Her yıl Britanya’da yayınlanan yeni ve alternatif işleri takip ettiğim bir adres Mercury Ödülleri. Henüz adını pek kimse duymadan bu ödülleri kazanıp sonra çok ünlü olan birçok müzisyen ve grup var. Pulp’tan Arctic Monkeys’e saymaya kalksam Ada’da kim var kim yok buraya dökmem gerekir.
Bu yıla kadar ödüller, rock tarihinde özel bir yeri olan Hammersmith Apollo’da, şimdiki adıyla Eventim Apollo’da yapılıyordu. Herkes gibi benim de Hammersmith Apollo demeye devam ettiğim mekân, Queen’den Depech Mode’a rock tarihindeki grupların konser verdiği ve canlı kayıtlar aldığı efsanevi bir mekân. Mercury Ödülleri’nin burada yapılması anlamlıydı. Ancak bu sene ödüllerin sponsoru olan taksi uygulaması Freenow ile anlaşılamayınca salon alınamadı ve ödüller bir başka ikonik mekâna, Abbey Road stüdyolarına alındı. İyi güzel de bu ufacık mekâna kimse sığamayacağından salona sadece adaylar dolduruldu ve önceden kaydedilen performansların videoları gösterildi. Sanatçılar Abbey
Sürücüsüz araba sürücünün sonu mu? Sorunun bundan bir farkı yok. İyimserseniz, “sürücüler daha nitelikli işler yapacak, vasıfsız işlerden kurtulacaklar” der, buna uygun bir hikâye yazarsınız. Kötümserseniz (ya da belki gerçekçi), insanlar işsiz kalacak dersiniz. İki yanıtta da gelecekte (eğer elbette teknoloji şirketlerinin sürücüsüz araba hayali gerçek olursa) sürücünün olmayacağı kesindir. Gerisi biraz laf oyunu.
Bu analojiyi devam ettirip ve müziğe uyarlarsam, şunu söyleyebilirim: Gidişata bakılırsa yapay zekânın olduğu yerde bugün bildiğimiz anlamıyla müzisyen diye biri olmayacak. Çünkü mevcut teknoloji ağaları, müzisyenleri müzikten, müziği de müzisyenlerden kurtarmaya kararlı. Bu gerçeği de bir tür demokratikleşme ve özgürleşme anlatısının ardına gizliyorlar.
Çin’de lanse edilen yapay zekâ destekli stream platformu Melodio ile istediğiniz besteyi basit konutlarla yapıyorsunuz (yapay zekâ destekli program yapıyor).
İrlandalı rock grubu Fontaines D.C., yeni albümleri “Romance” ile rockçı çocuklar imajını geride bırakıp starlığa giden yolda önemli bir adım atıyor
Fontaines D.C. her zaman iyi gruptu ama hit şarkıları yoktu. Canlı izlemekten zevk alacağımız rock’çı çocuklar enerjisini yayıyordu daha çok. Hayranlarını memnun eden güçlü şarkıları vardı elbette ve bunları bütün dünyanın bilmesine gerek yoktu. Yeni albüm “Romance” tamamen farklı bir seviyede. Bu albümün ilk single’ı, ağustos başında yayınlanan “Starbuster” bir süredir İngiltere’de neredeyse bütün radyolarda gece gündüz çalıyor. Bu hem grubun dönüşümü ve hedefleri açısından önemli bir gösterge hem de son dönem eksikliği hissedilen rock hit’i açlığını biraz olsun tatmin etti. Ben bu satırları yazarken “Here Is The Thing” yükselişte (bence albümün en iyi şarkısı). Grubun Spotify sayfasını izlediğimde en popüler şarkıların artık sadece “Romance” albümünde
Kısa yanıt için dileyen doğrudan yazının sonuna ışınlanabilir. Detaylar için buradan devam. Oasis yeni tarihler açıklayıp biletler geçen hafta sonu satışa çıkar çıkmaz tükenince müzik dünyası kaçınılmaz olarak bilet fiyatı maliyetini ve genel anlamda online satışı konuşmaya başladı. 2010 yılındaki U2 konserini hatırlar mısınız? 6 Eylül 2010 tarihli konserde bilet fiyatı 50-350 TL olarak belirlenmiş. 27 Temmuz 2008 Metallica konserini hatırlamaya çalıştım. Biletler 50-350 lira arasında satışa çıkmış. 350 TL olanlar sahne önü. O dönem bu rakamları hayli yüksek bulanlar vardı. Hesaplamaya çalıştım. 2010 yılındaki döviz kuruyla en ucuz biletin 33 dolar olduğunu kabaca bir hesapla söyleyebiliyoruz. 33 dolar bugün yaklaşık 1120 TL ediyor. Sahne önü biletleri ise yaklaşık 230 dolarmış (bugünün kuruyla yaklaşık 7820 TL).
