız plastik çöpler ne oluyor baba?” diye sordu. Ciddi ciddi sordu. “Adana’ya gidiyor yavrum, orada yakıyorlar, insanlarımız zehirli havayı soluyor” diyemedim. Kem küm ettim. Ben bu ödeve nasıl yardım edeyim şimdi?