Bugün Biletix’i açıyorum, rastgele bir konser seçiyorum. Semicenk, Antalya konseri. En ucuz bilet fiyatı, sahnenin en arkasından alırsanız 899 TL. Görünür bir yerden izlemek isteyen
Sabrina Carpenter’ın altıncı stüdyo albümü “Shot N’ Sweet” geçen yazın en popüler şarkılarından “Espresso” kadar başarılı yeni hit adaylarını barındırıyor
Sabrina Carpenter, 2024 yazının tartışmasız en büyük hit şarkısına imza attı. “Espresso”, platformlarda ve radyolarda dinlenme rekorları kırarken ardında gelen “Please Please Please”, Carpenter’ın tek hit şarkıya sahip sabun köpüğü isimlerden (one hit wonder) olmadığını kanıtladı. “Espresso”nun özelliği, ‘80’lerin klasik hit şarkılarını andırması. Aynı sound anlayışı, aynı sığlık (olumlu anlamda söylüyorum), aynı hafiflik. İnsanı yormayan, düşündürmeyen, sadece tatilin umursamazlığını, sorunsuzluğunu, dertsizliğini yansıtan bir şarkı. Hiçbir şeyi düşünmeye, dert etmeye gerek yok, tatildesin hissi…
Ancak Carpenter’ı, “Espresso”nun müthiş ‘hafif’liğiyle değerlendiren yanılabilir. Carpenter, 2015’ten beri albüm yapan, çalışan çabalayan biri. Oyunculuk kariyeri bir yana kendini
Oasis geçen hafta bir araya geleceklerini ve birlikte 2025 yazında bir dizi konser vereceklerini ilan etti. Şimdi bu birleşmeyle ilgilenen herkes, 31 Ağustos’ta piyasaya çıkacak biletlerden satın almak için sabırsızlanıyor. Ticketmaster üzerinde online olarak satışa çıkacak biletler muhtemelen kapışılacak. Taylor Swift vakasındaki gibi sistemin çöküp çökmeyeceği merak konusu. (Online bilet satışlarıyla ilgili bir yazıyı ayrıca yazacağım). Şimdilik sadece Britanya ve İrlanda’da ilan edilen konserler eğer talep büyük olursa, ki olması bekleniyor, dünyanın farklı şehirlerine ve festivallerine yayılacaktır. Bu yönde bir açıklama basın bülteninde de yer alıyordu.
Müzik dünyasının gündemine oturan birleşme pek de sinyal vermeden ani denebilecek bir hızda gelişti. Biraz başa saralım; Manchester’lı Liam ve Noel Gallagher kardeşlerin 1991’de kurduğu Oasis, o dönem hayli canlı bir müzik sahnesine sahip şehirdeki pek çok rock grubundan biriydi. Müzikal referansları The Beatles ve o dönemin dünyayı derinden etkilemiş Britanya
2024 tarihli albümler arasında pek çok hazine var. Beş tanesini aşağıda bulabilirsiniz.
■“No Name” – Jack White
The White Stripes’la ‘90’lar ve 2000’lerde fırtınalar estiren Jack White ilerleyen dönemde yoluna kurduğu farklı ekipler (The Raconteurs, The Deadweather) ve solo işlerle devam etti. The White Stripes’la zihinlere kazıdığı müzikal estetikten de özenle uzak durdu. “No Name” biraz o yıllara dönüş albümü gibi tınlıyor. Garaj sound’u, kaba saba distortion’lı gitarlar, ev kayıdı gibi tınlayan vokallerle White “DIY” estetiğinin sınırlarını zorluyor. Bu da albümün tamamına bir sadelik, bir dolaysızlık ve samimiyet havası veriyor. Gitar seven, blues ve klasik rock sound’unu özleyenler için bulunmaz bir fırsat.
■“Fearless Movement” - Kamasi Washington
Amerikalı caz sanatçısı, yeni albümüne hayatını değiştiren iki gelişmeyle giriyor. Biri kızı Asha’nın doğumu, diğeri pandemi. Aile temalı albüm Washington’ın duygu dünyasını, değerlerini ve doğal olarak müziğe bakışını
Çinli teknoloji devi Kunlun Tech, tamamen yapay zekâ tarafından üretilen müziklerle çalışan streaming servisi Melodio’yu geçen hafta kullanıma açtı. Basın bülteninde yer alan bilgilere göre Melodio kullanıcılara mood (ruh hâli) ve çeşitli senaryolar üzerine müzikler üretmek için tasarlandı.
Mesela “sabah kahvemi içerken dinleyebileceğim sakin müzikler” veya “uzun süre direksiyon sallayacaklara enerjik müzikler” dediğinizde size uygun müzik anında üretilecek ve dilediğiniz süre boyunca çalacak.
Melodio, yapay zekâ eliyle söz yazmayı da beceriyor. Yani sadece ambiyans müzikleri değil, istendiğinde sözleri olan şarkılar söz konusu. Nasıl bir veri tabanını kullanacak, hangi kaynaklardan faydalanacak, bu kaynaklara telif ödeyecek mi bilmiyoruz. Yapay zekâ ile ilgili bir sürü şeyi tam olarak bilemiyoruz gerçi, ama bunlar arasında en karışık en içinden çıkılmaz meselelerden birisinin telif konusu olduğunu biliyoruz. Büyük ve köklü müzik